Bir kamu görevini, kanun ve nizamlara aykırı olarak yerine getirmeye teşebbüs eden veya terk emri kendisine bildirilmiş olduğu halde görevi sürdüren kimseye üç aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
TCK MADDE 262’NİN GEREKÇESİ
Madde metninde, bir kamu görevinin hukuka aykırı bir şekilde üstlenilmesi, suç olarak tanımlanmıştır. Söz konusu suç, hukuka aykırı olarak, kamu görevini yerine getirmeye teşebbüs etmek veya bu görevden ayrılması kendisine bildirilmiş olduğu hâlde, görevi sürdürmeye çalışmak suretiyle oluşmaktadır. Suçun oluşması için göz önünde bulundurulması gereken husus, kişinin kamu görevinin verdiği yetkileri kullanmaya teşebbüs etmesidir.
TCK MADDE 262 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay5. Ceza Dairesi
Esas : 2013/8739Karar : 2015/12347Karar Tarihi : 10.06.2015
Sanık hakkında tayin olunan cezanın miktarına göre, duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’ nın 318. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin duruşmasız olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü: TCK’nın 262/1. maddesinde düzenlenen kamu görevini usulsüz üstlenme suçunun hareket öğesini; bir kamu görevini kanun ve diğer mevzuata aykırı olarak yerine getirmeye teşebbüs edilmesi oluşturmaktadır. Bu suçun meydana geldiğinden söz edilebilmesi için yalnızca bir kamu görevine ilişkin sıfatın kullanılması yeterli görülmemekte, eylemli olarak bir kamu görevinin fail tarafından yerine getirilmeye kalkışılması zorunlu bulunmaktadır. Bu bakımdan, suçun tamamlanması için failin üstlenmeye kalkıştığı kamu görevini tamamlaması veya bu fiilden dolayı çıkar sağlamış bulunması ya da mağdura bir zarar vermesi de gerekli değildir. Failin bir kamu görevini yerine getirmeye teşebbüs ettiğinin saptanması durumunda suçun tamamlandığı kabul edilmelidir. Dosya kapsamı ve olayın oluş biçimine göre, sanığın eylemi ile bir kamu görevini yerine getirmeye kalkıştığından söz edilemeyeceği, polis olduğunu söyleyerek bu sıfatı üstlenmeye çalıştığı kabul edilse dahi, sıfatın üstlenilmesinin suç olarak düzenlenmemesi karşısında suçun maddi öğesinin oluşmaması nedeniyle atılı suçtan beraati yerine, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı, sanık ve O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, 10.06.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
Yargıtay15. Ceza Dairesi
Esas : 2012/18759Karar : 2014/11875 Karar Tarihi : 12.06.2014
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;filin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Katılanın evine gidip doğrudan içeriye giren sanığı gören katılanın eşi tanık …’ün sanığı … görevlisi sanarak elektrik sayacının yerini göstermek istediği sırada elinde telsiz bulunan sanığın kendisini polis memuru olarak tanıtıp, haklarında sahte para iddiasıyla ihbar bulunduğunu söyleyerek eşini çağırmasını istediği, beraberce tarlada çalışan katılanın yanına gidip durumu anlattıkları, tekrar eve döndüklerinde sanığın evdeki paralarını getirmesini istemesi üzerine katılanın poşet içerisindeki 4.000,00 TL parasını sanığa gösterdiği, sanığın “hesap makinesi var mı? Kağıt kalem getir tutanak tutacağım” diyerek fırsatını bulup hızla evden çıkıp kendisini bekleyen araca binerek uzaklaştığı somut olayda;1-Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde; Katılan ve tanık …’ün gerek soruşturma aşamasında birden çok kişi arasından gerekse kovuşturma aşamasında huzurdayken sanığı teşhis etmeleri ile sanığın savunmalarıyla örtüşmeyen tanık beyanlarına göre dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,2-Sanık hakkında kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde; TCK’nın 262/1. maddesindeki suçun oluşabilmesi için gerçek bir kamu görevinin üstlenilmesi gerektiği, oysa ki somut olayda sanığın kendisini polis memuru olarak tanıtmasının dolandırıcılık suçunun hile unsuru olduğu gözetilmeden unsurları oluşmayan suç nedeni ile sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.06.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.