Vergi Usul Kanunu’nun “Tebliğ Evrakının Teslimi” kenar başlıklı 102’nci maddesi, adreste bulunamama halinin, posta memuru dışında üçüncü bir kişi ile birlikte tutanakla tespit edilmesi gerektiğini, böyle bir tespit yapılmadan ilanen tebliğ yoluna gidilmesinin yasal olmayacağını düzenlemekteydi. Ancak bu madde, 7061 sayılı Kanun’la İdare lehine değiştirildi. Dolayısıyla bu yazıda belirteceğimiz hususlar, yalnızca 5 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmış olan tebligatlar için geçerlidir.
Vergi Usul Kanunu’nun 102’nci ve 103’üncü maddesinin 5.12.2017 tarihinden önce yürürlükte olan şekline göre;
Öncelikle muhatabın “bilinen adresleri”nde posta yoluyla tebliğe çalışılması zorunludur. Tebligata çıkılmadan önceki bir tarihte muhatabın bilinen adreslerinde olmadığı hususu, adres tespit tutanağı veya yoklama tutanağıyla tespit edilmiş olsa dahi bu tebligat çabasına girilmelidir. Zira adres tespit ve yoklama tutanakları yalnızca “idari” tespitlerden ibarettir.
Bilinen adreslerde yapılmaya çalışılan tebligat esnasında muhatabın “adreste bulunmadığı” veya “adresten taşındığı” tespit olunur ise bu durumda ilanen tebliğ yoluna gidilmesi mümkündür ancak muhatabın adresten taşınmış olduğu hususunun Vergi Usul Kanunu’nun 102’nci maddesine uygun bir şekilde komşulardan biri veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut kolluk memuru huzurunda ve bunlardan birinin imzasıyla tutanak altına alınması gerekmektedir.
Adresten bulunamama hususu, tebligatı teslim etmekle görevli dağıtıcı veya memur tarafından tebligat zarfına kayıt düşülmüş olmakla birlikte bu husus Vergi Usul Kanunu’nun 102’nci maddesinde sayılan şahıslar nezdinde tutanak haline getirilmediyse bu durumda adreste bulunamama hususunun hukuka uygun bir şekilde tespit edildiğinden söz edilemez ve böyle bir tespit olmaksızın ilanen tebliğ yoluna gidilemez.
Adreste bulunamama hususunun geçerli bir şekilde tutanağa bağlanmamış olmasına rağmen ilanen tebliğ yoluna gidilmiş ise bu tebliğin geçerli kabul edilmesi ve hukuki sonuç doğurması mümkün değildir. Müteakip işlemlerin tesis edilmesi için yapılması zorunlu bir tebligat bu surette gerçekleştirilmiş ise bu durumda müteakip işlemlerin de hiçbir hukuki hükmü olmayacaktır. Örneğin şirkete yapılan tebligat bu surette hukuksuz bir şekilde ilanen tebliğ edilmiş ise şirket ortaklarına ve müdürlerine tebliğ edilen ödeme emirlerinin hiçbir geçerliliği olmayacaktır.
Danıştay’ın tüm içtihatları da yukarıda yaptığımız açıklamalar doğrultusundadır. Danıştay Daireleri ve Bölge İdare Mahkemeleri; Vergi Usul Kanunu’nun 102’nci maddesinde düzenlenen “tutanakla tespit” hususuna ciddi önem vermekte ve tutanak düzenlenmeksizin veya usule aykırı düzenlenmiş tutanaktan sonra yapılan ilanen tebliğlerin hiçbir hukuki sonuç doğurmadığına hükmetmektedirler.