Devre Mülk Sözleşmeleri ve Cayma Süresi Sorunu
Devre Mülk Sözleşmeleri ve Cayma Süresi SorunuDevre tatil sözleşmesinden cayma süresi ne zaman başlar ?
“devre tatil sözleşmelerinde tüketicinin cayma süresinin başladığının kabul edilebilmesi için tüketicinin sözleşmede kendisine tahsis edilen oda veya bölümü fiilen görmesi ve bu surette gerçek anlamda teslimin sağlandığının bu iddiayı ileri süren tarafından ispatlanması gerekir. Diğer bir anlatımla tecrübe ve muayene koşullu olan bu tip satışlarda cayma hakkının hizmetin ifasından sonra başlayacağı kabul edilmelidir.” Sözleşme konusu tesise hiç gitmediği, devre tatil hakkını kullanmadığı anlaşılan tüketicinin tatil hakkından faydalanmadığı, sözleşme imzalanmış olsa da cayma hakkı süresinin askıda kaldığı, davacının gönderdiği ihtarname ile cayma hakkını süresinde kullandığı ve buradan hareketle sözleşmenin feshi ve ödemelerin iadesi talebinin de haklı olduğu hk. Hukuk Genel KuruluKarar Tarihi : 04.10.2018Esas : 13-544 Karar : 1421 Taraflar arasındaki “devre tatil sözleşmesinin feshi ve ödemelerin iadesi” davasından dolayı Bakırköy Tüketici Mahkemesince verilen 12.06.2014 tarihli ve 2014/105 E., 2014/621 K. sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 19.04.2017 tarihli ve 2017/13-637 E., 2017/757 K. sayılı kararın karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı tarafından verilen dilekçe ile istenilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava devre tatil sözleşmesinin feshi ve ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir.Davacı, devre tatil satın alma düşüncesi olmadığı hâlde İstanbul H. P. Otelde yapılan tanıtım toplantısına katıldığını, davalı ile Ilgaz M… Resort için 10.2.2009 tarihli sözleşme ile 2048 yılına kadar kullanmak üzere devre tatil üyeliği satın aldığını, toplam üyelik bedelini iki yıl içinde ödediğini ancak basında duyduğu dolandırıcılık haberleri üzerine ayrıca aidatlara da zam yapılması nedeniyle cayma hakkını 9.1.2012 tarihli ihtarname ile davalı firmaya bildirdiğini ancak bir cevap alamadığını, tarafına cayma belgesi verilmediği gibi sözleşmede hizmetin peşin satış fiyatı ile vadeye göre uygulanan faizin miktarı ve oranının belirtilmediğini ve devre tatil hakkını kullanmadığını bildirerek sözleşmenin iptali ile 14.000 TL satış bedeli ile 450 Dolar aidat bedelinin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı davaya cevap vermemiştir.Yerel mahkemece davacının davaya konu devre tatil sözleşmesini 10.02.2009 tarihinde H. P.’da imzaladığı, sözleşme ile davacının yılın iki döneminde 29/11 ve 29/06 tarihinde davaya konu yeri kullanmak hakkını elde ettiğini, kullanma devresi içinde yıllık gider paylarını yatırmak zorunda olduğunu, davacının taksitlerini ödediğini ve sözleşmeyi benimsediğini, davacının cayma hakkını süresinde kullanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacının temyize üzerine karar, Özel Dairece “…Taraflar arasında yapılan devre tatil sözleşmesi yasanın tanımını yaptığı 8. ve 9. maddelerinde belirlenen kapıdan satış niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Kapıdan satışlar işyeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında önceden mutabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlar olarak tanımlandıktan sonra, aynı yasa maddesinde bu tür satışlarda tüketicinin 7 günlük tecrübe ve muayene süresi sonuna kadar malı kabul veya hiçbir gerekçe göstermeden reddetmekte serbest olduğu vurgulanmıştır. Yasanın 9. maddesinde ise satıcının hazırladığı sözleşme, fatura veya tesellüm makbuzu ile birlikte, en az 12 punto siyah koyu harflerle yazılmış ve içeriği yasada açıklanan cayma belgesini vermeyi satıcıya yükümlülük olarak getirmiştir. Somut olayda satıcının davacıya cayma bildirim belgesini verdiği dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Burada üzerinde durulması gereken konu bu tür satışlarda yasanın 8/2. maddesinde kararlaştırılan cayma hakkının ne zaman başlayacağının netleştirilmesidir. Az yukarıda açıklandığı gibi satışın tecrübe ve muayene koşullu olduğu açık ve belirgin bulunduğuna göre, cayma süresinin, malın teslimi ile sözleşmenin aynı tarihte yapılması durumunda sözleşmenin düzenlendiği tarihten, malın tüketiciye teslimi sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra ise, malın teslim tarihinden, mesafeli satışlarda malın tüketiciye ulaştığı tarihten, hizmet edimlerinde ise hizmet ediminin tüketiciye ifa edildiği anda işlemeye başlayacağının kabulü gerekir. B.K.nun 219-221. maddelerinde tecrübe ve muayene şartlı satım alıcının malı tecrübe ve malı muayene edip tasvip etmesi irade şartına bağlı olarak yapılan satım olarak tanımlanmıştır. 4077 sayılı Kanunun 8. maddesinde düzenlenen satışlar ise B.K. anlamında tecrübe ve muayene şartıyla satışlardan olup burada sözleşmeden dönme hiçbir objektif koşula bağlanmamış, tamamen tüketicinin iradesine bırakılmıştır. Sözleşmenin taraflarca imzalanması ile cayılıp cayılmayacağının bildirilmesi arasında süresinde sözleşme henüz hükümlerini doğurmaz. Sözleşmenin hükümleri bu aşamada askıda olup, tüketici bu süre içinde caymazsa sözleşme başladığından itibaren hükümlerini doğurur, cayması hâlinde başlangıcından itibaren hüküm doğurmaz. Taraflar arasında devre tatil satış sözleşmesi imzalanmakla birlikte davacı tüketici tatil hakkını kullanmamıştır. Davacı 9.1.2012 tarihinde davalıya gönderdiği ihtarla cayma hakkını kullanarak sözleşmenin feshini ve ödemelerinin iadesini talep ettiğinden cayma hakkının süresinde kullanıldığının kabulü gerekir. Mahkemece, davacının cayma hakkını süresinde kullanması nedeniyle sözleşmenin feshi ile yaptığı ödemelerinin tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” gerekçesi ile hüküm oy çokluğu ile bozulmuştur.Yerel mahkemece önceki gerekçelerin yanı sıra karşı oy yazısında yer alan hususlara ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un konuyla ilgili hükümlerine işaret edilmek suretiyle verilen direnme kararını davacı temyiz etmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca “davacının 10.02.2009 tarihli kapıdan satış niteliğindeki devre tatil sözleşmesi uyarınca belirlenen yıllık gider payını ve tüm aidatları yatırarak devre tatile konu tesisten yararlanma hakkını elde ettiği, davalı şirketin de kendisine düşen edimi yerine getirmediğine dair bir delilin veya iddianın bulunmadığı, bu suretle ortada karşılıklı ifa edilmiş bir sözleşmeden söz edileceği, davacı tarafından sözleşmenin benimsendiği ancak davalı şirketin bu süre içerisinde hizmeti ifaya hazır olduğu hâlde davacının devre tatile konu yere gitmediği, bu durumda cayma hakkının süresinde kullanıldığının kabul edilemeyeceği, aksi takdirde bir hakkın açıkça kötüye kullanılması sonucunun doğacağı” gerekçeleriyle oy çokluğuyla direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen karara karşı davacı tarafından karar düzeltme yoluna gidilmiştir.Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca alıcının (tüketicinin) cayma hakkını süresinde kullanıp kullanmadığı burada varılacak sonuca göre sözleşmenin feshedilerek ödemelerin iadesinin gerekip gerekmeyeceği noktasındadır.Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle devre tatil sözleşmelerinin hukuki mahiyetine kısaca değinilmesinde fayda vardır.Dünya turizm sektöründe “Timeshare” olarak adlandırılan ve son yıllarda önemli bir yükseliş göstererek turizm sektörünün ulusal ve uluslararası seviyede dinamik bir alanını oluşturan “devreli tatil sistemleri” ülkemizde daha çok, sıkı koşullara (şekil, taşınmazın niteliği vb.) bağlı, sahibine aynî hak sağlayan “devre mülk sözleşmeleri” ve devre mülk sözleşmelerine göre daha kolay hayata geçirilen ve fakat yalnızca şahsi hak doğuran “devre tatil sözleşmeleri” şeklinde uygulanmaktadır.Devre tatil sözleşmeleri 06.03.2003 tarihinden önce mevzuatımızda yer almamakta, bu nedenle uygulamada ağırlıklı olarak atipik, karma sözleşmelerden sayılmakta ve genel itibariyle sözleşme süresi boyunca her yıl belirli bir devreden belirli süre ile yararlanma yolunda şahsi hak sağlayan, taraflara karşılıklı edimler yükleyen isimsiz bir karma sözleşme olarak açıklanmakta iken; belirtilen tarihte yürürlüğe giren 4822 sayılı Kanun ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesine (B) bendi olarak eklenen düzenlemede yasal tanımına kavuşmuştur.Buna göre “Devre tatil sözleşmeleri, en az üç yıl süre için yapılan ve bu süre zarfında yıl içinde, belirli veya belirlenebilecek ve bir haftadan az olmayacak bir dönem için bir veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkının devri ya da devri taahhüdünü içeren ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunlu, yazılı sözleşme ya da sözleşmeler grubudur”.Ne var ki 4077 sayılı Kanun’un bu yeni uygulamasında tüketicinin sözleşmeden cayma hakkı ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Oysa gerek tüketici hukukunun ruhu ve kapıdan satış, mesafeli satış gibi diğer sözleşmelerdeki kanun hükümleri, gerekse uluslararası alanda (Avrupa Birliği, 1994/47/AT sayılı, 26.10.1994 tarihli Yönetmeliği) karşımıza çıkan uygulamalar, devre tatil sözleşmelerinde de tüketicinin cayma hakkının bulunduğunun kabul edilmesini gerektirmektedir.Bu doğrultuda oluşturulan yargısal kararlarla, devre tatil sözleşmelerinin ülkemizde tezahürünün çoğunlukla önceden herhangi bir mutabakat olmaksızın toplantılı grup satışları, tanıtım broşürü üzerinden pazarlama şeklinde ortaya çıktığı da göz önünde bulundurularak, devre tatil sözleşmesini imzalayan tüketicinin cayma hakkı yönünden kapıdan satışla ilgili mevzuat hükümlerinden faydalanması imkânı sağlanmıştır.Kapıdan satış sözleşmeleri ise 4077 sayılı Kanun’un 4822 sayılı Kanun ile değişik 8’inci maddesinde düzenlenmiş olup bu madde hükmüne göre;“Kapıdan satış; iş yeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında yapılan satımlardır. Bakanlık, kapıdan satış yapacaklarda aranılacak nitelikleri, bu Kanuna tabi olan ve olmayan kapıdan satışları ve kapıdan satışlara ilişkin uygulama usul ve esaslarını belirler. Bu tür satışlarda; tüketici, teslim aldığı tarihten itibaren yedi gün içinde malı kabul etmekte veya hiçbir gerekçe göstermeden ve hiçbir yükümlülük altına girmeden reddetmekte serbesttir. Hizmetlerin satımında ise bu süre, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren başlar. Bu süre dolmadan satıcı veya sağlayıcı, kapıdan satış işlemine konu mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Satıcı, cayma bildirimi kendisine ulaştığı andan itibaren yirmi gün içerisinde malı geri almakla yükümlüdür”.Madde metninden de anlaşılacağı üzere, kapıdan satış sözleşmelerinde cayma süresi; sözleşmenin mal alımına ilişkin olması durumunda malın teslimi tarihinde, hizmet alımına ilişkin olması hâlinde ise sözleşmenin imzalandığı tarihte başlar. Devre tatil sözleşmeleri çoğunlukla yalnızca belli bir odanın ya da taşınmazın belli dönemlerde kullanılmasından ibaret değildir; tüketiciler aynı zamanda tesisten ve tesiste verilen hizmetlerden de istifade ederler. 4077 sayılı Kanun’a tabi uyuşmazlıklar yönünden devre tatil sözleşmelerinde tüketicinin cayma süresinin başladığının kabul edilebilmesi için tüketicinin sözleşmede kendisine tahsis edilen oda veya bölümü fiilen görmesi ve bu surette gerçek anlamda teslimin sağlandığının bu iddiayı ileri süren tarafından ispatlanması gerekir. Diğer bir anlatımla tecrübe ve muayene koşullu olan bu tip satışlarda cayma hakkının hizmetin ifasından sonra başlayacağı kabul edilmelidir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tüketicinin sözleşme konusu olan tesise hiç gitmediği, tatil hakkını kullanmadığı anlaşılmıştır. O hâlde, tüketici tatil hakkından faydalanmadığına göre sözleşme imzalanmış olsa dahi cayma hakkı süresinin askıda kaldığı, davacının gönderdiği 09.01.2012 tarihli ihtarname ile cayma hakkını süresinde kullandığı ve buradan hareketle sözleşmenin feshi ve ödemelerin iadesi talebinin de haklı olduğu sonucuna varılmalıdır.Açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile “onama” yönündeki Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2017 tarihli ve 2017/13-637 E., 2017/757 K. sayılı kararının kaldırılmasına ve direnme kararının Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen ve Özel Daire bozma kararında belirtilen gerekçelerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında davacının devre tatile konu yere gitmediği ancak sözleşmede belirtilen tüm ödemeleri yerine getirdiği, sözleşmeyi benimsediği, cayma hakkını süresinde kullanmadığı, bu durumun 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine aykırılık teşkil ettiği, bu sebeple Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen onama kararının doğru olduğu ve karar düzeltme talebinin reddedilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Sonuç itibariyle; yerel mahkeme direnme kararının bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesi gereğince yapılan karar düzeltme incelemesi sonunda davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2017 tarihli ve 2017/13-637 E., 2017/757 K. sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 04.10.2018 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.Hukuk Genel KuruluKarar Tarihi : 04.10.2018 Esas : 13-544, Karar : 1421