Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılırlar.2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
TCK MADDE 311’İN GEREKÇESİ
Anayasayı ihlâl suçu, Anayasa düzenine hâkim olan ilke ve sistemleri koruma amacını güderken; bu madde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik unsurunun oluşturduğu üç güçten birini ve yasama gücünü oluşturan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anayasa kurallarına uygun bir biçimde görevlerini yerine getirebilmesi yeteneğini korumaktadır. Anayasa düzenini ortadan kaldırma veya bu düzen yerine başka bir düzen getirme veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önleme amacını gerçekleştirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine yönelen saldırılar, Anayasayı ihlâl suçunu oluşturur. Bu madde kapsamında tanımlanan suç, bu amaçlar dışında Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasaya uygun bir şekilde görevlerini yerine getirmesini engelleme hâllerinde oluşacaktır. Bu maddeyle de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerinin engellenmesine yönelik teşebbüse ait icra hareketleri, tam suç gibi cezalandırılmaktadır. Teşebbüs hareketlerinin ne gibi nitelik taşıması gerektiği hususunda Anayasayı ihlâl suçunun gerekçesine bakılmalıdır. Maddede tanımlanan suçun oluşabilmesi için, cebir veya tehdide başvurulması gerekir. Bu nedenle, cebir ve tehdit, bu suçun seçimlik unsurunu oluşturmaktadır. Cebir ve tehdit kavramlarının hukukî anlam ve içeriği hakkında Anayasayı ihlâl suçunun gerekçesine bakılmalıdır. Bu suçun işlenmesi sırasında kişiler öldürülmüş, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâlleri gerçekleşmiş ya da kişilerin veya kamu mallarına zarar verilmiş olabilir. Maddenin ikinci fıkrasında, bu suçlardan dolayı da ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir. TCK MADDE 311 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay4. Hukuk Dairesi
Esas : 2017/2594Karar : 2020/18Karar Tarihi :
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve … aleyhine 13/07/2015 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı … vasisi vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı … vasisinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2- Davalı … vasisinin diğer temyiz itirazlarına gelince;a- Dava, 2330 sayılı Kanun’a dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı …’in vasisi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili; olay tarihinde davalıların eylemi nedeniyle dava dışı polis memurunun 45 gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığını, yaralanan polis memuruna Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu tarafından tazminat ödenmesine karar verilerek ödeme yapıldığını, davalıların ceza yargılamasında da mahkum olduklarını belirterek meydana gelen Hazine zararının davalılardan tahsilini talep etmiştir.Davalı …’in vasisi vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Diğer davalı …’e usulünce tebligat yapılmış, ancak anılan davalı cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece; olay tarihinde görevini yapmakta olan dava dışı polis memurunun davalılar tarafından eylem ve fikir birliği içerisinde silahla yaralandığı sabit görülmüş, davalıların bu haksız eylemi sonucunda oluşan kamu zararının tazmini için davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamından; dava konusu olay nedeniyle yapılan ceza yargılamasında davalılar … ve …’in dava dışı polis memurunu yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle hayati tehlike geçirecek ve organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde yaralamak suretiyle öldürmeye teşebbüs etmek suçundan ayrı ayrı 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, bahsi geçen suç kapsamında verilen kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 22/09/2014 tarihli kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır. Dava konusu tazminat miktarının belirlendiği İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu’nun 07/11/2012 günlü ve 2012/0877 sayılı kararından, zararın karar tarihindeki en yüksek devlet memuru brüt aylığının (ek gösterge dahil) yüz katı üzerinden, yaralanma derecesine göre hesaplandığı ve buna göre ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Oysa zarar, haksız eylemin meydana geldiği 08/11/2009 tarihinde gerçekleşmiştir. Davalı …’in sorumluluğu da bu tarihte başladığından tazminatın, haksız eylem tarihindeki veriler esas alınarak belirlenmesi gerekir. Olay tarihinden sonra alınmış komisyon karar tarihindeki kıstaslara göre belirlenen tazminatın rücuen tahsiline karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle, kararın bozulması gerekmiştir.b-Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 50. ve 51. maddelerinde düzenlenmiş bulunan teselsül kuralları, birden çok kişinin birlikte bir zarara yol açması ve aynı zarardan dolayı sorumlu olmaları durumuna ilişkin olup zarara yol açanlar ile zarar gören arasındaki ilişkinin düzenlenmesine yöneliktir. Eldeki dava, rücuen tazminat istemine ilişkin olup, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur. Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Diğer bir deyişle; olay nedeniyle dava dışı polis memuruna nakdi tazminat ödeyen davacı idare, kusuru oranında sorumlulara rücu edebilir.Şu durumda, rücuda teselsül olmayacağından, davalı …’in olayın meydana gelmesinde eşit oranda kusurlu olduğu ve davaya konu tazminattan mütesaviyen sorumlu tutulması gerektiği nazara alınmaksızın mahkemece takdir edilen zararın tamamından müteselsilen sorumlu tutulması usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın, yukarıda (2-a) ve (2-b) numaralı bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalı … vasisi vekilinin diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/01/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay8. Ceza Dairesi
Esas : 2018/5834Karar : 2019/13834Karar Tarihi : 13.11.2019
“İçtihat Metni”MAHKEMESİ : Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme, nitelikli mala zarar verme, hakaretHÜKÜM : Beraat
Gereği görüşülüp düşünüldü:I- Kamu malına zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;Mahkemece kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan katılan vekilinin suçun sübutuna, usul ve yasaya aykırı karar verildiğine yönelik yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,II- Görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarına ilişkin temyiz talebinin incelemesinde;TCK.nın 265. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 tarih ve 4-279/406, 09.07.2002 tarih ve 4-158/289 sayılı kararları ile birçok kararda vurgulandığı üzere kamu görevlisine yapmış olduğu kamu görevini engellemek amacıyla cebir, şiddet ve tehdit kullanılmasıdır. Failin amacı yerine getirilmekte olan kamu görevine engel olmaktır. Bu suç ile korunan hukuki yarar kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır.Suçun konusu ve maddi unsuru, kamu görevlisinin ifa ettiği görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir ve tehdit kullanılmasıdır.TCK.nın 265. maddesindeki suçun oluşumu için öncelikle ifa edilmekte olan bir görev olmalı, cebir ve tehdinin, kamu görevlisinin görevini yapmasının engellemek amacıyla gerçekleştirilmesi gereklidir.Somut olayda, sanığın haciz işlemi sırasında alacaklı şirket Avukatının üzerine yürüyerek “s..tir git” dediği, icra memurunun ise üzerine yürüyüp haciz görevinin yerine getirilmesine engel olması şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın eyleminin aynı fiille birden fazla kamu görevlisine karşı görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturup, TCK.nın 265/1-3. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ve cezasından TCK.nın 43/2. delaletiyle 43/1. madde uyarınca arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraat kararları verilmesi,Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.