DANIŞTAY KARARI
16.DAİRE
E. 2015/9697
K. 2015/1941
T. 21.4.2015
• ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL ( Adliyede Görev Yapan Memurun Eşine Ait Telefon Kayıtlarını Hukuka Aykırı Düzenlediği Müzekkereyle Temin Etmesi/Yetki ve Nüfuzunu Kötüye Kullanarak Kişinin Rızası Dışında Kişisel Verilerin Ele Geçirilmesi – Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası İle Cezalandırılmasında Hukuka ve Mevzuata Aykırılık Bulunmadığı )
• KİŞİNİN RIZASI DIŞINDA KİŞİSEL VERİLERİN ELE GEÇİRİLMESİ ( Adliyede Görev Yapan Memurun Eşine Ait Telefon Kayıtlarını Hukuka Aykırı Düzenlediği Müzekkereyle Temin Etmesi – Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezasının Hukuka ve Mevzuata Uygun Olduğu/Özel Yaşamın Gizliliğinin Korunması İlkesinin Bireyin Temel Haklarından Olduğu )
• DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA CEZASI ( Adliyede Görev Yapan Memurun Eşine Ait Telefon Kayıtlarını Hukuka Aykırı Düzenlediği Müzekkereyle Temin Etmesi/Yetki ve Nüfuzunu Kötüye Kullanarak Kişinin Rızası Dışında Kişisel Verilerin Ele Geçirilmesi – Verilen Cezada Hukuka ve Mevzuata Aykırılık Bulunmadığı )
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi/m.8, 17
2709/m.20
657/m.125/E-g
5237/m.136, 137
ÖZET : Özel yaşamın gizliliğinin korunması ilkesi bireyin temel haklarından olması sebebiyle Anayasada ve uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınmıştır. Davacı memur, ancak yargı kararı ile tespiti mümkün olan bir hususta eşine ait telefon kayıtlarını hukuka aykırı bir şekilde düzenlediği müzekkereyle temin etmiş, yetki ve nüfuzunu kötüye kullanarak kişinin rızası dışında kişisel verileri ele geçirmiştir. Bu fiil 657 Sayılı Kanun’un 125/E-g maddesinde sayılan koşullara uygun olmakla, davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına dair davaya konu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.
İstemin Özeti : Trabzon İdare Mahkemesi’nin 11.04.2014 tarih ve E:2014/494, K:2014/512 Sayılı kararının dilekçede yazılı sebeplerle temyizen incelenerek bozulması istenilmiştir. Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onaltıncı Dairesince gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, Trabzon İli Sürmene İlçe Adliyesi’nde zabıt katibi olarak görev yapmakta iken geçici görevle Maçka Adliyesi’nde görev yapan davacının, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile tecziyesine dair 07.04.2010 tarih ve 107 Sayılı Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Trabzon İdare Mahkemesi’nin 21.10.2010 tarih ve E:2010/707, K:2010/1255 Sayılı kararıyla; davacının kişilerin temel hak ve hürriyetlerinden olan ve ancak yargı kararı ile tespiti mümkün olan bir hususta eşine ait telefon kayıtlarını hukuka aykırı bir şekilde düzenlediği müzekkereyle temin ettiği, bu müzekkerenin temin edilmesi ile ilgili olarak yargılandığı davada kendisi ve Cumhuriyet Savcısının işlemiş olduğu fiilin birlikte suç işleme kararı kapsamında sabit görüldüğü hususları birlikte değerlendirildiğinde; davacının Devlet memurluğu ile bağdaşmayacak surette fiil ve hareketlerde bulunduğu hususun sabit olduğu ve işlenmiş olan fiil ile cezanın birbiriyle örtüştüğü anlaşıldığından, davacının 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına dair davaya konu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onikinci Dairesinin 25.09.2013 günlü, E:2010/9235, K:2013/6619 Sayılı kararıyla temyiz istemi reddedilerek Mahkeme kararı onanmış ise de; bu kararın düzeltilmesinin davacı tarafından istenilmesi üzerine adı geçen Dairece verilen 18.02.2014 tarih ve E:2013/11312, K:2014/824 Sayılı kararla; Trabzon ili Sürmene Adliyesi’nde zabıt katibi olarak görev yapan davacının; eşinin sadakati ile ilgili şüphesini gidermek için ona ait cep telefonundan, kimlerle konuşulduğunun tespiti için Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na hitaben hayali bir soruşturma numarası vererek 09.06.2008 ve 11.06.2008 tarihli müzekkereleri yazdığı, müzekkereleri de isim ve sicilini yazdığı Cumhuriyet Savcısına imzalattırdığı yönündeki eylemler dosya kapsamında bulunan belgelerle sabit olmakla birlikte, anılan eylemlerin, 657 Sayılı Kanun’un 125/E-g. maddesinde belirtilen “memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığının anlaşıldığı; bu durumda, davacının hukuka aykırı bir şekilde müzekkere yazarak başkasına ait telefon kayıtlarını temin ettiği hususu sabit olup, davacının bu eylemi, gerçeğe aykırı belge düzenlemek olarak değerlendirilebilecek bir eylem olduğundan, davacıya 657 Sayılı Kanun’un 125/E-g. maddesi uyarınca uygulanan disiplin cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle anılan İdare Mahkemesi kararı bozulmuştur.
Temyize konu olan Trabzon İdare Mahkemesi’nin 11.04.2014 tarih ve E:2014/494, K:2014/512 Sayılı kararıyla Danıştay Onikinci Dairesinin bozma kararına uyularak davaya konu işlem iptal edilmiştir. Davalı idare, davaya konu işlemin hukuka uygun olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesinde, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak fiili Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.
Anayasanın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Niteliği” başlıklı 12. maddesinde; “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” hükmüne; “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı değişik 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmüne; “Özel Hayatın Gizliliği” başlıklı değişik 20. maddesinde ise, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. ( Mülga cümle: 03/10/2001 – 4709 S.K./5. md. ) ( Mülga fıkra: 03/10/2001 – 4709 S.K./5. md. ) Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz.
Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar. ( Ek fıkra: 07/05/2010-5982 S.K./2. md. ) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına dair esas ve usuller kanunla düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması” başlıklı 8. maddesinde, herkesin özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin “Mahremiyet Hakkı” başlıklı 17. maddesinde de, hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemeyeceği; onuru veya itibarının hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamayacağı, herkesin bu tür saldırılara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde yer alan “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlıklı 136. maddesinde; ” ( 1 ) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü yer almakta olup, “Nitelikli haller” in sayıldığı 137. maddede ise; ” ( 1 ) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların; a ) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, b ) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, Trabzon İli Sürmene İlçe Adliyesi’nde zabıt katibi olarak görev yapan davacı tarafından eşi ile ilgili bir takım şüpheleri üzerine eşinin cep telefonuyla yaptığı görüşmeleri tespit etmek amacıyla gerçek olmayan bir soruşturma numarası vererek 09.06.2008 ve 11.06.2008 tarihlerinde Telekominikasyon İletişim Başkanlığı’na müzekkere yazdığı, yazmış olduğu bu müzekkerelerin Cumhuriyet Savcısı tarafından imzalandığı ve telefon görüşmelerinin bu suretle temin edildiği; davacının eşi tarafından, davacı ile birlikte gönül ilişkisi yaşadığını iddia ettiği Cumhuriyet Savcısı hakkında Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’na şikayette bulunulduğu, Adalet Müfettişliği tarafından yapılan soruşturmada 14.09.2009 tarih ve 9/14-1 Sayılı yazı ile davacı hakkında disiplin işlemlerinin Adli Yargı Adalet Komisyonu tarafından yapılması amacıyla belirtilen komisyona bildirimde bulunulduğu, Adalet Komisyonu Başkanlığı’nın 18.09.2009 tarih ve 2009/849 Sayılı yazısı ile davacı hakkında muhakkik tayin edilerek soruşturma başlatıldığı;
yapılan soruşturma sonucu hazırlanan muhakkik raporunda davacının gerçeğe aykırı belge düzenlemek fiilinden ötürü 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/D-f maddesi uyarınca Kademe İlerlemesinin Durdurulması cezası ile cezalandırılması teklifinde bulunulduğu, bu teklif üzerine dosyanın Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu’na gönderildiği, Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu’nun 28.01.2010 tarih ve 9 Sayılı kararında davacının fiilinin 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek dosyanın Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na gönderilmesine karar verildiği, Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından davacının son savunması alınmak suretiyle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle temyizen incelenen davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Olayda; Trabzon İli Sürmene İlçe Adliyesi’nde zabıt katibi olarak görev yapan davacının; eşinin sadakati ile ilgili şüphesini gidermek için ona ait cep telefonundan kimlerle konuşulduğunun tespiti için Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na hitaben hayali bir soruşturma numarası vererek 09.06.2008 ve 11.06.2008 tarihli müzekkereleri yazdığı, müzekkereleri de isim ve sicilini yazdığı Cumhuriyet Savcısına imzalattırdığı yönündeki eylemler dosya kapsamında bulunan belgelerle sabittir.
Nitekim, davacının eşinin cep telefonu ile görüşmelerinin tespiti amacıyla hukuka aykırı olarak düzenlenen müzekkereler ile ilgili olarak görevi kötüye kullanma, kamu görevlisinin evrakta sahteciliği ve kişisel verilerin hukuka aykırı biçimde elde edilmesi suçlamasıyla adli yönden soruşturma yapılmış; bu kapsamda yapılan yargılama sonucunda Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18.6.2010 günlü, E:2010/42, K:2010/76 Sayılı kararıyla; davacı, cumhuriyet savcısı ve cumhuriyet savcısının istekte bulunduğu hakimin fiili sabit görülerek görevi kötüye kullanma suçundan hapis cezası ile cezalandırılmalarına, ancak Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Uyuşmazlığa konu olayda; davacının hukuka aykırı bir şekilde müzekkere yazarak başkasına ait telefon kayıtlarını temin ettiği hususu sabit olup, bu eyleminin, Devlet memurluğundan çıkarılmayı gerektiren, memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede hareketlerden sayılıp sayılmayacağının irdelenmesi gerekmektedir.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-g maddesi, kamu görevinin inanılır, güvenilir, itibarlı görevliler eliyle yürütülmesini amaçlamıştır. Memur sıfatı taşıyan ve kamu hizmetinin personel unsurunu oluşturan kişilere toplumun güven duyması, bireylerin idareye olan güven ve inancını da sağlayacaktır. Kamu hizmetinin, gerekli saygınlığı yitirmiş görevliler eliyle yürütülmesi, bireylerin idareye olan güven duygularının sarsılmasına, kişi ile idare ilişkilerinde arzu edilmeyen olumsuz bazı gelişmelere neden olabilir. Kanun, böylesi bir tehlikenin gerçekleşmesini engellemek için önlem almış, müsebbiblerinin Devlet memuriyetinden çıkartılmasını öngörmüştür.
Hukukumuzda haberleşme hürriyeti kapsamında yapılan telefon görüşmeleri ve bunlara dair kayıtların temin edilmesi yetkisi ancak hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı kararıyla mümkün olup, bu konuda başkaca herhangi bir kamu görevlisinin yetkisi bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacının kişilerin temel hak ve hürriyetlerinden olan ve ancak yargı kararı ile tespiti mümkün olan bir hususta eşine ait telefon kayıtlarını hukuka aykırı bir şekilde düzenlediği müzekkereyle temin ettiği, bu müzekkerenin temin edilmesi ile ilgili olarak yargılandığı davada kendisi ve Cumhuriyet Savcısının işlemiş olduğu fiilin birlikte suç işleme kararı kapsamında sabit görüldüğü hususları da birlikte değerlendirildiğinde; kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi fiilinin kamu görevlilerince işlenmesinin, suçu, Türk Ceza Kanunu uyarınca nitelikli hale getirerek ağırlaştırıcı sebep teşkil ettiği; özel yaşamın gizliliğinin korunması ilkesinin, yukarda belirtilen bireyin temel haklarından olması sebebiyle Anayasada ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alındığı; davacının yetki ve nüfuzunu kötüye kullanarak ve rızası dışında başkasına ait hukuka aykırı bir şekilde ele geçirdiği kişisel verilerin kişi güvenliğinin tehdit edilmesi sonucunu doğurduğu göz önüne alındığında, 657 Sayılı Kanun’un 125/E-g maddesinde sayılan koşullarının davacı yönünden oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davacının devlet memurluğu ile bağdaşmayacak surette fiil ve hareketlerde bulunduğu hususun sabit olduğu ve işlenmiş olan fiil ile cezanın birbiriyle örtüştüğü ve mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle Trabzon İdare Mahkemesi’nin 11.04.2014 tarih ve E:2014/494, K:2014/512 Sayılı kararının 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 Sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gonderilmesine….oy birligi ile karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın
Comments (2)
Sabahçı öğlenci olarak kullanılan sınıfın bilgisayarından öğretmen diğer öğretmenin whatsapp mesajlarını okuyarak okulda ki başka öğretmenle olan yazismalarinin ekran resmini çekip aldığı çıktı ile okul idaresi ve oradan en üst kurumlara ulaştırarak ifşa edip bunu delil olarak gösterirse cezası olurmu memuriyete etkisi olurmu acaba
Konu detaylı danışmanlık gerektirdiği için tarafımıza 0532 715 47 05 nolu telefondan ulaşabilirsiniz