ELEKTRİK ÇARPMASI SONUCU DESTEĞİN ÖLÜMÜ İLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
Esas : 2018/7589
Karar : 2019/9124
Karar Tarihi : 13.11.2019
* MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Hükme Esas Alınan Bilirkişi Raporunda Tellerin Olması Gereken Emniyet Mesafesinden Daha Fazla Uzaklıkta Olduğu ve Dava Konusu Olayın Murisin Dikkatsizliği ve Tedbirsizliği Sonucunda Meydana Geldiğinin Belirtildiği – Davalı Şirketinin Kusursuz Sorumluluk Kapsamında Yer Alan Tehlike Sorumluluğuna İlişkin Hiçbir Değerlendirmeye Yer Verilmediği/Tarafların Kusur Oranlarının da Gerekçeleriyle Belirtildiği Rapor Alınması Gerektiği )
* ELEKTRİK ÇARPMASI SONUCU DESTEĞİN ÖLÜMÜ ( Davalı Şirketinin Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği Gereği Bakım ve Özen Borcunu Gereği Gibi Yerine Getirip Getirmediği Olabilecek Tehlikeleri Düşünerek Gerekli Denetimleri Yapıp Yapmadığı Olayın Meydana Geldiği Binanın Etrafındaki Yüksek Gerilim ve Yaklaşma Mesafesi ile İlgili Uyarı Levhası Bulunup Bulunmadığı Söz Konusu Enerji Nakil Hattının Binaya Olan Mesafesi ile İlgili Davalı Şirketi Yönünden Bir İhlal Söz Konusu Olmasa Dahi Ağır Özen Yükümlüğü Gereği Meydana Gelen Olaydaki Sorumluluğunun Değerlendirilmesi Gerektiği )
* KUSURSUZ SORUMLULUK ( Davalı Şirketinin Meydana Gelen Olayda Kusursuz Sorumluluk İlkesi Gereğince Sorumlu Olduğu – Davalı Şirket Açısından Tehlike Sorumluğuna İlişkin Değerlendirmeler İçeren Tarafların Kusur Oranlarının da Gerekçeleriyle Belirtildiği Rapor Alınarak Hüküm Kurulması Gerektiği/Eksik İnceleme ve Yetersiz Bilirkişi Raporu Hükme Esas Alınarak Davanın Reddine Karar Verilmesinin Bozmayı Gerektirdiği )
* NEDENSELLİK BAĞI ( Murisin Ağır Kusuruyla İlliyet Bağının Kesildiğine Dair Gerekçesinin Somut Olay Bakımından Kabulü Mümkün Olmadığı – Kusursuz Sorumlu Davalı Şirket Her Türlü Özeni Gösterse de Zararın Meydana Gelmesini Önleyemeyeceğinden Sorumluluğu Gerçekleştiği/Nedensellik Bağı Ancak Tazminatın Kapsamıyla İlgili Olup Belirlenecek Miktarın Tayininde Gözönüne Alınması Gerektiği )
6098/m.69
ÖZET : Dava; elektrik çarpması sonucunda desteğin ölümünden kaynaklanan, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, murisin 3,5 metre uzunluğundaki demir boruya bağlı TV antenini düzeltmeye çalışırken elektrik şirketinin yüksek gerilim hattına temas ettirmesi sonucu vefat ettiği, yönetmelikçe orta gerilim hattı ile yapının arasında en az 2 metre olması gerektiği, olayın gerçekleştiği binanın ise gerilim hattına 3 metreden fazla uzaklıkta olduğu, bu nedenle davalı şirketinin ve belediyenin kusurlu olmadığı, murisin %100 kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Bu raporda, davalı şirketin, kusursuz sorumluluk kapsamında yer alan tehlike sorumluluğuna ilişkin hiçbir değerlendirmeye yer verilmemiş olup, bu yönüyle bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesinin hükme esas alınan rapordaki değerlendirmelere dayanarak murisin ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiğine dair gerekçesinin de kabulü mümkün olmayıp, kusursuz sorumlu davalı şirket her türlü özeni gösterse de zararın meydana gelmesini önleyemeyeceğinden illiyet bağı kurulup sorumluluğu gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bu husus, ancak tazminatın kapsamıyla ilgili olup, belirlenecek miktarın tayininde gözönüne alınmalıdır.
Davalı şirketin Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği gereği bakım ve özen borcunu gereği gibi yerine getirip getirmediği, olabilecek tehlikeleri düşünerek gerekli denetimleri yapıp yapmadığı, olayın meydana geldiği binanın etrafındaki yüksek gerilim ve yaklaşma mesafesi ile ilgili uyarı levhası bulunup bulunmadığı, ilgili yönetmeliğe göre, söz konusu enerji nakil hattının binaya olan mesafesi ile ilgili davalı şirketi yönünden bir ihlal söz konusu olmasa dahi ağır özen yükümlüğü gereği meydana gelen olaydaki sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekecektir.
Davalı şirketinin meydana gelen olayda kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğu gözetilerek, tarafların kusur oranlarının da gerekçeleriyle belirtildiği, rapor alınarak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının davalı … yönünden usulden, davalı … Elektrik A.Ş yönünden esastan reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle davanın reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, murisi …’nın, 01.11.2006 tarihinde kiracı olarak ikamet etmekte oldukları evlerinin damında TV antenini düzeltmeye çalışırken evin üstünden geçen yüksek gerilim hattına kapılarak yaşamını yitirdiğini, olay nedeni ile açılan ceza davasında ev sahibinin mahkumiyetine karar verildiğini, kararın Yargıtay tarafından onararak kesinleştiğini, ceza dosyasında hükme esas alınan alınan bilirkişi raporunda olay nedeni ile …. ve … Belediye Başkanlığının 2. Derece tali kusurlu olduklarının belirlendiğini, henüz 27 yaşındaki eşini kaybettiğini ve olay tarihinde henüz 10 aylık olan kızı Sultan ile birlikte kimsesiz kaldığını, eşinin gözlerinin önünde yaşamını yitirmiş olmasının verdiği manevi ızdırabın tarifi ve anlatımının imkansız olduğunu, hiçbir malvarlığı ve geliri olmadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere; 300.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 01.11.2006 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, davanın zamanaşımına uğradığını, ceza dosyasında alınan raporların çelişkili olduğunu, bu nedenle olayın ne şekilde meydana geldiğinin irdelenmesi ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta analiz edilmesinin gerektiğini, maddi tazminatın hesaplanmasında maktulün kazancının belirlenmesi gerektiğini, yine manevi tazminatın zenginleşmeye neden olmaması gerektiğini beyan ederek davanın reddini dilmiştir.
Davalı …, olayın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığını, nakil hattının mevzuata ve projeye uygun tesis edildiğini, olayın meydana geldiği evin nakil hattından sonra inşa edildiğini, belediyenin kusurlu olduğunu, yine maktülün eylemi ile illiyet bağının kesildiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davacının açtığı davasında davalı belediyenin hizmet kusuruna dayandığını, bu nedenle davanın adli yargıda görülmesi caiz olmadığından davalı … yönünden davanın usulden reddine; davalı … yönünden ise, alınan iki raporda da davalı … şirketinin kusurlu olmadığının belirtildiği gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafça istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince, davacı tarafça davalı Belediyenin, kaçak yapılaşmayı önlememesi nedeniyle sorumlu olduğunun iddia edildiği, denetim yapmanın belediyelere kamu yasaları uyarınca verilmiş bir görev olduğu, bu görevin eksik veya hiç yapılmamış olmasının bir hizmet kusuru olduğu, açılan davada idari yargının görevli olduğu, aynı yöndeki ilk derece Mahkemesi kararının doğru olduğu; davalı … yönünden ise, ilk derece mahkemesince alınan iki raporun da aynı yönde olduğu, olayın gelişimine uygun, gerekçeli ve denetime açık olduğu, olayda murisin çıplak elle elindeki demir çubuğun bina ile arasındaki uzaklığı emniyet sınırları içerisinde kalan orta gerilim hattına teması sonucu, elektrik akımına kapılarak vefat ettiği olayda murisin tam kusurlu olduğu böylece illiyet bağının kesildiği ve kusursuz sorumlu olan davalı … …’ın da sorumluluktan kurtulduğu gerekçesiyle davacıların istinaf talebinin reddine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak benimsenen bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Dava; elektrik çarpması sonucunda desteğin ölümünden kaynaklanan, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur.
Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk hallerinin olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutarken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz.
Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği Borçlar Yasası’nın 58. maddesi gereğince “…imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur.” ( TBK .69. maddesi ). TBK’nın 71/1.maddesine göre de; “Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.” Belirtilen yasal düzenlemeler gereğince, davalı, zararlandırıcı sonucun doğmasına yol açan enerji hattının yapım ve bakım eksikliklerinden kaynaklanan zararlardan sorumludur. Sorumluluktan kurtulmanın olumsuz koşulu ise, zarar ile yapım bozukluğu ve bakım eksikliği arasındaki nedensellik bağının kesilmiş olmasıdır.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, yine de çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir.
Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından; bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır. (Prof. Dr. F. Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15)
Kusursuz sorumlulukta, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının, olayla zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir.
Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Uygun illiyet bağı ancak, üç halde kesilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusurudur.
Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 5. maddesinde; “Kuvvetli akım tesisleri her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapılmalıdır.
Herhangi bir kimsenin dikkatsizlikle de olsa yaklaşabileceği uzaklıktaki kuvvetli akım tesislerinin gerilim altındaki bölümlerine (aktif bölümler) dokunulması olanaksız olmalıdır ve ilerideki bölümlerde belirtilen emniyet mesafeleri ile koruma önlemleri sağlanmalıdır.”
Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 27.maddesinde; “Tesislerinve aygıtların teknik belgelerinde belirtilen aralıklarda bakım ve onarımları yapılmalıdır. Yapılan bakım ve onarımlar kalıcı bir şekilde kaydedilmelidir.” düzenlemeleri yer almaktadır.
Bu kapsamda enerji nakil hattının sahibi bulunan davalı kurum, bu yapı eserinin fena yapılmasından, bakımı ve işletilmesindeki eksikliklerden sorumlu olup, bu tür hatları kişilerin can ve mal güvenliği açısından tehlike arz etmeyecek şekilde inşa etmek, bulundurmak, bu hatlara güvenli yaklaşma sınırının aşılmasını önleyici tedbirleri almakla yükümlüdür.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; davacıların murisinin olay tarihinde evinin damına çıkıp TV antenini düzeltmeye çalışırken elindeki 3,5 m uzunluğundaki antenin enerji nakil hattına temas etmesi sonucu vefat ettiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, murisin 3,5 metre uzunluğundaki demir boruya bağlı TV antenini düzeltmeye çalışırken elektrik şirketinin 15 kv yüksek gerilim hattına yaklaştırması veya temas ettirmesi sonucu vefat ettiği, yönetmelikçe orta gerilim hattı ile yapının arasında en az 2 metre olması gerektiği, olayın gerçekleştiği binanın ise gerilim hattına yatay gelecek şekilde 3 metreden fazla uzaklıkta olduğu, yönetmelikteki mesafelerin ihlal edilmediği, bu nedenle davalı … şirketinin ve belediyenin kusurlu olmadığı, olayın meydana gelmesinde elindeki 3,5 metrelik demir anten borusunu en az 3 metrelik yatay mesafeden geçen yüksek gerilim hattına temas ettirmesine tamamen kendi dikkatsiz ve tedbirsiz davranışının sebep olduğu, murisin %100 kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Ne var ki, hükme esas alınan bilirkişi raporunda tellerin olması gereken emniyet mesafesinden daha fazla uzaklıkta olduğu ve dava konusu olayın murisin dikkatsizliği ve tedbirsizliği sonucunda meydana geldiği belirtilmiş olmasına karşın, bu raporda, davalı … şirketinin, kusursuz sorumluluk kapsamında yer alan tehlike sorumluluğuna ilişkin hiçbir değerlendirmeye yer verilmemiş olup, bu yönüyle bilirkişi raporunun dava konusu olay içeriğine uygun ve hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesince hükme esas alınan rapordaki değerlendirmelere dayanarak murisin ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiğine dair gerekçesinin de somut olay bakımından kabulü mümkün değildir. Zira, kusursuz sorumlu davalı … şirketi her türlü özeni gösterse de zararın meydana gelmesini önleyemeyeceğinden illiyet bağı kurulup sorumluluğu gerçekleşmiş bulunmaktadır. Kaldı ki murisin kusuru, davalı … şirketi ile eylem arasındaki nedensellik bağını kesecek nitelikte olmamakla birlikte davalı … şirketinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu husus, ancak tazminatın kapsamıyla ilgili olup, belirlenecek miktarın tayininde gözönüne alınmalıdır.
Bu kapsamda davalı … şirketinin Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği gereği bakım ve özen borcunu gereği gibi yerine getirip getirmediği, olabilecek tehlikeleri düşünerek gerekli denetimleri yapıp yapmadığı, olayın meydana geldiği binanın etrafındaki yüksek gerilim ve yaklaşma mesafesi ile ilgili uyarı levhası bulunup bulunmadığı, ilgili yönetmeliğe göre, söz konusu enerji nakil hattının binaya olan mesafesi ile ilgili davalı … şirketi yönünden bir ihlal söz konusu olmasa dahi ağır özen yükümlüğü gereği meydana gelen olaydaki sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekecektir.
O halde bölge adliye mahkemesince, davalı … şirketinin meydana gelen olayda kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğu gözetilerek, davalı … şirketi açısından tehlike sorumluğuna ilişkin değerlendirmeler içeren, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların kusur oranlarının da gerekçeleriyle belirtildiği, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik konusunda uzman bilirkişi heyetinden ( Ankara veya İstanbul mahkemeleri aracılığıyla) rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 Sayılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin de İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 13.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkıdaki benzer makalelerimiz için tıklayın