Yargıtay Hukuk Dairesi
Esas : 2019/68Karar : 2019/663
“İçtihat Metni”MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı ve satış bedelinin ödendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince karar kaldırılarak oy çokluğu ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … ve davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir. Davacılar, mirasbırakan …’ın, 1553 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 8 nolu bağımsız bölümün acil paraya ihtiyacı olması halinde satılması amacıyla vekil davalı …’e yetki verdiğini, davalının vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı diğer davalı …’e devrettiğini, temlik hakkında bilgi verilmediğini ve satış bedelinin ödenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tescile, olmazsa 50.000.00. TL’nin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, satış bedelinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. İlk Derece Mahkemesince, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı ve satış bedelinin ödendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince karar kaldırılarak oy çokluğu ile tapu iptali ve tescil talebinin reddine, 50.000. TL’nin davalı …’ten tahsiline karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’ın 17.02.2015 tarihinde ölümü ile geri davacılar eşi Medine ile çocukları …ve…’ın mirasçı olarak kaldıkları mirasbırakanın maliki olduğu 1553 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 8 nolu bağımsız bölümün, … 6. Noterliğinin 07.01.2015 tarih 330 yevmiyeli vekaletnamesi ile vekil davalı … tarafından 14.01.2015 tarihli satış akdi ile 50.000. TL bedelle diğer davalı …’e devredildiği, akitte Vakıflar Bankası lehine ipotek tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsuründan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) sadakt ve özen borcu, vekilin vekil edene karış en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekalet borcunun bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1)
Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK7de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumlulu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar.
Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir.
Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilimiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olayda, çekişme konusu 8 nolu bağımsız bölümün tamamı mirasbırakan …’a aitken, dilediği bedelle dilediği kişiye satılmak üzere davalı …’i 07.01.2015 tarihinde vekil tayin ettiği, vekilin 14.01.2015 tarihinde taşınmazı davalı …’e temlik ettiği, …’ın devirden kısa süre sonra 17.02.2015 tarihinde öldüğü, dinlenen tanıklarca kayıt maliki …’in kızı …’ın vekil …’in çalışanı olduğu, … ile mirasbırakan …’ın gayri resim birliktelik yaşadığı, bu nedenle eşi ve çocuklarının mirasbırakanı terk ettiği, aralarının iyi olmadığı beyan edilmiştir. Vekalet görevinin kötüye kullanımından söz edilebilmesi için vekille alıcının el ve işbirliği içerisinde satıcıyı zararlandırma kastıyla hareket etmesi gerekmektedir.
Bu durumda, eldeki dava da dosya kapsamı ve toplanan delillerden vekille alıcı …’in el ve işbirliği içinde olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, davalı …’in temliğin yapıldığı gün (14.01.2015) 26.900.TL konut kredisi almış olduğu, eksiğin tamalanması suretiyle getirilen belgelerden 26.000. TL’nin aynı gün davalı … tarafından hesabından çekildiği açıktır. O halde, taşınmazın satışına ilişkin bedelinin ödenmediği tartışmasızdır. Tüm bu somut olgular yukarıda değinilen ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle devredildiği sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davacıların tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalı …’in yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, davacıların yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi gereğince … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2 maddesi gereğince dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın