DÜRÜST DAVRANMA
Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
TMK MADDE 2’NİN GEREKÇESİ
Maddenin konu başlığı “Medenî hakların şümulü” yerine “Hukukî ilişkilerin kapsamı” şeklinde değiştirilmiştir. Gerçekten de yürürlükteki Kanunun 2 ve 3 üncü maddelerinde kişilerin medenî haklarının kapsamı değil, kişilerin hukuk ilişkilerinde hakları kazanmaları ile borçlarını ifa etmelerinin kapsamı düzenlenmiştir. Bu sebeple 2, 3 ve 4 üncü maddelerin konu başlığı olarak “Hukukî ilişkilerin kapsamı” deyimi kullanılmıştır. Yürürlükteki Kanunun 2 nci maddesinde, kişilerin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymakla yükümlü oldukları düzenlenmektedir. Gerek öğretide, gerek yargı kararlarında bu maddenin “doğruluk ve dürüstlük kurallarına” ilişkin genel ilkeyi ortaya koyduğu kabul edilmektedir. Maddenin içerik ve amacına uygun olarak kenar başlığı bu sebeple, “Dürüst davranma” olarak değiştirilmiştir. Bu deyim, bir sonraki maddede yer alan sübjektif iyi niyet ile bu maddede düzenlenen iyi niyeti birbirinden ayırt etmeye hizmet etmesi bakımından da daha isabetli görülmüştür. Madde içerisinde de iyi niyet sözcüğü yerine “dürüstlük kurallarına uymak” ifadesi kullanılmıştır. Maddenin ifadesi Arılaştırılmak suretiyle daha anlaşılır bir şekle ölçülmüştür. Maddede, ayrıca ödevi de ifade edecek şekilde geniş anlamda “borç” ibaresine yer verilmiştir.
TMK MADDE 2 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI
Yargıtay14. Hukuk Dairesi
Esas : 2005/5514Karar : 2995/6897Karar Tarihi : 06.07.2005
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.03.2003 gününde verilen dilekçe ile intifa hakkının iptalinin istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 18.05.2004 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, intifa hakkının terkini istemine ilişkindir.
Davacı, dava konusu 19 parselde davalı kardeşi C. ve diğer iştirakliler ile malik iken 08.03.2002 tarihinde iştirakli mülkiyeti müşterek mülkiyete (paylı mülkiyete) çevirdiklerini, müşterek maliklerden C.’nin 25.04.2002 tarihinde kendi payı üzerinde 2.000.000.000.- TL değer göstererek yakın tanıdığı diğer davalı Ö. lehine intifa hakkı tesis ettiğini, bundan bir gün sonra 26.04.2002 tarihinde çıplak mülkiyet sahibi C.’nin M.K. adlı avukata vekalet vererek, 30.04.2002 tarihinde sulh hukuk mahkemesinin 2002/1104 Esaslı izale-i şuyuu davasını açtığını, tüm bu işlemlerin sonucunda müşterek malik C.’nin asıl amacının taşınmazın değerini düşürerek, tamamım satın almak olduğunu, muvazaalı konulan intifa hakkının terkinini istemiştir.
Davalı C. vekili ve davalı Ö. vekili ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, bu davanın izale-i şuyu davasını uzatmak amacı ile açıldığım, tesis edilen intifa hakkının değeri ödenerek usulüne uygun devredildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece muvazaa ispatlanamadığından dava red edilmiş, hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.
Dava, Medeni Kanun’un 2. maddesine aykırı olarak ve Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca danışıklı kurulan intifa hakkının terkini isteğine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nda müşterek mülkiyette paydaş olan kişinin intifa hakkının özelliği gereği payı üzerinde intifa hakkı kurabileceği kabul edilmiştir. Ancak paydaşa bu hak verilirken, pay üzerinde intifa hakkı kurulmasının diğer paydaşların mülkiyet haklarını kullanmalarına zarar veremeyeceği düşünülmüştür. Diğer taraftan intifa hakkı ile yüklü olarak bir taşınmazın satılmasının taşınmaz malın değerini düşüreceği de bir gerçektir. Uygulamada bazı paydaşların haklı ve geçerli bir nedeni bulunmadığı halde diğer paydaşları zarara uğratmak ve onları külfet altına sokmak için payları üzerinde intifa hakkı tesis ettikleri görülmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca herkes haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. İntifa hakkı ile bir kısım payın yükümlü kılınmasının taşınmazın satışında talepleri azaltmak ve düşük bir bedel karşılığı taşınmazın tamamının ele geçirilmesi amacını taşıdığı ve somut olayda da işlem tarihlerinin birbirine yakınlığı, tesis tarihindeki intifa hakkı bedelinin farklılığı, izale-i şuyu dosyası içeriği intifa hakkı tesis eden C.’nin diğer dava dışı paydaşın payını satın alması, taraf ve tanık beyanları ve diğer tüm deliller değerlendirildiğinde intifa hakkının danışıklı olarak diğer paydaşları zarara uğrattığı ve davalı C.’nin Medeni Kanun’un 2. maddesince hakkını kötüye kullandığının kabulü ile muvazaalı intifa hakkının kaldırılmasına karar vermek gerekir iken yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 06.07.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.