Tüketici Hakem Heyetine başvuru zorunluluğu teşkil eden miktar dahilindeki uyuşmazlıklarda, taraflar isterlerse hakem heyetine başvuruda bulunmaksızın, İİK’daki ilamsız/genel haciz yoluyla icra takibinde bulunabilir, takibe itiraz halinde ise icra takibinin devamını sağlamak için İİK 67/1 uyarınca itirazın iptali davasını Tüketici Mahkemelerinde açabilirler.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin “mahkeme” niteliğini taşımadığı, dava konusu uyuşmazlığın (itirazın iptali davasına bakma) Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görevi kapsamında bulunmadığı, 7063 sayılı Kanun değişikliği ile birlikte de davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı vardır
Konu hakkında Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 2020/1155 E. , 2020/3580 K. Sayılı kararında
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalının dava dışı …’ı dersaneye kaydettirdiğini, 2.500,00 TL olan dersane ücretinin 200,00 TL’sini ödediğini, bakiye kalan 2.300,00 TL’yi ise ödemediğini, başlatılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacının Tüketici Hakem Heyetine müracaat edip uyuşmazlıkla ilgili olarak bir karar almadan icra takibi yapamayacağı gibi, Tüketici Mahkemesinde de dava açamayacağı gerekçesiyle hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkin olup, davaya konu icra takip dosyası incelendiğinde, davacı tarafından davalı aleyhine dershane ücretine ilişkin 2.300,00 TL asıl alacak, 434,51 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 2.734,51 TL’nin tahsiline yönelik ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının süresinde takibe itirazı üzerine takibin durduğu ve itirazın iptali davasının süresinde açıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görev alanına giren bir uyuşmazlıkla ilgili olarak hakem heyetine müracaat etmeksizin icra takibi yapılıp yapılmayacağı, icra takibinin yapılması halinde de Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin karar verme yetkisinin bulunup bulunmadığına ilişkindir.
İtirazın iptali davaları, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Takiple, dolayısıyla İcra Hukukunun kendine özgü kuralları ile sıkı sıkıya bağlı kendine özgü bir dava türü olan itirazın iptali davaları hakkındaki mevzuattaki düzenlemelerin “mahkeme” ve “hâkim” üzerine inşaa edildiği tartışmasızdır.
Tüketici Sorunları Hakem Heyeti ise; 6052 sayılı Kanunun uygulamasından doğan ve “tüketici işlemi” olarak tanımlanan uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla oluşturulmuştur.
Anayasa Mahkemesi’nin 20.03.2008 tarih, 2006/78 Esas, 2008/84 Karar sayılı kararında; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22/5. fıkrasıyla, belli bir miktarın altındaki tüketici işlemleri için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurunun zorunlu olduğunu, ancak “Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin, yargı işlevi yerine getiren bir kurul olarak düzenlenmediğinin, belli değerin altındaki uyuşmazlıklar için Tüketici Sorunları Heyetlerine başvurunun zorunlu olduğu ve Heyetlerin verecekleri kararların bağlayıcı nitelik taşıdığı belirtilmiş ise de, bu kararlara karşı (15) günlük süre içinde Tüketici Mahkemelerine itiraz edilebileceği,
Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin yargı yetkisine sahip olmamakla birlikte, yasa koyucunun, bu Heyetlerin vermiş olduğu kararların yerine getirilmesi için etkili bir takip yolu olan ilâmlı icra yolunu kabul ettiğini, Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri kararlarının (mahkeme kararları gibi) ilâm niteliğinde bir karar olmayıp, kanunî düzenleme nedeniyle ilâmlar gibi infaz olunacağının gösterildiğini ve ilâmların yerine getirilmesi usulüne ait bir kural koyduğunu”, aynı mahkemenin 31.05.2007 tarih, 2007/53 Esas, 2007/61 Karar sayılı kararında da; “Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin (Başkan ve Üyelerinin); yargı organlarının ve mensuplarının Anayasada belirtilen niteliklere sahip olmaması nedeniyle bu heyetlerin mahkeme niteliğini taşımadığına” hükmedilmiştir.
Öte yandan, 20.12.2017 tarihli ve 30276 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7063 Sayılı kanunun 11. Maddesi ile “07/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Değeri” ibaresi “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri” şeklinde, “iki bin” ibareleri “dört bin” ve “üç bin” ibareleri “altı bin” şeklinde değiştirilmiş olup son değişiklikle 6502 Sayılı kanun 68/1 maddesi ise; “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri dört bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, altı bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise dört bin Türk Lirası ile altı bin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.” şeklinde değişmiştir.
Bu düzenlemeye göre, taraflar, tüketici hakem heyetine başvuru zorunluluğu teşkil eden miktar dahilindeki uyuşmazlıklarda, isterlerse hakem heyetine başvuruda bulunmaksızın, İcra İflas Kanunu’ndaki ilamsız/genel haciz yoluyla icra takibinde bulunabilecekler, takibe itiraz halinde ise icra takibinin devamını sağlamak için …nun madde 67/1 uyarınca itirazın iptali davasını Tüketici Mahkemelerinde açabileceklerdir.
Hal böyle olunca; Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin “mahkeme” niteliğini taşımadığı, dava konusu uyuşmazlığın (itirazın iptali davasına bakma) Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görevi kapsamında bulunmadığı, 7063 sayılı Kanun değişikliği ile birlikte de davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunduğu dikkate alındığında, mahkemece işin esasına girilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22/04/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın
Aklınıza takılan tüm soruları sorabilirsiniz. Yorum yapmaktan çekinmeyin.