Hile Nedeniyle Tapu İptal Tescil Davası
Özet : (Hile nedeniyle tapu iptal tescil davası) bedelin ileri tarihlerde ödeneceğine dair taraflar arasında bir anlaşma bulunmamakta, hemen ödeneceği yönünde davacıda bir kanı uyandırılarak kayıt maliki bir oldu bittiye getirilerek temlikin sağlandığı görülmektedir. Öyleyse, davacının hileye maruz bırakılmadığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
Esas : 2016/8343 Karar : 2019/2469 Karar Tarihi : 08.04.2019
“İçtihat Metni”Mahkemesi : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDava Türü : TAPU İPTAL VE TESCİL – BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Karar : Dava tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.Davacı, … parsel sayılı taşınmazdaki payını satılığa çıkardığını, satış işlemlerini yürütmesi için bir emlakçı ile anlaştığını, davalı ile satış konusunda emlakçının huzurunda alım-satım ve komisyon sözleşmesi imzaladıklarını, 21.01.2014 tarihinde tapu dairesinde temlik işleminin yapıldığını, davalının satış bedelini hileli davranışlarla tapu dairesinde vermediğini, çıkışta emlakçıda ödeme yapacağını söylediğini ancak emlakçıya gelmediğini, birkaç gün çeşitli bahanelerle kendisini oyaladıktan sonra telefonda kendisine hakaret ve tehdit ettiğini, bunun üzerine davalı hakkında … Cumhuriyet Savcılığı’nın 2014/ 11382 soruşturma sayılı dosyasında şikayetçi olduğunu, davalının taşınmazın devrini üzerine almasına rağmen hileli davranışlarla satış bedelini ödemediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile, olmadığı takdirde satış bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın anlaşılan satış bedeli olarak davacıya komisyon anlaşması düzenlendiği sırada 5.000 TL, tapuya müracaat edip işlemlere başladıklarında 25.000. TL ve tapu işlemleri sırasında bakiye 52.500 TL ödediğini, davacının iddialarının asılsız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, yemin eda edilen davada iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır.
Hatada yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. Taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Anılan husus resmi belgeler yönünden de Türk Medeni Kanununun 7/2 maddesinde dile getirilmiştir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; davacının taşınmazını gerçekten satma iradesinin bulunduğu emlak sözleşmesi düzenlenerek kaporo verildiği bakiye bedelin tapuda işlem sırasında ödeneceğinin kararlaştırıldığı, tapuya işlem için gidilirken davalının eşinin satış bedelini kendisinde olduğunu söyleyerek intikal işleminin gerçekleştiği, işlem sonrası satış bedelinin ödeneceğini söylendiği ancak ödemediğinin tanık anlatılmalarıyla tespit edildiği davacının hileli davranışlarla aldatıldığından taşınmazın bedelini almadan temlik ettiği, akdin yapıldığı odanın kamera kayıtlarında davalının semeni ödediğinin görülmediği, akit tanıklarının da semenin ödenmediğini beyan ettikleri, her ne kadar davalı tarafından satış bedelinin ödendiği belirtmiş ise de, bunun yazılı bir belge ile kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, satış bedeli (semen) satışın asli unsurlarından birisidir. Semen ödeneceği düşüncesi uyandırılarak taşınmazın mülkiyetinin naklinin sağlanması ve ondan sonra semenin ödenmemiş olması yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde iradeyi fesada uğratan sebeplerin gerçekleştiğinin kabulünü gerektirir.Bir başka ifade ile, elbetteki taraflarca bedelin yani semenin sonra ödeneceği kararlaştırılabilir. Böylesi bir durumda Borçlar Kanununun 893. maddesi hükmü uyarınca satış bedeli üzerinden ipotek tesisi mümkün bulunduğu gibi, Borçlar Kanununun 217. maddesi delaletiyle 211. maddesi hükmü gereğince bedel ödenmediği takdirde taşınmazın mülkiyetinin iade edileceğine dair ihtirazi kayıt konulabilir.
Böylesi bir olgu tapunun iptali ile eski malike intikaline olanak sağlar ise de, koşulsuz olarak bedelin sonradan ödenmesi taraflarca kararlaştırılmış ise satıcının hakkı bedel olup, ödenmemesi halinde yasal yollara müracaat ederek tahsili sağlanabileceğinden ödememe tapu iptal ve tescilin hukuki nedenini teşkil etmez.Oysa somut olayda; bedelin ileri tarihlerde ödeneceğine dair taraflar arasında bir anlaşma bulunmamakta, hemen ödeneceği yönünde davacıda bir kanı uyandırılarak kayıt maliki bir oldu bittiye getirilerek temlikin sağlandığı görülmektedir.
Öyleyse, davacının hileye maruz bırakılmadığını söyleyebilme olanağı yoktur.Ayrıca, bedelin ödenmediği diğer deliller ile kanıtlanmış iken, mahkemece yemin deliline dayanılarak esas hakkında hüküm kurulması doğru değildir.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK‘un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
Esas : 2018/3046 Karar : 2019/3747 Karar Tarihi : 12.06.2019
“İçtihat Metni”Mahkemesi : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİDava Türü : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalının istinaf başvurusu … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 fıkrası uyarınca esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Karar : Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, maliki olduğu 197 ada 1, 3, 4 ve 10 parsel sayılı taşınmazları davalı yeğenine sattığını ancak satışın davalının hilesi sonucu gerçekleştiğini, okuma yazması olmadığını, satış bedellerini de almadığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiştir.Davalı, hak düşürücü süre itirazında bulunmuş, satış işleminin usulünce yapıldığını, iddiaların doğru olmadığını, davacının alacaklı olduğunu resmi belgelerle ispatlaması gerektiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince hile iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı yanın istinaf başvurusu … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 fıkrası uyarınca esastan reddedilmiştir.Çekişme konusu 197 ada 2, 3, 4 ve 10 parsel sayılı taşınmazlar davacıya aitken 02.02.2015 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği kayden sabittir.Bilindiği üzere, Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur.
6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.
Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.Somut olaya gelince, davacı ön inceleme duruşmasında “Ben yerimi satacağımı söyledim. Yeğenim …’da bu yeri almak istediğini söyledi. 180 Bin TL’ye yerimi davalıya sattım. Ancak bana 180 Bin TL ödeme yapmadı şimdi yerimi de paramı da vermemektedir.
Ya paramı ya da tapumu geri versin…Ben yerimi kendi isteğimle sattım ancak bana paramı vereceğini söylemişti…paramı ödemeyerek beni kandırdı.paramı vermesini istiyorum.” şeklinde beyanda bulunmuş olup yine dinlenen tanık beyanlarından da davacının taşınmazı satma iradesinin olduğu, ihtilafın bedelden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.Öte yandan, Türk Borçlar Kanununun 246. maddesinde taşınır satışına dair hükümlerin kıyas yolu ile taşınmaz satışlarında da uygulanacağı öngörülmüş olup, aynı yasanın 235. maddesi hükmü gereğince bedel ödenmediği takdirde taşınmazın mülkiyetinin iade edileceğine dair ihtirazi kayıt konulabilir.
Böylesi bir olgu tapunun iptali ile eski malike intikaline olanak sağlar ise de, koşulsuz olarak bedelin sonradan ödenmesi taraflarca kararlaştırılmış ise satıcının hakkı bedel olup, ödenmemesi halinde yasal yollara müracaat ederek tahsili sağlanabileceğinden ödememe tapu iptal ve tescilin hukuki nedenini teşkil etmez.Tüm bu hususlar gözetildiğinde temlikin iradi olduğu, hile iddiasının kanıtlanamadığı, uyuşmazlığın bedelden kaynaklandığı sonucuna varılmaktadır.Davacının davada bedel isteği de bulunmamaktadır.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın