TCK MADDE 127 İSNADIN İSPATI(1) İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. Bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikayetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.İspat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde, cezaya hükmedilir.
TCK MADDE 127’NİN GEREKÇESİ
Madde metninde, kişiye somut isnatta bulunulması hâlinde, isnadın ispatı düzenlenmektedir. Anayasamızda da isnadın ispatına ilişkin özel bir hüküm bulunmaktadır. Anayasamıza göre; kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı bu görev ve hizmetin yerine getirilmesiyle ilgili olarak isnatta bulunulması durumunda, isnatta bulunan isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahiptir. Bunun dışında, kişilere somut bir fiil isnadında bulunarak hakaret edilmiş olması hâlinde, isnadın doğruluğunun ispat edilebilmesi için iki seçenek koşuldan birinin gerçekleşmesi gerekir. Birinci seçenek koşul, isnadın doğruluğunun ispatında kamu yararı bulunmasıdır. Diğer seçenek koşul ise, şikâyetçinin yani kendisine hakaret edilenin ispata razı olmasıdır.Yine Anayasamıza göre, isnadın doğruluğunun ispat edilmiş olması, hakaret suçunun hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, hakarette bulunan kişi hakkında beraat kararı verilmelidir.Madde metnindeki düzenleme yapılırken, Anayasamızın bu konuda belirlediği kurallar da göz önünde bulundurulmuştur.Madde metninde kabul edilen sisteme göre, isnadın doğruluğunun ispat edilebilmesi için, isnadın bir suç vakıasına ilişkin olması gerekir. Yani kişiye belli bir suçu işlediğinden bahisle hakaret edilmiş olması gerekir. Ayrıca, hakaretin yapıldığı anda isnadın konusunu oluşturan suç dolayısıyla kişi hakkında henüz bir hüküm verilmemiş olmalıdır.Bu sistemde, isnadın doğruluğunun ispatı, hakaret suçundan dolayı açılan davanın görüldüğü mahkemede yapılmamaktadır. Hakaret suçunun işlendiğinden bahisle açılan davanın görüldüğü mahkeme, yapılan somut vakıa isnadının bir suç oluşturması durumunda, bu suçun gerçekten işlenmiş olup olmadığının ortaya çıkarılmasını bekletici mesele kabul ederek, bu nedenle açılmış veya açılacak olan davanın sonucunu beklemelidir. İsnadın doğruluğunun ispatı, ancak isnat konusu suç vakıası dolayısıyla açılan ceza davası bağlamında ilgili mahkemede söz konusu edilebilir.İsnat konusu suç vakıası dolayısıyla açılan ceza davası sonucunda bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde; isnat ispatlanmış addedilir ve maddenin birinci fıkrası gereğince, hakarette bulunan kişiye ceza verilmez.Ancak, hakarete uğrayan, isnat edilen fiil dolayısıyla hakkında açılan davada kesinleşmiş bir hükümle beraat etmişse, isnat ispat edilmemiş sayılır ve hakaret eden kişi cezalandırılır. Hakarete uğrayan kişi hakkında, isnat edilen fiil dolayısıyla takipsizlik kararı veya açılan davada düşme kararı verilmiş olması hâlinde de; isnadın doğruluğu ispat edilmemiş sayılacaktır.Maddenin ikinci fıkrasına göre; kesin hükümle sonuçlanmış bir davayla işlendiği sabit görülen bir fiilden bahisle kişiye hakaret edilmiş olması hâlinde, cezaya hükmedilir. Böylece, daha önce işlediği bir suçtan dolayı mahkûm edilmiş olan kişiye, bu suçtan bahisle hakaret edilmiş olmasının tasvip edilemez olduğu vurgulanmıştır.Hakkında başlatılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı veya açılan davada düşme veya beraat kararı verilmiş olan kişiye, soruşturma veya kovuşturma konusu fiilden bahisle hakaret edilmiş olması hâlinde, hakaret edenin cezalandırılacağında kuşku yoktur.
TCK MADDE 127 İSNADIN İSPATI YARGITAY KARARLARI
1. Hukuk Dairesi 2016/9400 E. , 2019/4620 K.
“İçtihat Metni”MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı …, davalı … ve … vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, mümkün olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.Davacı, 2 parsel sayılı taşınmazda davalı … ile birlikte malik olduğunu, dava konusu taşınmaz için açılan ortaklığın giderilmesi davasında …’in kendisi ile aynı isimli bir kişiyi bulup tebligatların ona yapılmasını sağladığını, haberi olmadan taşınmazın ihale ile devredildiğini, yapılan tescillerin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile 1/2 payın adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada talebini ½ payın iptali ile adına tesciline olmadığı takdirde bedelin tahsiline karar verilmesi şeklinde ıslah etmiştir.Davalı …, kayıt maliki olmadığı için husumeti bulunmadığını, ortaklığın giderilmesi davasında yargılamanın iadesi yoluna gidilmesi nedeniyle derdestlik bulunduğunu, açılan ceza davasının sonucunun beklenilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı … ve …, taşınmazı satın aldıklarında …’in tek başına malik olduğunu, iyi niyetli olduklarını, ortaklığın giderilmesi davasındaki tebligatlardaki imzanın kendilerine ait olmadığını, …’e yapılan satışa dayanak teşkil eden sulh hukuk mahkemesi kararının halen ayakta olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2 parsel sayılı taşınmazın 142/347 payı …’e, 205/347 payı …’e ait iken … 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/1723 esas ve 1999/48 karar sayılı hükmü ile taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiği, satış memurluğunun 1999/38 esaslı satış dosyasında taşınmazın 29.06.1999 tarihinde …’e ihale edildiği, …’in de taşınmazı 13.08.1999 tarihinde … ve …’e satış suretiyle temlik ettiği, ortaklığın giderilmesi davasında …’e yapılan tebligatlar nedeniyle … (dava dışı), … …, … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçu isnadı ile … 4. Asliye Ceza Mahkemesinde 2007/739 esas sayılı kamu davasının açıldığı, mahkemenin 2009/105 karar sayılı hükmü ile … ve …’nın beraatlerine, …, … ve …’nın cezalandırılmalarına karar verildiği, anılan kararın Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2012/1248 esas ve 2012/18921 karar sayılı ilamı ile … yönünden düzelterek onandığı, diğeri yönünden bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda zamanaşımı nedeniyle …, …, … ve … yönünden düşme kararı verildiği ve kararın Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2016/9194 esas ve 2017/4624 karar sayılı ilamı ile düzeltilerek onandığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK’nin 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 üncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde öngörülmüştürSomut olaya gelince, dosya kapsamında yer alan deliller ve … 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/739 esas ve 2009/105 karar sayılı hükmü ile …’in resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet aldığı, anılan kararın Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2012/1248 esas ve 2012/18921 karar sayılı ilamı ile düzeltilerek onandığı dikkate alındığında …’e yapılan tescilin yolsuz olduğu açıktır. Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının reddine,Davalı … ve … vekilinin itirazlarına gelince,Toplanan tüm deliller değerlendirildiğinde; davacı, son kayıt malikleri … ve …’nın kötü niyetli olduklarını Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190., TMK’nin 6. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak ispat edememiştir. Nitekim, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 13.06.2014 tarihli raporunda tebligatlardaki imzaların … ve …’nın eli ürünü olduğu yönünde bir tespit yapılamadığı da belirtilmiştir.Hal böyle olunca, mahkemece tapu iptali ve tescili talebinin reddine, … yönünden ise bedele hükmedilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Davalı … ve … vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Davalı … ve … vekilinin harca yönelik temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay22. Hukuk Dairesi
Esas : 2017/18062Karar : 2019/14056Karar Tarihi :
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk (İş) MahkemesiDAVA TÜRÜ : İŞE İADE
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR
Davacı İsteminin Özeti : Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini, feshin haklı ve geçerli bir sebebe dayanmadığını ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti : Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti : Mahkemece, davanın kabulü ile feshin geçersizliğine, davacının davalı şirketteki işine iadesine, işe başlatılmama halinde davalının sorumlu olduğu tazminat miktarının davacının altı aylık brüt ücreti olarak belirlenmesine, davacının süresi içinde başvurması halinde hak kazanacağı en çok dört aya kadar ücret ve haklarının davalıdan tahsili gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Temyiz : Karar davalı…Tem. Hiz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe : Anayasanın 36.maddesine göre, ” herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme görev ve yetki içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz”.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinde ise; ” her şahıs gerek medeni hak ve vecibeleri ile ilgili nizalar, gerek ceza-i sahada kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan kanuni, müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içerisinde hakkaniyete uygun ve aleni surette dinlenmesini istemek hakkına haizdir ” düzenlemesinin bulunduğu, hakkaniyete uygun yargılanma hakkı hem ceza yargılaması, hem de medeni hak ve yükümlülükleri karara bağlayan yargılamalar için geçerli bir haktır. Bu nedenle davanın tarafının delil sunmak veya bazı belgeleri istemek gibi kendi insiyatifine bırakılan konularda dahi milli mahkemeler gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için taraf devletlerin madde 6/1 deki hakları güvence altına alma pozitif yükümlülüğü altındadır.Davaya konu somut olayda davacı vekili tarafından “ …. Tm. Hiz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. … Gücü Tem İnş.” şirketine (veya şirketlerine) husumet yöneltilerek davacının davalı şirket bünyesinde 15.10.2011-21.05.2014 tarihleri arasında çalıştığı iş sözleşmesinin işverence haksız ve geçerli bir sebep olmadan feshedildiği gerekçesiyle işe iade kararı verilmesi talep edilmiştir. Dava dilekçesinde davalı adresinin “… Belediyesi Temizlik Müdürlüğü No.1 …/ …” olduğu bildirilmiş, mahkemece bu adrese tebligat yapılarak yargılama davalının yokluğunda sürdürülerek sonuçlandırılmış ve karar yine aynı adrese tebliğ edilerek süresinde kanun yolu başvurulmadığından bahisle kesinleştirilmiştir.Ne var ki davalı …Tem. Hiz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. ile … Gücü Tem. İnş. Şirketi vekili kesinleşme tarihinden sonra dosyaya sunduğu vekaletname ile davalı şirketlerin Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı adreslerini bildirmiş, dava dilekçesinde bildirilen adresin hatalı olduğu ve davalıların yokluğunda yargılamaya devam edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek gerekçeli kararın doğru adrese tebliğini talep etmiştir. Mahkemece talep doğrultusunda kesinleşme şerhi kaldırılarak kararın davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliği sağlanmış ve davalı davalı … Tabldot Tm. Hiz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. şirketi vekili yasal temyiz süresi içinde sunduğu temyiz dilekçesi ile kararı temyiz etmiştir.Öncelikle somut olayda çözümü gereken sorun, taraf teşkili noktasındadır. Davacı dava dilekçesinde, “… Tabldot Tm. Hiz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. … Gücü Tem İnş” hasım olarak göstermiş ise de, davalılar vekili tarafından sunulan dilekçeye göre “ … Tabldot Tm. Hiz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti” ile “… Gücü Tem İnş” şeklinde iki ayrı şirket bulunduğu, mahkemece somut olayda iki ayrı şirkete mi yoksa adi ortaklığa mı husumet yöneltildiği noktasında herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan davacının bildirdiği aynı (tek) adrese tebligat yapılarak yargılamanın sonuçlandırıldığı anlaşılmakta olup, adi ortaklığın kendisine ait bir tüzel kişiliği mevcut olmadığından davada taraf olma ehliyeti yoktur. Bir başka ifade ile adi ortaklığın dava ve takip ehliyeti olmadığı gibi, ortaklığa karşı dava açılamaz. Bu bağlamda adi ortaklığa karşı açılacak davalar, adi ortaklığın kendisine karşı değil dava konusunun paradan başka bir şey olması halinde ortaklığı oluşturan ortakların tamamına yöneltilmelidir. Hal böyle iken, somut olayda usulüne uygun taraf teşkili yapılmadan işin esası hakkında karar verilmesi tek başına bozma sebebidir.Diğer taraftan davacının dosya kapsamında bulunan Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 13/10/2011 -12/10/2012 tarihleri arasında 1045132 sicil nolu… Drag On adi ortaklığı, 13/10/2012-13/01/2013 tarihleri arasında 1049112 sicil nolu … Tabl, 14/01/2013-31/01/2014 tarihleri arasında 1050174 sicil nolu … Tabl-Arç Tem , 01/02/2014-21/05/2014 tarihleri arasında 1055121 sicil nolu … Tabl-… Gücü bünyesinde çalıştığı tespit edilmektedir. Ne var ki, Dairemizce davacıya ait özlük dosyasının ve varsa hizmet alım sözleşmelerinin dava dışı … Belediyesinden ve davalılardan celbi yazılan eksiklik yazılarına herhangi bir yanıt alınamamıştır. Şu halde davacının hangi işveren bünyesinde, hangi işyerinde, hangi süre ile çalıştığı ve iş sözleşmesinin ne şekilde feshedildiği gibi yönlerden dosya kapsamında Sosyal Güvenlik Kayıtları dışında bilgi ve belge bulunmamakta olup, taraflarca bildirilecek deliller toplanmadan karar verilmesi de bir başka hatalı yöndür.Mahkemece usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan ve tarafların doğru ve hukuken geçerli adresine tebligat yapılarak, taraflara açılan dava hakkında savunma yapabilmeleri, delil sunabilmeleri ve ispat hakkını kullanabilmeleri için süre tanınmadan, hukuki dinlenilme hakkını ihlal edecek şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Temyiz edilen kararın belirtilen sebeplerle bozulması gerekmiştir.
Sonuç : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.06.2019 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.
Yargıtay2. Hukuk Dairesi
Esas : 2019/1545Karar : 2019/7055Karar Tarihi : 12.06.2019
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Aile MahkemesiDAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından kusur belirlemesi, tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi ile tedbir nafakasının miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.2-Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 119/1-e maddesi uyarınca davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte, davalı da aynı Kanunun 129/1-d maddesi gereğince savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte cevap dilekçesinde göstermek zorundadırlar. Bunlar, dava ve cevap dilekçelerindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye yarayan vakıalardır. Dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında usulüne uygun biçimde bildirilen vakıaların doğru olduğu yargılama sırasında ispat edilirse, tarafların talep sonuçları da bu duruma göre kabul veya reddedilecektir. Kanunda öngörülmüş istisnalar dışında, hakim, iki tarafın birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz (HMK m. 25/1), O halde, mahkemece ancak tarafların dilekçelerinde dayandıkları vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir.Davacı erkek 03.08.2015 tarihli dava dilekçesi ile boşanma talep etmiş, kadına somut kusur isnadında bulunmamış, herhangi bir vakıaya da dayanmamıştır. 13.11.2015 tarihli cevaba cevap dilekçesi ile bir kısım vakıaya dayanmış ise de davalı kadın süresinde davaya cevap vermediğinden yasal süreden sonra verilen cevap dilekçesi davacı erkeğe tebliğ edilmiş olsa dahi davacı erkeğe cevaba cevap hakkı vermez, bu sebeple cevaba cevap dilekçesinde bildirilen vakıalarda hükme esas alınamaz. Mahkemece yapılan yargılama sonucu davalı kadın ağır kusurlu kabul edilerek tarafların boşanmalarına ve kadının tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine hükmedilmiş ise de; davacı erkek dava dilekçesinde mahkemece kadına kusur olarak yüklenen vakıalara usulüne uygun şekilde dayanmamıştır. Mahkemece, usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıalar davalı kadına kusur olarak yüklenemez. Gerçekleşen bu durum karşısında, yukarıda açıklanan sebeple davalı tarafa yüklenecek kusurlu bir davranış ispatlanamadığı halde boşanma davasının reddi gerekirken kabulü isabetsiz olmuş, ancak boşanma kararı temyiz edilmediğinden yanlışlığa değinmekle yetinilmiştir.3-Dava dilekçesi davalı kadına 06.08.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı kadın 18.09.2015 tarihinde cevap dilekçesi vermiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141. maddesi “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön incelenme aşamasında ise ancak karşı tarafın açıkmuvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır” hükümlerini düzenlemiştir. Açıklanan sebeplerle davalı kadının, yasal süreden sonra verdiği cevap dilekçesinde yer alan maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası hakkında mahkemece karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde bu taleplerin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 3.bentde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.