- davacı avukatın işin sonuçlanıp kararın kesinleşmesinden sonra azledildiği gözetildiğinde, sonuca etkili olmayan azlin haklı ya da haksız olmasının takip edilen dava için önem taşımadığı anlaşılmaktadır.
- Somut olay açısından davacı avukatın tevkil ile yetkilendirilen avukat olarak hakem dosyasına verdiği cevap dilekçesi ile başlamak üzere karar tarihine kadar işi takip ettiği gözetildiğinde, ikame vekil olarak müvekkil olan davalıdan vekalet ücretini talebe hakkının bulunduğunun kabulü zorunludur.
- Konuya ilişkin Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/17444 E. , 2018/1073 K. Sayılı kararı incelendiğinde
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı … Derneği vekili avukat … ile davacı vekili avukat …’in gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı kulüp ile dava dışı … Ltd. şirketi arasında yapılan futbol karşılaşmaları yayın hakkı sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık nedeni ile dava dışı şirket tarafından davalı aleyhine açılan ve hakem heyetinde görülen davada avukatlığını yaptığını, tüm aşamalardaki avukatlık görevini yerine getirdiğini, davalı tarafça 27.11.2013 tarihinde haksız olarak azledildiğini, aralarında yazılı sözleşme bulunmadığını ve hakettiği vekalet ücretinin ödenmediğini ileri sürerek, fazla hakları kalarak 10.000 TL. akdi vekalet ücreti ile 90.475 TL. yasal vekalet ücretinin dava tarihinden yasal faizi ile ödetilmesini istemiş, ıslah ile talebini artırmıştır.
Davalı, davacı avukat ile yapılmış bir vekalet sözleşmesinin bulunmadığını, bu dava için kendisinin vekil de tayin edilmediğini, kulüp avukatlarından dava dışı avukat …’nın vekaletteki tevkil yetkisine dayanarak davacıyı vekil tayin ettiğini, esasen davacı avukatın klubün disiplin kurulunda üye olup, kulübün hukuk müşavirliği tarafından hazırlanan tüm dilekçe ve belgeleri bu davada kulüp geleneğine uygun olarak onursal tatmin için ücretsiz tahkime sunup davayı takip ettiğini, kaldı ki, temyiz aşamasında davadan el çektiğinden kulübün maaşlı avukatı olan avukat … tarafından temyiz ve icra aşamalarının yerine getirildiğini, bu nedenle tevkille alan davacı avukatın ayrı bir ücret isteyemeyeceğini, buna rağmen davacıya 100.000 dolar ücretin de ödendiğini, karşı yan vekalet ücretinin de alacak tahsil edilmediğinden talep edilemeyeceğini, klubün kurumsallaşma çalışmaları nedeni ile davacının azledildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davacı avukatın takip edip sonuçlandırdığı hakem dosyasında davalı müvekkil lehine reddedilen miktarın, Avukatlık Kanununun 164/4 maddesine göre, % 10’un üzerinden 2.482.608,61 TL. ücrete hak kazandığı, ödenen 100.000 doların karşılığı 217.590 TL.nin mahsubu ile bakiye ücret ile karşı yan vekalet ücreti 90.475,90 TL.nin toplamı 2.355.494,51 TL.nin dava tarihinden yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı … ile dava dışı … Ltd. Şirketi arasında Hakem kurulu dosyasında davacı avukatın davalı … temsilen 5.3.2010 tarihinde verdiği cevap layihası ile davayı takibe başladığı , davalı kulübün çalışanı dava dışı avukat … tarafından tevkille davacı avukatın yetkilendirildiği, hakem heyetince 24.6.2011 tarihinde kısmen kabul kararının verildiği, tahkim kararı ile ilgili … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yapılan başvurunun ve tahkim kararına karşı 29.9.2011 tarihli temyiz dilekçesinin, dava dışı avukat … ile avukat M. Ö. tarafından verildiği ve hakem kararının Yargıtay tarafından onanarak 10.1.2013 tarihinde kesinleştiği, davacı avukatın 27.11.2013 tarihli ihtarla azledildiğinin bildirildiği, davalı kulüp adına avukat … tarafından 26.11.2013 tarihinde ilamın icraya konularak ilam vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin talep edildiği ve icra dosyasına ödeme yapılmadığı, dosyadaki bilgi ve belgelerle tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Davacı eldeki dava ile takip ettiği hakem dosyasında sözleşme vekalet ücreti ile yasal vekalet ücretinin tahsilini talep etmiş ve yargılama aşamasında da, avukatlık ücretine mahsuben kendisine 100.000 dolar ödeme yapıldığını beyan etmiştir. Dava dosyasında, davacının davalı yanca vekil tayin edildiği veya tevkil yolu ile yetkilendirildiğine ilişkin belge bulunmamakla beraber tarafların davacının tevkil yolu ile yetkilendirildiği hususunda mutabık oldukları anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde, tevkil ile yetkilendirilen davacı avukatın temyiz aşamasına kadar takip ettiği hakem dosyasında; vekalet ücreti talep edip edemeyeceği ve ne miktar ücret alacağının bulunduğu hususunun irdelenmesi önem taşımaktadır. Ancak öncelikle tevkil kavramının hukuki düzenlemede kapsamının açıklanması önem taşımaktadır.
Avukat üstlendiği işi kural olarak bizzat yerine getirmekle yükümlüdür. Avukatlık Kanunu’nun 171. maddesinin birinci fıkrasının, ” Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder ” hükmüne göre, kural olarak avukata üzerine aldığı işi bizzat sonuna kadar takip etme yükümlülüğü getirilmiştir.
Ancak devam eden ikinci fıkrada ” Avukata verilen vekaletnamede başkasını tevkile yetki tanınmış ise, yazılı sözleşmede aksine açık bir hüküm olmadıkça, işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir.

Vekaletnamede, bunun düzenlendiği tarihten sonra açılacak veya takip edilecek bütün dava ve işlerde vekalete ve başkasını tevkile genel şekilde yetki verilmişse, avukat, bu tarihten sonraki dava ve işlerde müvekkilinden ayrıca vekalet almaya lüzum kalmaksızın işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir ” düzenlemesine göre kendisine vekalet yetkisi verilen kimsenin ( avukatın ), üstlenmiş olduğu işlemin yerine getirilmesine bir başka kişiye tamamen veya kısmen devretmesi yani tevkil etmesi imkanının tanındığı anlaşılmaktadır. Benzer şekilde vekilin tevkil yetkisinin de TBK’nun 506 vd. maddesinde düzenlendiği görülmektedir.
İşin üçüncü bir şahsa yaptırılması yani tevkilin; öğretide ve uygulamada alt vekil ya da ikame vekil olarak iki şekilde olabileceği kabul edilmektedir. Vekilin vekaletten doğan borçlarının ifası için kendi adına yaptığı bir sözleşmeyle başkasını tevkil etmesi durumunda vekil ile müvekkil arasında vekalet sözleşmesi devam etmekle birlikte, alt vekil ile müvekkil arasında akdi bir ilişki yoktur.
Ancak talep haklarının kapsamı kanuni düzenleme ile belirlenmiştir. Vekilin kendi adına değil de, yetkisine dayanarak müvekkili adına vekaletten doğan borçlarının ifasını başkasına tevdi etmesi durumunda, hukuki ilişki vekil ile onun yerine geçen kimse arasında değil doğrudan doğruya müvekkil ile vekil yerine geçen kişi arasında vücut bulmaktadır.
Bu ikinci durumda yani vekilin müvekkili adına yaptığı bir sözleşmeyle başkasını tevkil etmesi halinde de ikame vekaletin gerçekleştiği kabul edilmektedir. Vekilin müvekkili adına başkasını tevkil etmesi ile müvekkil ile ikinci vekil arasında vekalet ilişkisi doğar ve ikinci vekilin yaptığı işlemler geçerlidir.
Artık ikinci vekil, ilk vekilin değil müvekkilin vekilidir. İkinci vekilin temsil yetkisi müvekkilin birinci vekile verdiği tevkil yetkisine dayanır.
Avukatın kendisine tanınan tevkil yetkisi kapsamında vekil tayin etmesi durumunda ortaya çıkacak sorumluluğun kapsamı da Avukatlık Kanununun 171/3 maddesinde düzenlenmiştir. 171/3 maddesindeki “İkinci fıkradaki hallerde, avukatın müvekkile karşı sorumluluğu devam eder. Birlikte takibettiği veya işi tamamen devrettiği avukatların kusurlarından ve meydana getirdikleri zarardan dolayı müvekkile karşı hem şahsen hem de diğer avukatla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Şu kadar ki, bu hüküm, 12 nci maddede yazılı bir iş sebebiyle başka bir yerde çalışmak zorunluğunda olduğu için işi tamamen başkasına devreden avukatlar hakkında uygulanmaz ” hükmüne göre birinci vekilin sorumluluğu müvekkiline karşı devam etmekte olup, avukatın işi tamamen bir başka avukata bırakıp bırakmadığı hususunun, kural olarak iki avukat arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümü açısından önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Tevkil halindeki ücret konusu ise Avukatlık Kanununun 171/son maddesinde düzenlenmiş olup ” Avukat tarafından işe başka avukatlar teşrik edilmiş ise, avukat bundan dolayı ayrı bir ücret isteyemeyeceği gibi, işi birlikte takip eden avukat da müvekkilden herhangi bir ücret isteyemez. İş tamamen başka bir avukata bırakılmış ise, tevkil eden ve tevkil olunan avukatlar ücret sözleşmesindeki miktarı aşmamak şartiyle, harcadıkları mesaiye karşılık olan ücreti müvekkilden isteyebilirler. Ancak, tevkil eden avukat müvekkilden peşin ücret almışsa, harcadığı mesaiye karşılık olan miktarın fazlasını tevkil ettiği avukata ödemekle yükümlüdür ” hükmüne göre, iş tamamen bir avukata bırakılmışsa alt vekalet- ikame vekalet ayrımı yapılmadan işin tamamen kendisine bırakıldığı kimse, alt vekil niteliği taşısa dahi ücretini ilk vekilden değil asıl müvekkilinden isteyebilecektir.

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, somut olay değerlendirildiğinde, davacı avukatın işin sonuçlanıp kararın kesinleşmesinden sonra azledildiği gözetildiğinde, sonuca etkili olmayan azlin haklı ya da haksız olmasının takip edilen dava için önem taşımadığı anlaşılmaktadır. Somut olay açısından davacı avukatın tevkil ile yetkilendirilen avukat olarak hakem dosyasına verdiği cevap dilekçesi ile başlamak üzere karar tarihine kadar işi takip ettiği gözetildiğinde, ikame vekil olarak müvekkil olan davalıdan vekalet ücretini talebe hakkının bulunduğunun kabulü zorunludur. Esasen mahkemenin de kabulü bu yöndedir. Ancak mahkemece davacı avukatın hakettiği ücretinin miktarının tayininde yanılgıya düşüldüğü anlaşılmaktadır.
Öyle ki, anılan dosyanın karar aşamasına kadar davacı avukat tarafından takip edildiği, sonrasındaki aşamaların ve temyiz dilekçesinin tevkil eden avukat … ve diğer avukat M. Ö. tarafından verildiği gözetildiğinde, 171/son maddesindeki hükümler değerlendirilerek, davacı avukatın sarf ettiği emek ve mesaisi karşılığı isteyebileceği ücret belirlenmeli ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Mahkemece, Avukatlık Kanununun 171. maddesindeki düzenlemeler tartışılıp değerlendirilmeden eksik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1630,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın
Aklınıza takılan tüm soruları sorabilirsiniz. Yorum yapmaktan çekinmeyin.