Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 2/7/2012-6352/79 md.) İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.(4) (Mülga: 2/7/2012-6352/79 md.)
TCK MADDE 132’NİN GEREKÇESİ
Madde metninde, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır.Söz konusu suç, belirli kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğinin öğrenilmesiyle işlenmektedir. Kişiler arasındaki haberleşmenin ne suretle yapıldığının suçun oluşumu açısından önemi yoktur. Bu haberleşme, örneğin mektupla, telefonla, telgrafla, elektronik posta yoluyla yapılabilir. Bu suç açısından önemli olan, haberleşmenin belirli kişiler arasında yapılmasıdır. Söz konusu suçu, bu haberleşmenin tarafı olmayan kişi işleyebilir.
Haberleşmenin gizliliğinin sadece dinlemek veya okumak suretiyle ihlâl edilmesi, bu suçun temel şeklini oluşturmaktadır. Ancak, bu gizlilik ihlâlinin, haberleşme içeriklerinin yani konuşulanların veya yazılanların kayda alınması suretiyle yapılması, bu suçun nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır. Örneğin telefon konuşmalarının ses kayıt cihazıyla kayda alınması hâlinde, suçun bu nitelikli hâli gerçekleşmektedir.Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin belli bir suça ilişkin soruşturma kapsamında Anayasa ve kanunların belirlediği koşullar çerçevesinde öğrenilmesinin veya kayda alınmasının hukuka uygun olduğu muhakkaktır. Maddenin ikinci fıkrasında, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Haberleşme içerikleri hukuka uygun bir şekilde veya birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle öğrenilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, haberleşme içeriklerinin ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Fıkra metninde bu ifşanın hukuka aykırı olması açıkça vurgulanmıştır. Bu bakımdan örneğin kişiler arasındaki telefon konuşmalarına ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada açık bir şekilde dinlenmesi veya okunması hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık, henüz soruşturma aşamasında iken, kişiler arasındaki konuşma içeriklerinin, hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olsalar bile, örneğin televizyonlarda veya gazetelerde yayınlanması hâlinde, bu suç oluşacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, kişinin kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa etmek suretiyle haberleşmenin gizliliğini ihlâl etmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, ifşanın alenen yapılması gerekir. Bu bakımdan, örneğin kişi kendisine gönderilen mektubu gönderenin bilgisi ve rızası dışında bir başkasına okutması hâlinde, bu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık, mektubun gönderenin bilgisi ve rızası dışında alenen okunması, başkaları tarafından okunmasını temin için bir yere asılması veya basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, söz konusu suç oluşacaktır. Dördüncü fıkrada, kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ikinci veya üçüncü fıkralara göre verilecek cezanın belli oranda artırılması öngörülmüştür.
TCK MADDE 132 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
Esas : 2009/8119Karar : 2010/7573Karar Tarihi : 23.06.2010
Davacı S.M. tarafından, davalı B. ve diğerleri aleyhine 08.07.2003 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 01.07.2008 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının davalılardan H.’ye yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.2-) Davacının diğer davalılara yönelik temyiz itirazına gelince; dava, açılacak davalarda kanıt olarak kullanılmak üzere izinsiz olarak kaydedilen ses kaydının davalı avukat tarafından çözümü yaptırılarak noter emanetine aldırması nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur. Günümüzde ulaşılan teknolojik gelişmeler nedeniyle yasa dışı yollarla kişilerin her türlü özel konuşmalarının dinlenmesi, en özel görüntülerinin izlenmesi ve kaydedilmesi olanağı vardır. Gerçekten son yıllarda kişilerin ses ve görüntüleri gizlice kaydedilerek kişilik haklarına zarar verilmesi nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 132, 133 ve 134. maddelerinde haberleşmenin gizliliğinin ihlali, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması ile özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi eylemleri ayrı ayrı suç olarak düzenlenmiştir. Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinde; herkesin özel ve aile yaşamına saygı gösterilmesini isteme hakkı bulunduğu belirtilmiş; ayrıca bu hak, Medeni Yasa’nın 24. ve 25. maddeleri ile koruma altına alınmış; Borçlar Yasası’nın 49. maddesinde de kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda uygulanacak yaptırım belirtilmiştir.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde ise, herkesin özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiş; maddenin ikinci fıkrasında yasaya uygun sınırlamanın ancak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suç işlenmesinin önlenmesi, dirlik ve düzenin, sağlığın, ahlakın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasada öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği belirtilmektedir.Bu konuda Devletin resmi soruşturma ve kovuşturma organlarına getirilen yasal bazı sınırlamaların gerçek kişiler açısından öncelikle uygulanması gerektiği gibi tanınan ayrık durumlardan bu kapsama girmeyen kişi ve kuruluşların yararlanması söz konusu değildir. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerden de açıkça anlaşılacağı üzere kişinin özel yaşamının gizliliğine dokunulamaz, kişinin sıfatı ve konumu ne olursa olsun rızası dışında kamuya açıklanamaz. Bunlar kişinin gizli alanını oluşturur. Bir kişinin hukuka aykırı bile olsa konuşmalarının ve görüntüsünün gizlice kayda alınması onun kişilik haklarına ve özel yaşamına saldırı niteliği taşır. Bu ses ve görüntü kayıtlarının herhangi bir yolla kamuoyuna yansıtılması, açıklanması da kişilik haklarına yapılmış başka bir saldırı niteliğindedir.Dava konusu olayda; davacı avukatın, önceki vekil edeni olan dava dışı A.’nın hile ile avukatlık ücret sözleşmesi imzalattığını kanıtlamak amacıyla, davacının evinde isteği dışında gizlice sesini kaydettiği, daha sonra davacının ses kaydı bulunan CD’yi davalının avukatı B.’ye vermiştir. Davalı avukat, konuşmaların gizlice kaydedilmesi nedeni ile CD’nin Ceza Muhakemesi Yasası’nın 206/2-a ve 217/2 maddeleri uyarınca hukuka uygun elde edilmiş delil niteliği taşımadığını bilmesi gerekir. Buna rağmen davalı A. E.’ye ait İ. 27. Noterliği’ne başvurarak CD’nin çözümünü yaparak emanete alınmasını istemiştir. Davalı noter başkatibi E. daire dışında notlar alıp çözümü yapmış, davalı noter katibi H. de tutanaklara geçirmiş, çözümleme ve emanet tutanağı noter başkatibi tarafından imzalanarak saklanmak üzere CD’yi emanete almıştır.Davalı noter, Adalet Bakanlığı’nın 93/27, 95/55 ve 98/16 sayılı genelgeleri gereğince, ceza soruşturması ve kovuşturmasına neden olabilecek bir konuda noterlerin tespit yapmaması gerektiği bildirilmesine rağmen bu hususa aykırı davranmıştır. İşlem noter katibi H. tarafından hazırlanarak başkatip E. tarafından imzalanmıştır. Davalı noter, genelgeye uygun işlem yapmayan katip ve başkatip üzerinde gerekli denetim ve gözetim, hatta onları bilgilendirme görevlerini yerine getirmediğinden kusurludur.Noter başkatibi E. ise, CD’nin daire dışında deşifre edilmiş çözümlerini tutanaklara geçirip noter adına imzaladığı için sorumlu bulunmaktadır.Davalı Noter Katibi H., sadece CD çözümünü tutanaklara yazmış olup herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından ona yönelen davanın reddi yerinde görülmüştür.Gizlice kaydedilmiş CD’nin kanıt olarak kullanılamayacağını bilmesi gereken ve çözüm yaptırarak emanete aldıran davalılardan Avukat B.’nin eylemi, amacı böyle olmasa bile davacının kişilik haklarına saldırı oluşturur.Dosyadaki kanıtlardan; ses kaydının yasaya aykırı olarak, gizlice elde edildiği anlaşılmaktadır. Gizli yollardan ses kaydedilmesi, davacının gizli kalması gereken ye açıklanmasında kamu yararı bulunmayan özel yaşamı ile ilgili sırların dışarıya yansıtılması, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturur.Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davalıların kusurlu eylemleri ile Anayasa’ya TCK’na ve İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı davranışlarıyla davacının kişilik haklarına saldırıda bulundukları benimsenip davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
KARAR : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, davacının davalı H.’ye yönelik temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 23.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
Related Posts
27 Ocak 2021
SOYBAĞININ KURULMASI DAVALARINDA TARAFLARDAN ZORLA DNA ÖRNEĞİ ALINABİLİR Mİ ?
Daha fazla oku
23 Ocak 2021