Nama İfa Davasını Arsa Sahibi Olmayan Kişiler Açamaz
Yargıtay
15. Hukuk Dairesi
Esas : 2019/3574Karar : 2020/1952Karar Tarihi : 30.06.2020
“İçtihat Metni”
Mahkemesi : Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR
Dava, davacı tarafından davalı yüklenicilere karşı açılmış, nama ifaya izin verilmesi istemine ilişkin olup, göreve ilişkin verilen bozma kararından sonra bozmaya uyularak yapılan yargılamada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Davacı vekili; davalı yükleniciler ile bir kısım kat malikleri arasında arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi, bir kısım kat malikleri ile de tüketici satış sözleşmeleri yapıldığını, 2011 yılı içerisinde kat maliklerince binaya taşınıldığını ve tapularının kat irtifakı olarak devredildiğini, ancak davalılar tarafından ortak kullanım alanlarında yapılacağı taahhüt edilen bir kısım işlerin eksik bırakıldığını, davalılar tarafından bu eksikliklerin giderilmemesi üzerine kat malikleri tarafından Sivas 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde yaptırılan tespitte bu eksikliklerin toplam bedelinin 84.419,01 TL olarak belirlendiğini ileri sürerek bu eksikliklerin davalılar adına kayıtlı 28 No’lu bağımsız bölümün davacı tarafından satışı suretiyle giderilmesi amacıyla davacıya yetki verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili davacıların kusurlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile; 02.07.2015 tarihli ek rapora göre saptanan noksan ve kusurlu işler bedeli olan 32.545,55 TL ile binanın yapı kullanma izninin alınması için ilgili yer ve kurumlara yapılması gereken 10.890,00 TL’nin davalılar nam ve hesabına olmak üzere davalılardan … adına tapuda kayıtlı olan 28 No’lu 300.000,00 TL bedelli bağımsız bölümün satışından elde edilecek tutardan kullanılmak üzere davacılara yetki ve izin verilmesine, satıştan artan tutarın adı geçen taşınmaz kayıt malikine iadesine dair nama ifaya izin kararı verilmiştir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktifhusumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği gibi taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır.Bu açıklamalar ışığında dava konusu somut olay değerlendirildiğinde arsa sahibi ile yüklenici arasında yapılmış bulunan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde; davacı Tanrıverdi Apartmanı A ve B Blok Yönetim Kurulu Başkanlığı adına yönetim kurulu başkanının nama ifa talep edip edemeyeceği hususu davanın esasinı oluşturmaktadır.
Nama ifa; eseri yüklenicinin nam ve hesabına, iş sahibinin bizzat tamamlaması veya başka bir yükleniciye tamamlattırması demektir.Yüklenicinin eseri tamamlama olasılığı zayıf ve eserde tamamlanabilecek durumda ise, sözleşmenin tarafı olan iş sahibi, TBK 113, (BK 97) maddesi uyarınca nama ifaya izin isteyebilir. Açıklamalardan anlaşılacağı üzere yasal olarak nama ifaya izin isteme hakkı, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olan arsa sahiplerine ait olup, sözleşmenin tarafı olmadığından, davacının TBK 113, BK 97 maddelerinden yararlanarak, böyle bir davayı açmaya aktif husumet ehliyeti bulunmamaktadır.
Az yukarıda da belirtildiği üzere husumet ehliyeti ile ilgili itiraz zamanı yasayla tayin ve tahdit edilmiş bir ilk itiraz veya mahkemece nazara alınması davalı tarafından ileri sürülmesine bağlı bir def’i niteliğinde de olmayıp, yargılamanın her aşamasında ileri sürülmesi ve mahkemece de resen nazara alınması zorunlu olduğundan mahkemece aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne dair verilen kararda isabet bulunmamaktadır.Kararın açıklanan nedenlerle davalılar yararına bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, ödenenden 5766 sayılı Kanun‘un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 218,50 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalılara iadesine,karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 30.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın