ZİNA NEDİR?
Zina kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma sebebidir. İlgili eylem yasal mevzuatta şu şekilde düzenlenmiştir;
Türk Medeni Kanunu Madde 161.- Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Kanunda zina eylemini boşanma sebebi olarak sayılmış ancak tanımına yer verilmemiştir.
Zina; eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten biri ile isteyerek cinsi münasebette bulunması şeklinde tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere; zinadan söz edebilmek için, eşin isteyerek evlilik dışı cinsi münasebette bulunması, yani kusurlu olması gerekmektedir.[2] Medeni Kanun, zinanın boşanma sebebi olabilmesi için, gerek kadının gerek kocanın bir defa evlilik dışı cinsi münasebetini yeterli saymıştır.
Zina sadece boşanma sebebi olarak düşünülmemelidir. Bu eylemin, eşler arasında mevcut olan sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği unutulmamalıdır. Zira sadakat yükümlülüğü eşlerin cinsel ve duygusal anlamda birbirlerine sadık olmaları ve ihanet etmemeleri anlamına gelmektedir.
Peki, zina sadece boşanma sebebi olarak mı karşımıza çıkmalıdır, yoksa söz konusu fiilden dolayı ayrıca bir ceza verilmeli midir?
Bu soruya ilişkin görüşlerimizi açıklamadan önce; zina fiilini tarihsel olarak incelemek isteriz;
765 sayılı eski Ceza Kanunu’nda zina fiilini işlemek suç olarak nitelendirilmiştir. İlgili maddeler şu şekildedir;
Madde 440 – Zina eden zevce hakkında üç aydan, otuz aya kadar hapis cezası tertip olunur. Zevcenin bu fiiline şerik olan kimse hakkında dahi aynı ceza hüküm edilir.
Madde 441 – Karısiyle birlikte ikamet etmekte olduğu hanede, yahut herkesce bilinecek surette başka yerde karı koca gibi geçinmek için nikahsız kadın tutmakta olan koca hakkında üç aydan otuz aya kadar hapis cezası hüküm olunur.
Madde 442 – Yukarıdaki Maddelerde yazılı cürümlerin işlendiği sırada karı ve koca birbirinden nikah baki olduğu halde hakimin hükmiyle ayrılmış veya biri diğerini terk etmiş ise, her birinin cezası üç aya kadar hapistir.
Madde 443 – Geçen Maddelerde yazılı olan cürümlerden dolayı takibat icrası karı kocadan biri tarafından şahsi dava ikamesine bağlıdır. Bu keyfiyet cürümde şerik olanlar içinde şarttır.
Madde 444 – Davadan vazgeçmek, hükümden sonra dahi makbuldür. Bu halde hükmün icrasından ve cezanın neticelerinden sarfınazar olunur. Karı kocadan birinin ölümü davayı iskat eder.
Eski kanunda yer alan düzenlemeye göre; zina eden kadın hakkında hapis cezası öngörülmüştür. Zina suçunda temel ceza için evli bir kadının, başka bir erkekle bir kez cinsel ilişki kurması mahkûmiyet için yeterli görülmüş, ayrıca kadının cinsel ilişki kurduğu kişinin evli ya da bekâr olmasının önemi aranmamıştır.
Öte yandan eski ceza kanunumuz koca açısından da zinanın varlığı halinde hapis cezasını öngören suç tipi öngörmüştür. Ancak kocanın zina sebebiyle cezalandırılabilmesi için, diğer kadın ile sadece cinsel ilişkide bulunması yeterli görülmeyip, karısı ile birlikte ikamet ettiği veya herkesçe bilinecek başka bir yerde “karı koca gibi geçinmek için” bir kadınla birlikte yani bir arada bulunması aranmıştır.
Burada eski kanuna gore; kocanın zina suçunun faili olabilmesi için bir şart daha bulunmaktadır. Buna göre zina suçunun oluşabilmesi için; kocanın cinsel birliktelik yaşadığı kişinin bekâr bir kadın olması gerekir. Görüleceği üzere; kadının zinasında mahkûmiyet için diğer erkeğin evli olup olmamasının öneminin bulunmaması, bir yana bir kez cinsel ilişki kurulması yeterli sayılırken erkeğin zinasında cinsel ilişki içerisine girilen kadının bekâr bir kadın olması ve karı koca gibi yaşam sürmeleri aranmıştır.[3]
Ancak eski Türk Ceza Kanununda yer alan bu hükümler eşitlik ilkesine aykırı nitelikte bulunulmuştur.
Eşitlik ilkesi 1982 Anayasası’nın 10. Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir;
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.
Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
Anayasa’nın amir hükmü bu denli eşitlik ilkesine önem verirken, buna aykırı şekilde Türk Ceza Kanunun da bir düzenleme bulunması kabul edilebilir nitelikte görülmemiştir.
Buna mukabil Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemenin eşitliğe aykırı olduğu yönündeki itiraz üzerine 23 Eylül 1996’da 441. maddeyi iptal etmiş, vermiş olduğu iptal kararının yayınlanması ile birlikte derhal yürürlüğe girmesi halinde, doğacak boşluğun kamu düzenini bozacağından hareketle, kanun koyucuya iptal kararına uygun gerekli kanuni düzenlemeyi yapabilecek imkân tanımak amacıyla, iptal kararının, yayım tarihinden itibaren bir yıl sonra yürürlüğe girmesini kararlaştırmıştır.
Ne var ki, kararda öngörülen süre içinde herhangi bir kanuni düzenleme yapılmamıştır. Bunun üzerine o zaman eski TCK 440 hala yürürlülükte olduğu için, kadının zinası suç olmaya devam etmiş, fakat eski TCK 441. madde yürürlükten kalktığı için erkeğin zinası suç olmaktan çıkmıştır. Zina sadece “kadın suçu” haline gelmiştir. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi, bu durumun da eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirterek, kadının zina suçunu düzenleyen eski TCK 440’ı da 23.06.1998 tarih ve 3/28 sayılı kararıyla iptal etmiştir.[4]
Kararda Anayasa Mahkemesi, eski TCK 440 ve 441 arasındaki farklı düzenlemenin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu şu gerekçelerle açıklamıştır: “kadının zinasına ilişkin 440. maddede zina suçunun oluşması için kadının tek bir eylemi yeterli görüldüğü halde 441. Maddede de kocanın eyleminin zina suçunu oluşturması için “….. karısı ile birlikte ikamet etmekte olduğu evde yahut herkesçe bilinebilecek surette başka yerde karı koca gibi geçinmek için başkası ile evli olamayan bir kadını tutmak…” koşulu aranmaktadır. Ayrıca karının zinasında, buna ortak olan erkeğin evli olup olmaması suçun oluşması yönünden bir önemi olmadığı halde, kocanın zinasında bu husus önemli bir öğe olarak karşımıza çıkmaktadır. Yasakoyucu bu düzenlemesiyle kadın yönünden basit zinayı, koca yönünden ise belirli bir biçimde ortaya çıkan eylemi zina saymaktadır.
Kocanın eyleminin zina sayılması için, kadının zinasında aranılmayan kimi koşul ve öğelerin aranması, karı karşısında kocaya üstünlük tanınması anlamına gelir. Evlilik birliği içinde kocaya bu tür bir üstünlük tanınmasının haklı bir nedeni yoktur. Çünkü, karşılıklı sadakat yükümlülüğü bakımından karı ile kocanın arasında bir fark bulunmamaktır. Bunun için kocanın basit zinasının cezalandırılmaması, onu kadına karşı çağdaş anlayışa uymayan bir ayrıcalık tanınmasına yol açarak cinsiyet ayrımını reddeden kadın erkek eşitliğini bozar.
Yasakoyucu kuşkusuz toplumsal gelişme özelliklerini göz önünde bulundurarak, zinayı suç olmaktan çıkarabileceği gibi, onun gerçekleşmesini belli koşullara bağlayabilir. Ancak bunu yaparken, evlilik birliğinin tarafları olarak aynı konumda bulunan karı, koca arasındaki ayrım yaratacak bir düzenlemeyi gerçekleştiremez.”[5]
Zinaya tekrardan suç vasfı kazandırmak için girişimlerde bulunulmuş, fakat Avrupa Birliği’nin, zinanın tekrar suç sayılmasının tam üyelik müzakerelerine geçişi etkileyebileceğini duyurması üzerine bu girişimden vazgeçilmiştir. Bu çerçevede 26.09.2004 yılında yasalaşan ve 12.10.2004’te Resmi Gazete’de yayımlanan yeni TCK’da zina suçu yer almamıştır.
Zina Sebebiyle Boşanma Davası
Zina sebebiyle boşanma davası, eşi zina yapan eşin mevcut evliliği sonlandırmak için mahkemeye başvurması ile ortaya çıkan davadır. Zina, eşler için ağır kusur olması nedeniyle yasada özel bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Zira evlilik, eşlerin sadakati üzerine kurulu bir müessesedir. Bunun aksine davranışların evliliği ortadan kaldırmasını beklemek doğaldır.
Türk Medeni Kanunu madde 161’de boşanma nedenleri arasında saydığı zina ile ilgili düzenlemeyi şu şekilde yapmaktadır:
- Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
- Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
- Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Öncelikle zinanın ne olduğunu belirlemek gereklidir. Zina sözcüğünün anlamı, aralarında evlilik bağı olmayanlar arasındaki cinsel ilişkidir. Tanımdan yola çıkılarak gerçekleşen eylemin bir boşanma sebebi sayılabilmesi için,
ilişkide bulunanların evli olmamaları,
ilişkinin de cinsel ilişki olmasıgereklidir. Dolayısıyla örneğin iki kişinin bir çay bahçesinde oturması, yemek yemeleri, yolculuk yapmaları, vb zina olarak nitelendirilemeyecektir.
Eğer eşlerden biri zina ederse, diğer eş zinaya dayalı olarak boşanma davası açabilecektir. Yasa, dava süresi de belirlemiştir. Buna göre, zina nedenine dayanarak dava açma hakkı olan eş, zinayı öğrenmesinden itibaren başlayarak 6 ay içerisinde ve herhalde zina eyleminin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl içerisinde davayı açmak zorundadır. Aksi halde bu dayanakla dava açamaz. Önemli bir istisna da, zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, eşin zina eylemini affetmemiş olması gerekliliğidir. Affın nasıl olabileceği, hangi davranış veya söylemlerin af sayılabileceği, konunun ayrıntısına göre ortaya çıkacaktır.
Ayrı yaşama halinde zina olursa, diğer eş zinaya dayanarak boşanma davası açabilir mi?
Ayrı yaşama, boşanma anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla eşlerin sadakat yükümlülükleri devam etmektedir. Bu nedenle ayrı yaşama döneminde zina gerçekleşirse, diğer eş zinaya dayalı boşanma davası açabilir.
Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davası Nasıl Açılır?
Boşanma davasının nasıl açılacağı ile ilgili genel bilgileri burada vermiştik. Dikkat edilmesi gereken en önemli hususlar;
- Zina sebebiyle boşanma davasını, diğer eş açabilir,
- Hak düşürücüsü sürelere riayet edilmelidir,
- Dava, Aile Mahkemesi’ne başvurarak(eğer yargı çevresinde Aile Mahkemesi yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine) açılacaktır,
- HMK’da belirtilen şartların dava dilekçesinde mutlaka bulunması gereklidir, aksi halde dava reddedilebilir.
- Şüphesiz ki her eylem zina ya da aldatma olarak değerlendirilmez. Bu nedenle öncelikle eylemin zina olup olmadığı konusunda hukuki değerlendirilme yapılması gereklidir.
Türk Ceza Kanunu’nda Zina Suç Mudur?
Eski Türk Ceza Kanunu uyarınca zina yapan kadın üzerinde bir ceza uygulaması var idi. Ancak bu kanun üzerinde yapılan güncellemeler ile zina, ceza kapsamından çıkartılmıştır. Türk Ceza Kanunu’nda zina suç mudur konusu temelde suç kapsamından çıkartılan bir eyleme işaret etmektedir. TCK üzerinde bulunan bu eski uygulamada kadının zina yapması halinde kadına yönelik bir zina davasının olabileceğini ifade etmektedir. Ancak bu durum kadın ve erkek arasındaki eşitlik ilkesine uymadığından zina, ceza kapsamından çıkmıştır, boşanma nedeni olarak gerekçeli bir kapsamda değerlendirilmeye başlanmıştır.
Zina davası cezası 2023 bu nedenle kadına ya da erkeğe doğrudan bir ceza sonucu doğurmamakla beraber boşanma için ağır bir suç olarak değerlendirilmekte ve aldatılan tarafın taleplerine yönelik lehte karar çıkabilmektedir. Boşanma davasında kadının hakları arasında tazminat, nafaka ile velayet hakları olabilmektedir.
Zina Yapan Kadının Cezası Nedir?
Zina durumunun değerlendirilmesinde ele alınan temel konu, evlilik dışı ilişkinin niteliği olmaktadır. Evlilik dışı ilişkinin cinsel içerikli olması ve bu ilişkiyi yaşayanların da birbirleri ile evli olmamaları gereklidir. Yani zina eyleminde bulunan kişiler birbirleri ile evli değil, başkaları ile evli olabilir. Bu durumda evli olan kişilerin, başkaları ile yemek yemesi, dışarıda oturması ya da yolculuk yapması gibi durumlar zina olarak değerlendirilmemekte, zina olabilmesi için cinsel ilişkinin olması gereklidir. Günümüzde bu konu ile ilgili bazı yanlış bilgiler bulunabilmektedir. Zina yapan kadının cezası nedir sorusu bu nedenle açıklanması gereken bir durumdur.
Zina davası cezası 2023 kadının zina yapmasına yönelik doğrudan bir ceza yükümlülüğü doğurmamaktadır. Yalnızca zinanın neden olabileceği bir boşanma davası söz konusu olabilmektedir. Bu durumda zina yalnızca kadına yüklenen ve sonucunda da ceza verilen bir eylem olmamaktadır. TCK üzerinde yapılan düzenleme kapsamında zina kadına yönelik ceza kapsamından çıkarılmış, zina boşanmada ağır kusur olarak kabul edilmeye başlanmıştır.
Zina Yapan Kadının Cezası Nedir?
Zina davası cezası 2023 kadının zina yapmasına yönelik doğrudan bir ceza yükümlülüğü doğurmamaktadır. Yalnızca zinanın neden olabileceği bir boşanma davası söz konusu olabilmektedir. Bu durumda zina yalnızca kadına yüklenen ve sonucunda da ceza verilen bir eylem olmamaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nda Zina Suç Mudur?
Eski Türk Ceza Kanunu uyarınca zina yapan kadın üzerinde bir ceza uygulaması var idi. Ancak bu kanun üzerinde yapılan güncellemeler ile zina, ceza kapsamından çıkartılmıştır.
Zina Davası Cezası Nedir ?
Bugün tek başına zina suçu olarak bir zina davası cezası görülmemekle beraber zina, boşanma davalarında ağır bir suç olarak değerlendirilmekte ve de aldatılan taraf da maddi, manevi tazminat alma hakkına sahip olabilmektedir.
Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın
Aklınıza takılan tüm soruları sorabilirsiniz. Yorum yapmaktan çekinmeyin.