BİLİŞİM YOLUYLA YASA DIŞI BAHİS OYNATILMASI
Özet : Adli aramaların nasıl yapılacağı CMK 116 ve devamında ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nde düzenlemiştir. Arama işlemi için aranan makul şüphe kavramı CMK’nın 116 ve Yönetmenlik m. 6’da düzenlenmiştir. Makul şüphede, ihbar veya şikayeti destekleyen emarelerin var olması gerekir.
Belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır.
Arama sonunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut bulunmalıdır.” şeklinde açıklanmıştır.
Açıklanan kriterlere uygun makul şüphenin varlığı halinde ise verilecek adli arama kararında hangi hususlara yer verilmesi gerektiği ise 5271 sayılı Kanun’un 119. maddesinde ve Yönetmeliğin 7. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddeler uyarınca arama kararında; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, aranılacak eşyanın elde edilmesi halinde el konulup konulmayacağı hususlarının açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, sanık tarafından yasa dışı bahis oynatıldığı iddia olunan bodrum katta Cumhuriyet savcısı ya da Mahkemece verilen bir karar olmaksızın yapılan aramada ele geçen delillerin, Anayasa’nın 38/6, CMK 206/2-a, 217/2, 230/1’de nazaran hukuka aykırı olarak elde edildiği anlaşılmakla, anılan bu delil hükme esas alınamaz. Hukuka aykırı arama sonucu elde edilen delilden başka, mahkumiyetine yeterli delil bulunmayan ve kovuşturma aşamasında alınan beyanında suçu kabullenmeyen sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

T.C.
Yargıtay
19. Ceza Dairesi
Esas : 2018/633
Karar : 2018/4165
Karar Tarihi : 09.04.2018
7258 sayılı Kanuna aykırı davranmak suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair, Gaziosmanpaşa 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/04/2014 tarih, 2012/460 Esas, 2014/450 Karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 27/11/2017 gün ve 2016/8039 Esas, 2017/10113 Karar sayılı kararıyla; Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;12.07.2012 tarihli tutanak içeriğinden, sanık tarafından yasa dışı bahis oynatıldığı iddia olunan bodrum katta, Cumhuriyet savcısı ya da Mahkemece verilen bir arama kararı olmaksızın arama ve el koyma işlemi yapıldığı anlaşılmaktadır.
Olayımız bakımından yasal düzenlemeler incelendiğinde; Anayasamızın; 2. maddesine göre; ”Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.” 12. maddesi ise “herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilemez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir” hükmünü taşımaktadır. 13. maddesi “temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabilir.

Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” biçimindedir. Anayasa 20. ve 21. maddesinde, “….sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça yine sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz…” hükümleri mevcuttur. Yine Anayasamızın 38. maddesinin 6. fıkrası da “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.” hükmünü amirdir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206/2-a, 217/2, 230/1 madde ve fıkraları da, hukuka uygun surette elde edilen delillerin kullanılabileceğini, kanuna aykırı elde edilenlerin ise hükme esas alınamayacağı şeklinde açık düzenlemeleri içermektedir.
Adli aramaların nasıl yapılacağı, 5271 sayılı CMK’nın 116 ve devamı maddelerinde, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinde ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Arama işlemi için aranan makul şüphe kavramı 5271 sayılı CMK’nın 116. maddesi ve Yönetmenliğin 6. maddesinde düzenlenmiştir.5271 sayılı CMK’nın 116. maddesine göre; “Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği husus anda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 6. maddesinde ise;
”Makul şüphe, hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genelikle duyulan şüphedir. Makul şüphe, aramanın yapılacağı zaman, yer ve ilgili kişinin veya onunla birlikte olanların davranış tutum ve biçimleri, kolluk memurunun taşındığından şüphe ettiği eşyanın niteliği gibi sebepler göz önünde tutularak belirlenir. Makul şüphede, ihbar veya şikayeti destekleyen emarelerin var olması gerekir. Belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Arama sonunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut bulunmalıdır.”
şeklinde açıklanmıştır. Açıklanan kriterlere uygun makul şüphenin varlığı halinde ise verilecek adli arama kararında hangi hususlara yer verilmesi gerektiği ise 5271 sayılı Kanun’un 119. maddesinde ve Yönetmeliğin 7. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddeler uyarınca arama kararında; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, aranılacak eşyanın elde edilmesi halinde el konulup konulmayacağı hususlarının açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, sanık tarafından yasa dışı bahis oynatıldığı iddia olunan bodrum katta Cumhuriyet savcısı ya da Mahkemece verilen bir karar olmaksızın yapılan aramada ele geçen delillerin, Anayasa’nın 38/6, 5271 sayılı Kanun’un 206/2-a, 217/2, 230/1. madde ve fıkralarına nazaran hukuka aykırı olarak elde edildiği anlaşılmakla, anılan bu delil hükme esas alınamaz.
Bütün bu açıklamalardan sonra;Hukuka aykırı arama sonucu elde edilen delilden başka, mahkumiyetine yeterli delil bulunmayan ve kovuşturma aşamasında alınan beyanında suçu kabullenmeyen sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16/01/2018 gün ve 7-2014/232680 sayılı yazısı ile;”7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a aykırılık suçundan sanık … hakkında açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda Gaziosmanpaşa 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 11/04/2014 gün ve 2012/460 Esas – 2014/450 Karar sayılı kararı ile;“Sanığın 7258 sayılı yasanın 5/1, TCK’nın 62, 52, 50/a. maddeleri uyarınca 10 ay hapisten çevrilen 6.000- TL adli para cezası ve doğrudan verilen 4 gün karşılığı 80- TL adli para cezası ile cezalandırılmasına,Sanık …’e verilen cezanın sanığın geçmiş hali ve aynı suçu işlemekteki ısrarı nazara alınarak bir daha suç işlemeyeceğine dair mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığından CMK’nın 231/5 maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına,TCK’nın 52/4. maddesi gereğince taksitlendirilmesine, taksitlerin, birer ay ara ile 24 eşit taksitle ödenmesine, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edilmesine ve ödenmeyen adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesine, ( ihtar edilemedi )…” karar verilmiştir.
Hükmün süresi içinde sanık … tarafından temyiz edilmesi üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığımızca 08/02/2016 tarihli Tebliğname ile;“Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre, sanığın sair temyiz itirazları yerinde görülmediğinden REDDİ, ancak;Sanığa verilen adli para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrileceğinin ihtarına karar verilmesi gerekirken “ödenmeyen adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesine” hükmedilmesi,
Yasaya aykırı olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASI, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca, hükümde yer alan “ve ödenmeyen adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesine” bölümünün çıkarılarak yerine “sanığa verilen adli para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrileceğinin ihtarına” yazılması ve diğer kısımlarının aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASI,” talep edilmiş,Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonunda 27/11/2017 gün ve 2016/8039 Esas, 2017/10113 Karar sayılı ilamıyla;
“Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;12.07.2012 tarihli tutanak içeriğinden, sanık tarafından yasa dışı bahis oynatıldığı iddia olunan bodrum katta, Cumhuriyet savcısı ya da Mahkemece verilen bir arama kararı olmaksızın arama ve el koyma işlemi yapıldığı anlaşılmaktadır.Olayımız bakımından yasal düzenlemeler incelendiğinde;Anayasamızın; 2. maddesine göre;”Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.”
12. maddesi ise “herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilemez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir” hükmünü taşımaktadır. 13. maddesi “temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabilir. Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” biçimindedir.

Anayasa 20. ve 21. maddesinde, “….sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça yine sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz…” hükümleri mevcuttur. Yine Anayasamızın 38. maddesinin 6. fıkrası da “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.” hükmünü amirdir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206/2-a, 217/2, 230/1 madde ve fıkraları da, hukuka uygun surette elde edilen delillerin kullanılabileceğini, kanuna aykırı elde edilenlerin ise hükme esas alınamayacağı şeklinde açık düzenlemeleri içermektedir.
Adli aramaların nasıl yapılacağı, 5271 sayılı CMK’nın 116 ve devamı maddelerinde, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinde ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Arama işlemi için aranan makul şüphe kavramı 5271 sayılı CMK’nın 116. maddesi ve Yönetmenliğin 6. maddesinde düzenlenmiştir.5271 sayılı CMK’nın 116. maddesine göre; “Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
”Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 6. maddesinde ise; “Makul şüphe, hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genelikle duyulan şüphedir. Makul şüphe, aramanın yapılacağı zaman, yer ve ilgili kişinin veya onunla birlikte olanların davranış tutum ve biçimleri, kolluk memurunun taşındığından şüphe ettiği eşyanın niteliği gibi sebepler göz önünde tutularak belirlenir.Makul şüphede, ihbar veya şikayeti destekleyen emarelerin var olması gerekir. Belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır.Arama sonunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut bulunmalıdır.” şeklinde açıklanmıştır.
Açıklanan kriterlere uygun makul şüphenin varlığı halinde ise verilecek adli arama kararında hangi hususlara yer verilmesi gerektiği ise 5271 sayılı Kanun’un 119. maddesinde ve Yönetmeliğin 7. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddeler uyarınca arama kararında; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, aranılacak eşyanın elde edilmesi halinde el konulup konulmayacağı hususlarının açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, sanık tarafından yasa dışı bahis oynatıldığı iddia olunan bodrum katta Cumhuriyet savcısı ya da Mahkemece verilen bir karar olmaksızın yapılan aramada ele geçen delillerin, Anayasa’nın 38/6, 5271 sayılı Kanun’un 206/2-a, 217/2, 230/1. madde ve fıkralarına nazaran hukuka aykırı olarak elde edildiği anlaşılmakla, anılan bu delil hükme esas alınamaz.Bütün bu açıklamalardan sonra;Hukuka aykırı arama sonucu elde edilen delilden başka, mahkumiyetine yeterli delil bulunmayan ve kovuşturma aşamasında alınan beyanında suçu kabullenmeyen sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA” karar verilmiş,Anılan kararın 22/12/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza gelmesi üzerine aşağıda belirtilen nedenlerle itiraz edilmesi gerekmiştir.15/10/2012 tarihli iddianame ile “.. şüphelilerden …’in Sultangazi ilçesi İsmetpaşa Mahallesi 88 Sokak No:58/B adresinde bulunan yerde para karşılığı internet üzerinden kanunun verdiği yetkiye dayalı olmaksızın spor müsabakaları ile ilişkili olarak bahis oynattığı, şüpheli …’in 12/07/2012 günü il dışına çıktığı için internet üzerinden bahis oynatması için iş yerini şüpheli …’a bıraktığı, şüpheli …’ın bahis oynatırken yakalandığı, şüphelilerin suçta kullandıkları eşyalar ve paranın Cumhuriyet Başsavcılığımızın adli emanetinin 2012/4213 numaralı sırasına kaydedildiği, şüphelilerin savunmalarında suçlarını ikrar ettikleri, atılı suçu işledikleri tüm soruşturma evrakından anlaşılmakla, delillerin taktiri mahkemesine ait olmak üzere;

Şüphelilerin yargılamalarının yapılarak sevk maddeleri (7258 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53/1, 54/1. maddeleri) uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesi” iddia ve talebiyle kamu davası açılmıştır.
Dosyada mevcut 12/07/2012 tarihli Araştırma Tespit Yakalama Muhafaza Alma ve Cumhuriyet savcısı ile Görüşme ve Talimat Alma Tutanağına göre;“Sultangazi Asayiş Büro Amirliğine bağlı ekipler olarak idaremiz genelinde yapmış olduğumuz çalışmalarda daha önceden de yasa dışı bahis oynatılan ve hakkında işlem yapılmış olan idaremiz İsmet Paşa Mahallesi 88 sokak no: 58/A bodrum kat Sultangazi sayılı adreste halen para karşılığı internet üzerinden yasadışı bahis oynatılmaya devam edildiğinin tespit edilmesi üzerine görevlilerimizce 12.07.2012 günü bahse konu adrese intikal edilip çevre güvenliği alınmış, sivil giyimli görevlilerimizden birisi müşteri kılığında içeriye girildiğinde bilgisayar başında oturan şahsa 3 maça 10 TL bahis oynamak istendiği söylenmiş ve kağıda yazılı bulunan maç kodları söylenmiş ve seri numarası alınmış A589582105 numaralı 10 TL şahsa verilip bahis internet üzerinden oynandıktan sonra tahkikat evrakına eklenilen TRH/N0:l2/07/2012-208168 numaralı kupon alınmış ve tarafımızca muhafaza edilmiş, daha sonra masa başında bahis oynatan kimliğini sonradan tespit ettiğimiz ….. T.C. kimlik numaralı ….oğlu 22/05/1970 doğumlu S.. A.. nüfusuna kayıtlı … isimli şahsa polis tanıtma kartlarımız gösterilmiş ve şahsın okunan yasal haklarının ardından bilişim yoluyla kumar oynanması için yer ve imkan sağlanması ve 7258 S.K.M. suçundan tarafımızca yakalanmış, şahıs az önce oynatmış olduğu yasa dışı bahis kuponuna karşılık almış olduğu 10 TL parayı, masa üzerinde önceden oynanmış ve kazanan şahıslara ödemesi yapılmış olan;
1-Kupon No. 165541 numaralı kazanç 240.00 TL olan kuponu,
2-Kupon No. 143857 numaralı Kazanç 512.00 TL olan kupon,
3-Kupon No. 141821 numaralı Kazanç 190.00 olan kupon,
4-Kupon No. 140853 numaralı 165.00 olan kupon,
5-Kupon No. 144844 numaralı kazanç 170,52 TL olan kupon,

6-Kupon No. 103.338 olan kazanç 1.348,00 TL olan kuponu ve ayrıca bahisten elde ettiğini beyan ettiği 4 Adet …. seri numaralı 5 TL olmak üzere toplam 20 TL yi bahis oynatmakta kullandığı …. numaralı TTNET ibareli Wifi modemi, üzerinde … Printer ibaresi bulunan …. olan yazıcıyı ve yine bahis oynatmakta kullandığı l adet … marka … seri numaralı bilgisayar kasasını biz görevlilerimize kendi rızası ile teslim etmiş, bahse konu teslim alınan suç delilleri de oynanmış olan kupon ile birlikte görevlilerimizce muhafaza altına alınmış…” olup, ayrıca;“konu hakkında günün müracaat Savcısına bilgi verilip talimatı sorulduğunda ;
1-Şüpheli … isimli şahıs hakkında bilişim yoluyla kumar oynanması için yer ve imkân sağlanması ve 7258 Sayılı kanuna muhalefet suçundan işlem yapılması.
2-Şüpheli şahsın ifadesinin alınarak serbest bırakılması,
3-Elde edilen suç delilerinin şüphelinin kendi rızası ile teslim ettiğinden el koyma iznine gerek olmadığı, elde edilen suç delillerinin evrak ile birlikle adli emanete gönderilmesi.
4-Adı geçen … isimli şahsın temini halinde ifadesinin evrakına eklenmesi, temin edilememesi halinde kimliğinin tespit edilmesi talimatı alınmış olduğu..” da tutanakta yer almaktadır.
Sanık … soruşturma aşamasında işyerinde arkadaşları ile birlikte internet üzerinden bahis oyunu oynadığını, olay tarihinden birkaç gün önce hasta ziyareti için il dışına çıkması sebebiyle dükkanını arkadaşı olan …’a bakması için emaneten bıraktığını söylediği, kovuşturma aşamasında da suça konu adresteki yeri Yılmaz ile ortak kiraladıklarını, internet bağlatıp bahis oynadıklarını beyan etmiştir.Sanık … ise, soruşturma sırasında arkadaşı olan sanık …’in kendisine emanet olarak bıraktığı yerde onun giderken kendisine gösterdiği gibi yerde masa üstü bilgisayara bağlı internet üzerinden yasa dışı bahis oynatırken yakalandığını beyan edip, mahkemede de bu dükkanda sanık …’in bahis oynattığını, gelenlere kupon verip para aldığını, şehir dışına çıkınca emaneten kendisinin baktığını savunmuştur.

Olay tutanağı, sanıkların savunmaları ve dosya kapsamına göre, işyerinde yasa dışı bahis oynatılıp oynatılmadığının tespit edilebilmesi için gidildiğinde “sivil giyimli görevlilerden birisinin müşteri kılığında içeriye girmesi, bilgisayar başında oturan şahsa 3 maça 10 TL bahis oynamak istediğini söylemesi ve kağıda yazılı bulunan maç kodlarını söyleyerek parayı verip internet üzerinden bahis oynanması sonrasında kuponun alınarak muhafaza edilmesi” ile suç ve delilinin tespit edildiği, konu hakkında günün müracaat Savcısına bilgi verilip talimatının alındığı,sanıkların aşamalardaki savunmalarında bahse konu işyerinde yasa dışı bahis oynatıldığını beyan ettikleri, işyerinin müşterilerin girip bahis oynadıkları bir yer olduğu, suç delilinin elde edilmesi amacıyla herhangi bir arama işleminin yapılmadığı bu nedenle delillerin hukuka aykırı elde edilmediği gözetilmeden hükmün yazılı şekilde bozulmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu kanaatindeyiz.
Ancak ;“Hükümden önce 01/03/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK’nın 50/6 madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10.fıkrasının da yürürlükten kaldırılması, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesi uyarınca adli para cezasının ödenmemesi halinde kamuya yararlı bir işte çalışma kararı verilebileceği de gözetilerek hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde “ödenmeyen adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesine” karar verilmesi,
Kanuna aykırı bulunduğundan hükmün 5320 sayılı yasanın 8. maddesine göre yürürlükte bulunan CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASI, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı yasanın 322. maddesi uyarınca, hükümde yer alan “ve ödenmeyen adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesine” bölümünün çıkarılması ve diğer kısımlarının aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASI,” gerektiğini düşünmekteyiz.
SONUÇ VE İSTEM :Yüksek Yargıtay 19. Ceza Dairesinin ilamı ile verilen 27/11/2017 gün ve 2016/8039 Esas, 2017/10113 Karar sayılı ilamı ile verilen sanık … hakkındaki hükmün “BOZULMASI” kararının kaldırılarak,Gaziosmanpaşa 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 11/04/2014 gün ve 2014/460 Esas – 2014/450 Karar sayılı sanık … hakkındaki hükmünün yukarıda açıklanan gerekçeye göre DÜZELTİLEREK ONANMASINA,6352 sayılı Kanun’un 99. maddesi ile 5271 Sayılı CMY’nın 308. maddesine eklenen 3. fıkra hükmü uyarınca itirazın Yüksek Dairenizce yerinde görülmemesi halinde dosyanın Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine,Karar verilmesi itirazen arz ve talep olunur.” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR:
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16/01/2018 tarih ve 7-2014/232680 sayılı itiraz istemi yerinde görülmüş olduğundan 6352 sayılı Kanun ile değişik CMK’nın 308/3. maddesi gözetilerek itirazın kabulüne,2-Dairemizin 27/11/2017 tarih ve 2016/8039 Esas 2017/10113 Karar sayılı bozma kararının kaldırılarak yeniden yapılan incelemede;Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tipine uyduğu,Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,TCK’nın 52/4. maddesi gereğince ödenmeyen adli para cezasının infaz aşamasında hapis cezasına çevrilebileceğinin ihtarı ile yetinilmesi gerekirken adli para cezasının ödenmemesi halinde hapis cezasına çevrilmesine karar verilmesi suretiyle infazda yetkinin kısıtlanması,Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün BOZULMASINA, bu aykırılık yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, TCK’nın 52/4. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümden
“…taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde, geri kalan kısmın tamamının tahsil edilmesine ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine” cümlesinin çıkartılıp yerine “
taksitlerden birisinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edilebileceğinin ve ödenmeyen adli para cezasının infaz aşamasında Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hapis cezasına çevrilebileceğinin ihtarına” ibaresi yazılmak suretiyle, başkaca yönleri kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkındaki benzer makalelerimiz için tıklayın