Özet : Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik mahkeme kararına, vekalet ücretinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının yeniden ele alınıp yeniden hüküm verilmesi halinde icra edilebilir olduğuna karar verilmesinin CMK 325/1-2’ye aykırı olduğu.
Yargıtay18. Ceza Dairesi
Esas : 2019/3550Karar : 2019/11227Karar Tarihi : 26/06/2019
“İçtihat Metni”
KARAR
Hakaret suçundan sanık …’ün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 125/1 ve 62. maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile katılan kendisini vekille temsil ettirdiğinden takdiren 2.180,00 Türk lirası vekâlet ücretinin sanıktan tahsil edilerek katılana verilmesine ancak bu hükmün, deneme süresi içinde suç işlenip hükmün açıklanması hâlinde icra edilebilir olduğuna dair İstanbul Anadolu 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/10/2018 tarihli ve 2018/83 esas, 2018/563 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/11/2018 tarihli ve 2018/1435 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre; İstanbul Anadolu 29. Asliye Ceza Mahkemesince hükmün açıklanmasının geri bırakılması üzerine katılan lehine vekâlet ücretine hükmedilmişse de bu hükmün, deneme süresinde suç işlenmesini hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının yeniden ele alınıp hüküm verilmesi halinde icra edilebilir olduğuna karar verildiği, ancak 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu‘nun 325/2. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hâlinde vekâlet ücretini de kapsayan yargılama giderlerinin sanığa yükleneceğine ilişkin kural ile vekâlet ücreti ile diğer yargılama giderleri yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının mahkûmiyet kararı gibi değerlendirildiği ve hükmedilen vekâlet ücretinin tahsilini engelleyen bir hükmün bulunmadığı gözetilmeksizin, itirazın bu yönden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme : 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnadedilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nun 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup “İtiraz olunabilecek kararlar” başlıklı 267. maddesinde; “Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet Savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet Savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, O Yer Cumhuriyet Savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet Savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK’nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu‘nun 168. maddesinin 1. fıkrasında “Baronun yönetim kurulları, her yıl Eylül ayı içerisinde, yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgari hadlerini gösteren birer tarife hazırlayarak Türkiye Barolar Birliğine gönderirler.” 2. fıkrasında “Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir.” hükümlerine yer verilmiş,5271 sayılı CMK’nın 324. maddesinin 1. fıkrasında “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.” 2. fıkrasında, “Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir.” hükümleri düzenlenmiştir.
Aynı Kanunun 325. maddesinde;”(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.(2) (Değişik fıkra: 06/12/2006-5560 S.K.27.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.” hükümlerine yer verilmiştir.İncelenen somut olayda; katılan vekilinin yönelik itirazının, itirazı inceleyen mercii tarafından CMK’nın 325/2. maddesinin yollaması ile 325/1. maddesi gereğince kabul edilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/11/2018 tarihli ve 2018/1435 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 26/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın