(İptal: Anayasa Mahkemesinin 30/6/2011 tarihli ve E.:2010/52, K.:2011/113 sayılı Kararı ile.; Değişik: 2/7/2012-6352/91 md.)1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.3) Mağdurun onbeşyaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan engelli olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.4) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler bakımından cezaya hükmolunmaz. Ancak, suçu önleme yükümlülüğünün varlığı dolayısıyla ceza sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır.
TCK MADDE 278’İN GEREKÇESİ
Barış esasına dayalı hukuk toplumunda yaşama hakkına sahip olan herkes, toplum barışını bozucu nitelik taşıması dolayısıyla devletten suç işlenmesinin önlenmesini ve suçluların cezalandırılmasını talep hakkına sahiptir. Suç teşkil eden bir fiilin işlendiğini öğrenen bireyin, bununla ilgili olarak yetkili makamlar nezdinde bildirimde bulunma hakkı vardır. Bu bakımdan, belli bir suç vakıasıyla ilgili olarak bildirimde bulunmak, hukuka uygunluk nedeni olarak bir hakkın kullanılmasından ibarettir.Suçluların cezalandırılmasını devletten istemek, kişi açısından bir hak olduğu gibi; herhangi bir suç olgusunun gerçekleştiğini öğrenen kişinin durumu suçu takibe yetkili makamlara bildirmesi, aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu itibarla, herhangi bir suç olgusunun gerçekleştiğini öğrenmesine rağmen durumun suçu takibe yetkili makamlara bildirilmemesi, genel olarak haksız bir davranıştır. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince sadece belli suçların bildirilmemesi veya sadece belli kişilerin bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi, suç olarak tanımlanmıştır.Madde metninde belli suçlar açısından bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, suç olarak tanımlanmıştır.Bu maddeye göre, suçu bildirmeme suçunun oluşabilmesi için henüz icrası devam etmekte olan bir suçun varlığı gereklidir. Örneğin, bir kimsenin kaçırılarak belli bir yerde tutulduğunun bilinmesine rağmen, durumdan yetkili makamların haberdar edilmemesi; keza, mütemadi suç niteliği taşıyan elektrik hırsızlığının işlendiğinden haberdar olunmasına rağmen, durumun yetkili makamlara bildirilmemesi, bu suçu oluşturacaktır.İcrası tamamlanmış olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması hâlen mümkün bulunan bir suçun yetkili makamlara bildirilmemesi hâlinde de bu suç oluşur. Örneğin icrası tamamlanmış olan bir hırsızlık sonucunda elde edilmiş olan malların bir depoda saklandığının bilinmesine rağmen, durumdan yetkili makamların haberdar edilmemesi, bu suçu oluşturacaktır.Maddenin üçüncü fıkrasına göre; bir ve ikinci fıkralar kapsamına giren suçun mağdurunun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması hâlinde, ceza belli oranda artırılacaktır. TCK MADDE 278 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay22. Ceza Dairesi
Esas : 2015/17686Karar : 2016/2075Karar Tarihi : 10.02.2016
Sanığın adli sicil kaydına göre, tekerrüre esas mahkumiyeti bulunduğu halde, hakkında TCK`nun 58. maddesi gereğince tekerrür hükümlerinin uygulanmaması, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Dosya kapsamına göre diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.Ancak;Yargıtay . Ceza Dairesinin 24.05.2011 tarih ve Karar sayılı bozma ilamına uygun olarak, sanık .. hakkında TCK’nın 165. maddesinden hüküm kurulduktan sonra, sanığın 1412 sayılı CMUK.`nın 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakkının korunması ile yetinilmesi gerekirken, suçu bildirmeme suçundan da hüküm kurulmak suretiyle hükümde karışıklığa neden olunması,Bozmayı gerektirmiş, sanık .’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince tebliğnameye uygun olarak ( BOZULMASINA ), ancak bu aykırılık yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca hüküm fıkrasından, “CMK nun 307/4. maddesi uyarınca sanığa verilen ceza önceki hükümle belirlenen cezadan daha ağır olamayacağından, sanığın suçu bildirmeme suçundan eylemine uyan TCK’nun 278/2. maddesi delaleti ile 278/1. maddesi uyarınca sanığın kişiliği, suçun işleniş biçimi ve özellikleri, sanığın suça olan eğilimi göz önüne alınarak taktiren ve teşdiden 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,” cümlesi çıkartılarak, yerine “1412 sayılı CMUK`nın 326/son maddesi gereğince sanık hakkında verilen ceza önceki hükümle belirlenen cezadan dahaağır olamayacağından, sanığın netice itibariyle 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına” cümlesi eklenmek suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay16. Ceza Dairesi
Esas : 2016/442Karar : 2016/4652Karar Tarihi : 1.07.2016
Olay : Diğer sanık …’nın hırsızlık yolu ile elde ettiği motosikleti satmak amacı ile sanık …’ın çalıştığı kahvehaneye getirdiği, sanık …’ın motosikletin çalıntı olduğunu anladığı halde durumu yetkili makamlara bildirmeyerek diğer sanıklara motosikleti kahvehanenin arka tarafına saklamalarını söylediği olayda, …Asliye Ceza Mahkemesinin 08.01.2013 tarihli ve 2012/651 E. 2013/22 K. sayılı kararı ile sanığın atılı suç delillerini gizleme veya yok etme suçundan beraatine, suçu bildirmeme suçundan gereğinin ifası için hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına dair verilen karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir.
Kanun yararına bozma istemine ilişkin uyuşmazlığın kapsamı : Dosya kapsamına göre, diğer sanık …’nın hırsızlık yolu ile elde ettiği motosikleti satmak amacı ile sanık …’ın çalıştığı kahvehaneye getirdiği, sanık …’ın motosikletin çalıntı olduğunu anladığı halde durumu yetkili makamlara bildirmeyerek diğer sanıklara motosikleti kahvehanenin arka tarafına saklamalarını söylediği iddiası ile sanık … hakkında suç delillerini gizleme veya yok etme suçundan dava açıldığı anlaşılmakla, mahkemece eylemin suçu bildirmeme suçuna vücut verdiğinin takdir edilmesi durumunda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.10.2012 tarihli ve 2012/1-405 E. 2012/1802 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere iddianamede sevk maddesi olarak suçu bildirmeme suçu belirtilmemiş ise de, iddianame içeriğinde anlatılmış olması karşısında ek savunma hakkı verilerek sanık hakkında suçu bildirmeme suçundan karar verilebileceği gözetilmeden, yazılı şekilde suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesinde isabet görülmediğine ilişkindir.
Hukuksal Değerlendirme : Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçuna ilişkin 5237 sayılı TCK’nın 281. maddesinde, “Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.”Suçu bildirmeme suçuna ilişkin 5237 sayılı TCK’nın 278. maddesinde,“(1)İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(2)İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” hükümleri yer almaktadır.Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.10.2012 tarihli ve 2012/1-405 E. 2012/1802 K. sayılı ilamında da, “….1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanunun 170. maddesinde, iddianamede gösterilmesi gereken hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiş, maddenin 4. fıkrasında, iddianamede yüklenen suçu oluşturan olayların açıklanması gerektiği belirtilmiştir. Anılan hükümlerden de anlaşılacağı üzere, kamu davasının fiil yönünden sınırlarının açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Fiil yönünden, kamu davasının dışına çıkılması, “davasız yargılama olmaz” ilkesine ve 5271 sayılı Kanunun 225. maddesine aykırılık oluşturacaktır. Buna göre, hükmün konusu iddianamede gösterilen sevk maddesi değil eylemdir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, diğer bir ifadeyle, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Buna karşılık iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin nitelendirmeyi mahkeme yaparken iddianamedeki vasıflandırma ile bağlı değildir. Soruşturma evresinde elde ettiği kanıtlardan ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CYY’nın 225/1. maddesi uyarınca fiil ve faile ilişkin olarak kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması yeterlidir. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlayabilecek, buna göre savunmasını yapabilecek ve kanıtlarını sunabilecektir.” demektedir.Somut olayda, sanık …’ın çalıştığı kahvehaneye getirilen motosikletin çalıntı olduğunu bildiği halde yetkili makamlara bildirmediği, iddianamede sevk maddesi olarak suçu bildirmeme suçu belirtilmemiş ise de, iddianame içeriğinde suçun unsurlarının anlatılmış olması karşısında ek savunma hakkı verilerek sanık hakkında suçu bildirmeme suçundan karar verilebileceği gözetilmeden, yazılı şekilde suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. Ancak iddianamede anlatılan fiilden dolayı beraat hükmü kurulması ve hükmün kesinleşmesi karşısında, kesin hüküm etkisiyle aynı fiilden tekrar yargılama yapılamayacaktır.
Sonuç ve Karar : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istemi yerinde görüldüğünden, sanık … hakkında …Asliye Ceza Mahkemesinin 08.01.2013 tarihli ve 2012/651 E. 2013/22 K. sayılı karar ile kurulan hükmün, 5271 sayılı CMK’nın 309/4-c. maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere BOZULMASINA, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.07.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.