YARGITAYCEZA GENEL KURULU
Esas : 2011/10-159Karar : 2011/202Karar Tarihi : 4.10.2011
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇU ( Geçmişte Aynı Suçtan Sabıkası Olan Sanığın Bu Suçu da İşlediği Şeklindeki Dosya İçeriğindeki Kanıtlarla Desteklenmeyen Değerlendirmenin Suçsuzluk Karinesine Aykırı Olduğu – Gerçekleşme Şekli Kuşkulu ve Tam Olarak Aydınlatılamamış Olay ve İddialar Sanığın Aleyhine Yorumlanarak Mahkûmiyet Hükmü Kurulamayacağı )• MASUMİYET KARİNESİ ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Geçmişte Aynı Suçtan Sabıkası Olan Sanığın Bu Suçu da İşlediği Şeklindeki Dosya İçeriğindeki Kanıtlarla Desteklenmeyen Değerlendirmenin Suçsuzluk Karinesine Aykırı Olduğu )• ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Gerçekleşme Şekli Kuşkulu ve Tam Olarak Aydınlatılamamış Olay ve İddialar Sanığın Aleyhine Yorumlanarak Mahkûmiyet Hükmü Kurulamayacağı )• KESİN VE İNANDIRICI DELİL ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Geçmişte Aynı Suçtan Sabıkası Olan Sanığın Bu Suçu da İşlediği Şeklindeki Dosya İçeriğindeki Kanıtlarla Desteklenmeyen Değerlendirmenin Suçsuzluk Karinesine Aykırı Olduğu )5237/m.188/3
ÖZET : Uyuşmazlık, sanığın üzerine atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Sanığın üzerinde herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunmadığı, üzerine atılı suçu işlediği hususu her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamıştır. Geçmişte uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkası olan sanığın bu suçu da işlediği şeklindeki dosya içeriğindeki kanıtlarla desteklenmeyen değerlendirme, suçsuzluk karinesine de aykırıdır. Sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması yerinde değildir.
DAVA : Sanıklar M. Ç. ve H. S. Y.’ın uyuşturucu madde ticareti suçundan, 5237 Sayılı T.C.K.nın 188/3, 62/1, 52/2, 53/1, 54 ve 63 üncü maddeleri uyarınca 4’er yıl 2’şer ay hapis ve 80’er Lira adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, zoralıma, mahsuba, hak yoksunluğuna ve tutukluluk hallerinin devamına, anılan Kanunun 58 inci maddesi uyarınca sanık H. S. Y.’ın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve infazından sonra hakkında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin, Fethiye Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.5.2008 gün ve 5-77 Sayılı hükmün sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 13.3.2009 gün ve 18107-4185 sayı ile;
“… Sanık H. S. Y. hakkındaki hükmün;
Kendisinde uyuşturucu madde ele geçirilemeyen, hiç bir aşamada suçu kabul etmeyen ve diğer sanık M. Ç.’ın sonradan döndüğü soyut beyanı dışında üzerine atılı suçu işlediğine dair savunmasının aksine her türlü kuşkudan uzak, inandırıcı ve kesin kanıt bulunamayan sanığın beraatı yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi…”,
İsabetsizliğinden BOZULMASINA ve sanığın tahliyesine karar verilmiş, direnmeye konu olmayan sanık M. Ç. hakkındaki hüküm ise, hak yoksunlukları ve adli para cezası yönünden düzeltilerek onanmıştır.
Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi ise 3.7.2009 gün ve 94-135 sayı ile;
“… Hakkındaki mahkûmiyet kararı kesinleşen hükümlü M. Ç.’ın torbacı tabir edilen satıcılardan olduğu, uyuşturucu madde niteliğinde bulunan esrarı satacağı duyumunun alınmasını müteakip önce haber elemanı olarak belirtilen G. isimli şahısla, daha sonra bizzat tanık olarak dinlenen tutanak mümzii R. O.’ın beyanından da anlaşılacağı üzere sanıkla telefonda ve yüz yüze görüşmek suretiyle uyuşturucu madde satışı konusunda anlaştıkları, bu doğrultuda sanık M. Ç.’ın satışa konu uyuşturucu maddeyi temin etmek üzere daha önceden inşaatlarda çalıştığı için tanıdığı, açık kimlik bilgilerini ve telefon numarasını bildiği, dosya arasına getirtilen telefon görüşme kayıtlarından da anlaşılacağı üzere Ö. F. Y. adına kayıtlı telefonla sanık H. S. Y. isimli şahısla telefonla görüşerek uyuşturucu maddeyi almak amacıyla Kemer Beldesi Beş Kavak Mevkiine gittiği, bilahare bu sanıktan aldığı esrar maddesini polisle yapılan anlaşma gereği Fethiye İlçe Merkezinde bulunan Y… Cafe yanındaki teslimat yerinde daha önce seri numaraları alınan parayı alıp esrarı poşet içerisine teslim ettiği sırada yakalandığı, bu suretle her iki sanığın birlikte hareket ederek ticaret amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak ve ticareti suçunu işledikleri vicdani kanaatine varılmıştır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 13.3.2009 tarih ve 18107-4185 Sayılı kararıyla sanık H. S. Y. hakkında mahkememizce uyuşturucu madde ticareti suçundan verilen hüküm, ‘kendisinde uyuşturucu madde ele geçmeyen ve hiçbir aşamada suçu kabul etmeyen, diğer sanık M. Ç.’ın sonradan döndüğü soyut beyanı dışında atılı suçu işlediğine dair savunmasının aksine her türlü kuşkudan uzak inandırıcı ve kesin kanıt bulunmayan sanığın beraatı yerine mahkûmiyet kararı verilmesi’ gerekçesiyle bozulmuş ise de soruşturma aşamasında düzenlenen telefon görüşme tutanağıyla aynı tarihli araştırma tutanağı, teslimat sırasında yakalanan M. Ç.’ın ilk beyanında suça konu uyuşturucuyu, daha önce hiç görmediğini, bu sebeple tanımadığını söylediği H. isimli şahıstan aldığını söyleyip diğer sanık H.’le ilgili olarak kimliği ve adresine dair açıklayıcı bir beyanda bulunmadığı, özellikle soruşturma aşamasında tanzim edilen diğer sanık H. isimli şahsın yakalanması ve açık kimlik bilgilerinin tespitine dair araştırma tutanağı içeriği, kovuşturma aşamasında dinlenen ve sanık M. Ç.la telefonla ve iki üç defa yüz yüze uyuşturucu madde temini konusunda görüşüp pazarlık yapan tanık R. O.’ın, bu sanıkla görüştükleri sırada sanık Mehmet’in diğer sanık H.le yanında uyuşturucu madde teminine dair olarak görüştüklerine ve sanık H. S. Y.’ın uyuşturucu madde bulundurduğuna dair tespitleri bulunduğuna dair beyanı, sanık M. Ç.’ın teslimat tarihinde Kemer Beldesi Beş Kavak Mevkiinde bulunduğu sırada motorunun bozulması sebebiyle diğer sanık H. S.’la telefonla görüştüğüne dair dosya kapsamına ve oluşa uygun olmayan ve diğer sanıktan uyuşturucu madde temin etmek için Beş Kavak Mevkiine gidip burada telefonla görüşerek uyuşturucu maddeyi teslim aldığı hususunu doğrulayan dolaylı beyanı, uyuşturucu madde ticareti suçunu işlemediğini, sadece uyuşturucu kullandığını söyleyen H. S. Y.’ın daha az ceza almaya yönelik olduğu düşünülen kaçamak savunması, uyuşturucu madde ticareti suçu sebebiyle kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunan ve bu sebeple mükerrir sayılmasına yol açar nitelikte hapis cezasına mahkûm edilen sanığın sabıkalı kişiliği, ayrıca mahkememizce bozmaya konu kararın gerekçesinde belirtildiği üzere, sanıklardan M. Ç.’ın sübuta eren uyuşturucu madde ticareti suçuna dair verilen cezası sebebiyle etkin pişmanlık hükümlerinin bulunmaması sebebiyle sanık hakkında verilen cezada 5237 Sayılı T.C.K.nun 192/3 üncü maddesi gereğince indirim yapılmadığına dair gerekçeyle sanık H. S. Y. hakkında diğer sanık M. Ç.’ın soruşturma aşamasında alınan ve sanık H.’in adres ve kimlik bilgilerinin tespitine yönelik olarak herhangi bir anlam ifade etmeyen ve daha önceden hiç görmediğini ve tanımadığını söylediği H. isimli kişiden uyuşturucu madde aldığına dair beyanına dayalı olmaksızın bizzat soruşturma aşamasında bu sanıkla görüşme esnasında telefonla uyuşturucu madde temin ettiği sırada görüştüklerine şahit olunan diğer sanık H. S. Y.’ın kimlik bilgilerine, sanık M. Ç.’ın yakalanmasını müteakip incelenen telefon kayıtlarından gidilerek yapılan araştırma neticesi davanın açılmış olması nedenleriyle sanık H. S. Y.’ın isnat edilen satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak ve bu amaçla diğer sanık M. Ç.’a teslim etmek sureti ile bu suçu işlediği” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istemli, 13.6.2011 gün ve 22311 Sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Direnme hükmünün kapsamına göre inceleme, sanık H. S. Y. hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanık H. S. Y.’ın uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkûmiyetine karar verilen olayda, Özel Daireyle yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Fethiye İlçe Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince haber elemanları aracılığıyla yapılan istihbari çalışmalar sonucunda hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşen ve incelemeye konu olmayan M. Ç.’ın uyuşturucu madde ticareti yaptığı bilgisinin alınması üzerine bu şahısla bağlantıya geçildiği, adı geçen şahsın görevli polis memuruna uyuşturucu satarken suçüstü yakalandığı, soruşturma aşamasındaki anlatımında, söz konusu maddeyi açık kimliğini bilmediği H. isimli şahıstan aldığını belirttiği, telefon görüşme kayıtlarındaki isimlerden yola çıkılarak, uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkalı olduğu soruşturmayı yürüten kolluk görevlileri tarafından bilinen H. S. Y.’ın arandığı, adresinde bulunamaması sebebiyle hakkında yakalama kararı verildiği ve uyuşturucu madde ticareti suçundan kamu davası açıldığı, yargılama aşamasında yakalanarak ifadesinin alındığı,
20.10.2007 tarihli olay yakalama, üst arama ve muhafaza altına alma tutanağının;
“Kaçakçılık ve Organize Suçlar Grup Amirliği görevlilerinin almış oldukları bir bilgide ilçemizde ikamet eden, inşaatlarda çalışan, 0539… numaralı telefonu kullanan ve isminin Muğla İli, Fethiye İlçesi, Çatak Köyü nüfusuna kayıtlı S. ve U. oğlu Fethiye 1979 doğumlu M. Ç. olduğu tespit edilen şahsın, ilçemizde piyasaya uyuşturucu esrar sattığının tespit edilmesi üzerine kişi ile alıcı kılığındaki görevlimiz arasında irtibat kurulmuş, 15.10.2007 günü yapılan ilk görüşmede fiyat konusunda anlaşma sağlanamamış, 20.10.2007 günü öğleden sonra şahısla alıcı kılığındaki görevlimizde bulunan 0538… numaralı telefonla yapılan görüşme neticesi, saat 19.30 sıralarında Fethiye Merkez Akdeniz Caddesi üzerinde Y… Cafenin yanında buluşma sağlanmış, M. Ç. isimli şahsın görevlinin bulunduğu otoya elinde poşetle gelmesiyle önceden seri numaraları alınmış olan 250 Lira kendisine verilmiş, bu esnada etrafta tertibat alan görevliler oto içerisindeki şahsı, elinde bulunan suç unsuru esrar maddesiyle birlikte zor kullanarak yasal hakları izah edilerek yakalamıştır. Şahsın etkisiz hale getirilmesinden sonra yapılan üst aramasında uyuşturucu madde temini için kendisiyle görüşüldüğü sırada önceden seri numaraları alınan 250 Lira cebinden çıkartılarak alınmış; uyuşturucu maddenin tartımında daralı ağırlığının 200 gram olduğu tespit edilmiştir” şeklinde olduğu,
Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuarları Ekspertiz Raporunda;
“Suça konu tohumlu, yeşil renkli bitki kırıntılarının, uyuşturucu niteliğe sahip esrar aktif maddelerinden tetrahydrocannabinol ihtiva eden kenevir bitki kırıntıları olduğu, net ağırlığı 78 gram olan söz konusu kenevir bitki kırıntılarından 27,3 gram toz esrar elde edilebileceğinin” belirtildiği,
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından mahkeme kararıyla alınan iletişimin tespiti tutanağına göre M. Ç.’ın; 1.10.2007 ila 22.10.2007 tarihleri arasında sanık H. S. Y.’ın ağabeyi olan ve duruşmada tanık sıfatıyla dinlenen Ö. F. Y. adına kayıtlı telefon ile 58; Fethiye İlçe Emniyet Müdürlüğü haber elemanı olduğu belirtilen G. G. adına kayıtlı telefon ile de 9 kez görüşme yaptığı,
Hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşen ve incelemeye konu olmayan M. Ç.’ın, kolluk, Cumhuriyet savcılığı ve sorguda; üzerinde yakalanan uyuşturucu maddeyi önceden tanımadığı ve açık kimliğini bilmediği H. isimli bir kişiden aldığını belirttiği, sanık H. S. Y.’ın da hazır bulunduğu duruşmada ise söz konusu uyuşturucuyu H. S. Y.’dan değil G. isimli bir kişiden aldığını savunduğu,
Sanık H. S. Y.’ın atılı suçlamayı kabul etmediği,
Sanık M. Ç.’ın ifadesinde adı geçen G. G. isimli kişinin, Fethiye İlçe Emniyet Müdürlüğüne bağlı haber elemanı olduğu ve tanık sıfatıyla beyanda bulunmak istemediğine dair tutanak düzenlendiği,
Tanık Ö. F. Y.’ın; kardeşi H. S. Y.’la birlikte inşaat işleri yaptığını, M. Ç.’ın da yanında çalıştığını, ihtiyaç halinde bazen kardeşinin yanında çalıştığını, M. Ç.’ın inşaatta kaldığını, sabah kalkması için bazen kendisinin, bazen de kardeşinin aradığını, bu şekilde günde beş altı defa görüştüklerini beyan ettiği;
Anlaşılmaktadır.
Amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latince,”in dubio pro reo” olarak ifade edilen “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, dava koşulları bakımından da geçerlidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılıp diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan maddi gerçeğe ulaşmada varsayıma dayalı olarak hüküm kurmak anlamına gelir ki, bu durum da yukarda belirtilen ilkeye açık bir aykırılık oluşturur. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Uygulamada adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
Vicdani kanıt sisteminin geçerli bulunduğu ceza yargılaması hukukumuzda hakimin hükmünü dayandırdığı delillerin gerçekçi, akılcı, olayı tüm ayrıntısıyla yansıtıcı, kanıtlamaya yararlı ve hukuka uygun olarak elde edilmiş olması gerekir. Sanık aleyhine vicdani kanı, yargılama konusu olayla ilgili olmayan bilgilerden oluşmamalı, sanığın önceki sabıkasını da hükme dayanak yapılmamalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hakkındaki mahkûmiyet hükmü temyiz incelemesi sonucu kesinleşmiş olan M. Ç.; kolluk, Cumhuriyet savcılığı ve sorguda üzerinde yakalanan uyuşturucu maddeyi açık kimlik bilgilerini bilmediği, daha önceden hiç görmediği ve tanımadığı H. isimli şahıstan aldığını belirtmiş, sanık H. S. Y.’ın da hazır bulunduğu duruşmalarda ise söz konusu uyuşturucuyu huzurda bulunan H. S. Y.’dan değil, G. isimli bir şahıstan aldığını, H. S. Y.’la aynı inşaatlarda çalıştığını, kendisini tanığını ve telefonla görüştüklerini söylemiştir.
Nitekim dosya içeriğine göre M. Ç., sanık H. S. Y. ve ağabeyi Ö. F. Y.’la birlikte inşaatlarda çalışmakta, sanığın açık kimlik bilgilerini ve telefon numarasını da bilmektedir. Tanık Ö. F. Y.; M. Ç.’la sanık H. S. Y. arasındaki içeriği tespit edilemeyen çok sayıdaki telefon görüşmesini doğrulamakta, ancak bu görüşmelerin işlerinin gereği yapılmış görüşmeler olduğunu beyan etmektedir. Sanık M. Ç.’ın, duruşmada döndüğü soruşturma aşamasında alınan beyanları dışında, üzerinde yakalanan uyuşturucunun, sanık H. S. Y.’dan alındığı hususunda görgüye dayalı bilgisi olan başka kimse de yoktur. Sanık H. S. Y.’ın üzerinde herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunmadığı, üzerine atılı suçu işlediği hususu her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamıştır.
Geçmişte uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkası olan sanığın bu suçu da işlediği şeklindeki dosya içeriğindeki kanıtlarla desteklenmeyen değerlendirme, yukarda ayrıntılarına yer verilen suçsuzluk karinesine de aykırıdır.
Bu sebeple hakkındaki hüküm kesinleşen M. Ç.’ın duruşmada dönmüş olduğu soruşturma aşamasında alınan beyanlarına ve içeriği tespit edilemeyen telefon görüşmeleriyle adli sicil kaydına konu ilama dayalı olarak sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması yerinde değildir.
Bu itibarla; Özel Daire bozma kararı isabetli bulunduğundan, yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA karar verilmesi gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Genel Kurul Üyesi ise; “sanığın üzerine atılı suçun sabit olduğu” görüşüyle karşıoy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- ) Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3.7.2009 gün ve 94-135 Sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- ) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 04.10.2011 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.