Kira sözleşmesinde kefilin sorumluluğu:
Kira sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine dair el yazısı ile yazılmış bir ibare bulunmuyor ise TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersizdir.” hk. Yargıtay 3.Hukuk ve 8.Hukuk Dairelerinin kararları
T.C.YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/13632K. 2017/18443
T. 28.12.2017
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, davaya konu taşınmazın mesken olarak kullanılmak üzere 01.07.2012 tarihinde davalı …’a kiraya verildiğini, diğer davalı … … ise kira sözleşmesine kefil olarak imza attığını, davalının mesken içerisinde çeşitli hayvanlar beslemeye başladığını, daireden gelen kokuların tüm apartman sakinlerini rahatsız etmesi sebebi ile tespit yaptırdığını ve ev içerisinde yaklaşık 40 civarında kedi ve değişik hayvanlar beslendiğinin, meskeni bitlerin sardığının tespit edildiğini, meskenin kullanılamaz hale geldiğini ve evin tamiratı ile iç mefruşatının değiştirilmesi için yaklaşık 35.000 TL gerektiğini, mecurun … Asliye Hukuk Mahkemesince tespit ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak tahliye edilmesinden itibaren 5 ay içerisinde tekrar oturulacak hale getirildiğini, ortaya çıkan zararların giderilmesi sebebiyle kiralananın 5 ay boyunca boş tutulduğunu bu aylara dair kira bedellerinin de davalılardan tahsili gerektiğini bu hususta … İcra Müdürlüğü’nün 2012/9032 Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalılarca itiraz edildiğini ancak söz konusu itirazlar haksız olduğundan davalıların itirazlarınin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, davanın kabulüyle … İcra Müdürlüğü’nün 2012/9032 E. Sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- )Davalı kefilin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davacı vekili 01.07.2012 başlangıç tarihli, bir yıl süreli işyeri kira sözleşmesine istinaden kiracı ile müşterek müteselsil kefil … hakkında açtığı işbu dava ile hor kullanma tazminatı ve kira bedelinin tahsiline dair başlattığı icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir. Davalı kefilin kira sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığına dair uyuşmazlık yoktur.
Ne var ki, sözleşmenin kefil sıfatıyla imzalanmış olması, doğrudan davalının kefil olarak sorumlu olması sonucunu doğurmaz. Kefaletin, Kanun’un aradığı şekil şartlarına uygun olması da zorunludur. 6098 Sayılı TBK ise 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. TBK’nun 583. Maddesinin birinci fıkrasına göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, davalı kefilin, kefilliğine dair kira sözleşmesi, 6098 Sayılı TBK‘nun yürürlüğe girdiği gün imzalanmış olduğundan, kefaletin şekil şartları 6098 Sayılı TBK hükümlerine tabidir. Kira sözleşmesinde, kefilin sorumlu olduğu miktar, kefalet tarihi ve müteselsilen kefil olduğuna dair açıklamalar kefilin el yazısı ile belirtilmediğinden, yasal şekle uygun verilen bir kefillik söz konusu olmadığından, adı geçen davalının borçtan sorumlu tutulması mümkün değildir. Bu nedenle, kefil olan davalı … … hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2- )Davalı kiracının hor kullanma tazminatına dair temyiz itirazlarına gelince ;
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 316.maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı Kanunun 334. maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür.
Ancak, kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp, münhasıran kötü kullanım sebebiyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur.
Taraflar arasında 01.07.2012 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede ,kiralanan taşınmazın mesken olarak kullanılacağı belirtilmiştir. Mahkemece, davacı kiraya verenin talebi üzerine … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/29 D.İş sayılı sayılı delil tespiti dosyasında 01.08.2012 tarihinde, davalılara tebligat yapılmaksızın davalıların yokluğunda yapılan delil tespiti üzerine hazırlanan bilirkişi raporları davalılara tebliğ edilememiş, davalılar yargılama sırasında bu bilirkişi raporuna itiraz etmiştir.
İtiraza uğrayan tespit raporu sebebiyle Mahkemece yargılama sırasında bilirkişi raporu aldırılmış ise de işbu raporda davalıların miktara dair herhangi bir itirazının bulunmadığı belirtilmekle yetinilerek eksik ve hatalı değerlendirme yapılmıştır.Bu sebeple gerekirse mahallinde keşif yapılarak delil tespiti raporunda belirlenen hasarlar ve sadece kiralanana dair masraflar ile ilgili olarak davalının itirazları da gözönüne alınmak suretiyle, hor kullanım ve olağan kullanım sebebiyle oluşan zarar ve hasar ayrımı yapıldıktan sonra kullanım süresi ile de orantılı olarak yıpranma payının hesap edilip alacaktan düşülerek, ayrıca tamir için geçecek süre de belirlenerek hüküm kurmaya yeterli, denetime elverişli bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
3- )Davalı kiracının kira alacağına dair temyiz itirazlarına gelince ;
Kiracının, kira süresi sona ermeden kira sözleşmesini tek taraflı olarak feshederek kiralananı tahliye etmesi durumunda kural olarak, kiracı kira süresinin sonuna kadar kiralayanın uğradığı tüm zararı ödemekle yükümlüdür. Ancak, 6098 Sayılı TBK.’nun 114. maddesi ( mülga 818 Sayılı BK.nun 98.maddesi ) göndermesi ile aynı Kanunun 52.maddesi ( mülga BK.nun 44. maddesi ) uyarınca kiraya verenin de zararın artmasına neden olmaması gerekir.
Bu husus 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 325. Maddesinde:” kiracı sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder…” denilmek suretiyle hüküm altına alınmıştır. Bu durumda, davacının zararı tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye dair kira parasından ibarettir.
Olayımıza gelince; Davacı kiraya veren kiralanana verilen hasarların belirlenmesi için … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/29 D.İş. sayılı dosyası ile 01.08.2012 tarihinde tespit yaptırmakla kiralananın bu tarihte kiralayanın hakimiyet alanına geçtiğinin kabulü gerekir. Kira sözleşmesinin 25 maddesinde ”Kiracı daireyi tahliye etmeden 45 gün önce haber vermelidir.” şeklinde ihbar şartına yer verilmiştir.Tarafların serbest iradesi ile konulmuş bu şart geçerli olup tarafları bağlar. Sözleşmede tarafların makul süreyi 45 gün olarak belirlediği ve tahliye tarihinin 01.08.2012 olarak kabulü gerektiğine göre davacı kiraya verenin bu tarihten itibaren sözleşmede kararlaştırılan 45 günlük makul süre ve tespit edilecek onarım süresi kira alacağını isteyebileceği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan sebeplerle davalı kefil , ikinci ve üçüncü bentte açıklanan sebeplerle davalı kiracı yararına olmak üzere hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince tebliğden itibarin 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/4089K. 2017/15907
T. 29.11.2017
Taraflar arasında görülen ve yukarda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı alacaklı 15.04.2014 başlangıç tarihli yazılı kira akdine dayanarak 05.06.2015 tarihinde haciz ve tahliye talepli olarak başlattığı icra takibi ile aylık 2.000,00 TL’den 2014 yılı Mayıs ayından 2015 yılı Mayıs ayına kadarki 13 aylık kira alacağı 26.000,00 TL’nin faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçlu kiracıya 12.06.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı borçlu kefil adına çıkarılan tebligat iade olunmuştur.
Davalı borçlu kiracı 17.06.2015 tarihli itiraz dilekçesinde, ödeme emrinde bulunan borç, harç, vergi, vekalet ücreti ve tüm ferilerine ait borcu bulunmadığını bildirerek borca ve tüm ferilerine itiraz etmiştir. Davalı borçlu kefil de 18.06.2015 tarihli itiraz dilekçesinde, ödeme emrinde bulunan borç, harç, vergi, vekalet ücreti ve tüm ferilerine ait borcu bulunmadığını bildirerek borca ve tüm ferilerine itiraz etmiştir. Ödeme emrine davalı borçlu kiracı ve kefil tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak davalıların itirazın kaldırılması ve davalı kiracının kiralanandan tahliyesi isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, davalıların takibe konu edilen Mayıs 2014 kira parasını önceden ödenmiş olması nedeni ile bu aya yönelik itirazlarının haklı olduğu, bunun dışında ödemede bulunmadıkları gibi taşınmazında tahliye edilmediği, davalı tarafça ileri sürülen iddiaların yargılama gerektirdiği, itirazlarının haksız olduğu kanaatine varılarak Mayıs ayı kira parası mahsup edildikten sonra bakiye döneme dair itirazlarının kaldırılmasına, kiracı davalının temerrüt nedeni ile taşınmazdan tahliyesine, davalıların haksız itiraz ettikleri meblağın %20’si oranında icra inkar tazminatı ile mahkumiyetlerine karar verilmiş, karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemlerine ilişkindir.
1-)Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre temyiz eden davalı kiracı …’nın temyiz itirazlarının Reddine,
2-)Davalı kefil …’ın temyiz itirazlarına gelince;
Davada dayanılan ve hükme esas alınan 15.04.2014 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 15.04.2014 tarihli olmakla, 6098 Sayılı TBK.nun yürürlüğe girmesinden sonra imzalanmıştır. Bu sebeple kefaletin şartlarının 6098 Sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. TBK.nun kefalet sözleşmesinde şekil şartını düzenleyen 583.maddesi “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz.
Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmünü içermektedir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine dair el yazısı ile yazılmış bir ibare bulunmamaktadır.
Bu durumda TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersiz olduğundan, mahkemece bu sebeple davalı kefil hakkındaki itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kefil yönünden de itirazın kaldırılmasına karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı kiracının temyiz itirazlarının REDDİNE, yukarda (2) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı kefilin temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 Sayılı HMK’ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK’nın 428.ve İİK.nun 366.maddesi uyarınca kararın davalı kefil yönünden BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 29.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/4129K. 2017/15580
T. 27.11.2017
Taraflar arasında görülen ve yukarda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR : Davacı vekili; davalıların takibe konu taşınmazı 01.04.2014 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiraladıklarını, kiracı …’in ilk yıl kirasını peşin olarak verdiğini, diğer yıllar kirası için …’in kefil olduğunu, 2015 – 2016 dönemi kira bedelinin ödenmemesi sebebi ile davalılar aleyhine takibe geçildiğini, kiracı … hakkında takibin kesinleştiğini, kefil …’in borca ve takibe itiraz ettiğini, taşınmazın hali hazırda tahliye edilmemiş olduğunu, ödeme süresi içinde kira bedelinin tamamınında ödenmediğini belirterek itirazın kaldırılması ile taşınmazın tahliyesini istemiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuş, mahkemece, davalı borçluların itirazının kaldırılmasına, takip dosyasındaki taşınmazdan tahliyeye ve asıl alağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı taraftan alınmasına karar verilmiş, karar davalı asıller tarafından temyiz edilmiştir.
Dava itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkindir.
1-) Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalıların tahliye kararına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-) Davalı kefil …’in temyiz itirazlarının incelemesinde; Davada dayanılan 01/04/2014 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davalılardan … sözleşmeyi kiracı olarak, davalı … kefil olarak imzalamışlardır. Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 01/04/2014 tarihli olup, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra imzalanmıştır. Bu sebeple kefaletin şartlarının 6098 Sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenmesi gerekir.
TBK.nun kefalet sözleşmesinde şekil şartını düzenleyen 583.maddesi “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmünü içermektedir
Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine dair el yazısı ile yazılmış bir ibare bulunmamaktadır. Bu durumda TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersiz olduğundan, mahkemece davalı kefil … hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
3-) Davalı kiracı …’in temyiz itirazlarına gelince; İcra takip dosyasında örnek 13 ödeme emri kiracı borçlu …’e 24.07.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu borçlu yönünden takip itiraza uğramaksızın kesinleşmiştir. Davalı kiracının itirazı olmadığı halde bu davalı yönünden de itirazın kaldırılmasına karar verilmesi yerinde olmamıştır.
Karar bu nedenler ile bozulmalıdır.SONUÇ : Açıklanan nedenler ile davalıların temyiz itirazlarının yukarda (1) numaralı bentte yazılı sebepler ile rettine, (2) ve (3) numaralı bentte yazılı sebepler ile kabulüne, Mahkeme kararının İİK’nun 366/3. maddesi ve 6100 Sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davalılara iadesine 27.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın