Trafik kazası Ve Kamu Kurumu Görevli Mahkeme
T.C.Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2012/261Karar No : 2012/441Karar Tarihi : 04.07.2012
Davacı, davalı idarede ambulans sürücüsü olarak görevli bulunduğu sırada meydana gelen kaza sebebiyle eşinin yaşamını yitirdiğini, kazanın oluşumunda, gerekli önlemleri almayan davalı idarenin kusurlu bulunduğunu ileri sürerek, uğradığı maddi zararın ödetilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, işin esası incelenerek istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davalı Sağlık Bakanlığı bir kamu tüzel kişisi olup işlem ve eylemleri kural olarak kamusal nitelik taşır. Kamu hizmetinin görüldüğü sırada meydana geldiği belirtilen olaydaki eksikliklerin bir bölümünün hizmet kusuru ile ilgili olduğu ileri sürülerek idarenin hizmet kusuruna dayanıldığına göre, idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği sebebiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HGK’ca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, trafik kazasında ölen sürücü yakınının maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ölen araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarda başlık bölümünde gösterilen sebeple bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının içerikleri itibariyle HGK önüne gelen uyuşmazlık; yargı yoluna dair olup, davada idari yargı mahkemelerinin mi yoksa adli yargı mahkemelerinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta öncelikle işleten kavramı ve buna dair hukuki düzenleme üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
Kavram olarak işleten; motorlu bir aracı, kendi menfaat ve hesabına işleten, tehlike ve masraflarını üstlenen, araç ile aracın işletilmesi için gerekli personel üzerinde fiilen ve doğrudan doğruya emir ve tasarruf yetkisine (gücüne) sahip olan kimse olarak tanımlanmıştır. (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C-2, 1988, S.243)
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK) nun 3.maddesinde ise işleten:
“Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir.
Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” Şeklinde tanımlanmıştır.
İşletenin hukuki sorumluluğu anılan Kanunun 85.maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bir teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müte-selsilen sorumlu olur. İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayd değerlendirildiğinde; davacı vekili, 10.06.2008 tarihli oturumdaki beyanıyla, kaza yapan ambulansın işleteni sıfatıyla davalı idare aleyhine dava açtıklarını belirtmiş durumdadır.
Dosyada mevcut motorlu araç tescil belgesi içeriğine göre, kaza yapan ambulansın davalı Sağlık Bakanlığına bağlı Atkaracalar Devlet Hastanesi adına kayıtlı olduğu konusunda da uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Bu itibarla, 11.11.2007 tarihinde meydana gelen trafik kazasında ambulans sürücüsü YG’nin ölmesi sebebiyle araç maliki olan davalı idarenin “işleten” sıfatına dayalı olarak eldeki davanın açılmış olduğunun kabulü gereklidir.
Bu bağlamda, davanın tabi olduğu yargı yolunun belirlenmesi hususunda ise; Karayolları Trafik Kanunu’ndan kaynaklanan davalarda görevli ve yetkili mahkeme aynı Kanun’un 110.maddesinde 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı kanununun 14.maddesiyle yapılan değişiklikle belirlenmiş olup; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara dair olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa dair davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Yasada yapılan bu değişiklik metninden de anlaşılacağı üzere; Karayolları Trafik Kanunu’ndan kaynaklanan sorumluluk davalarında motorlu araç işletenin kamu kuruluşu olması halinde dahi dava adli yargı mahkemelerinde görülecektir.
Şu durumda, davanın işletenin sorumluluğuna dayanılarak açılmış bulunması ve yerel mahkemenin 2918 Sayılı KTK’nın değişik 110.mad-desini göz önünde tutarak, davada idari yargının görevli olduğuna işaret eden Özel Daire bozma ilamına karşı direnmesi usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, Yüksek Özel Daire bozma nedenine göre, davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle direnme uygun bulunduğundan, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.Hukuk Dairesine gönderilmesine, hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın