Hacizli Bir Aracın Satışının Yasak Olmadığına, Aracın Hacizli Olarak Satılıp Haciz Şerhleriyle Birlikte Tescil EdilebileceğiDanıştay, hacizli bir aracın satışının yasak olmadığına, aracın hacizli olarak satılıp haciz şerhleriyle birlikte tescil edilebileceğine karar verdi.Bursa’da yaşayan bir vatandaş, 1993 yılında noterden araç satış sözleşmesi ile satın almış ancak Kanunda öngörülen sürede aracı adına tescil ettirmemiş. 2013 yılında tescil talebi ile yaptığı başvuru ise araç üzerinde 27 adet haciz bulunduğu ve hacizlerin kaldırılmadığı müddetçe tescil işleminin yapılmayacağı gerekçesi ile reddedilmiştir. Araç üzerindeki haciz şerhlerinin, aracın noter satış sözleşmesi ile satın alındıktan sonra eski malikin borçları nedeniyle işlendiği anlaşılmıştır.
Tescil talebinin reddi işleminin iptali için açılan davada Danıştay, mevzuat hükümlerine göre hacizli bir aracın satışının yasaklanmadığını, ancak haciz koyduran alacaklıların korunması amacıyla aracın hacizli olarak satılıp haciz şerhleriyle birlikte tescil edilebileceğini ifade ederek; dava konusu olayda da davacının aracı aldığı tarihten sonra araç üzerine eski malik adına işlenen haciz şerhlerinin tescile engel olmayacağına, araç üzerindeki hacizlerle birlikte trafik tescil kaydının yapılması gerektiğine karar vermiştir.
DANIŞTAYONBEŞİNCİ DAİRE
Esas : 2014/4169Karar : 2018/195Karar Tarihi : 18.01.2018
İstemin Özeti : İdare Mahkemesi’nin 27.12.2013 tarih ve E:2013/249; K:2013/1326 sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; 16 XX XXX plakalı, 1977 model traktörün davacı adına tescili talebinin reddine dair 14.01.2013 tarih ve ….. sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesi’nce; davacının, aracı satın aldığı tarihte üzerinde herhangi bir haciz bulunmadığı ve Kanun’dan doğan yükümlülüğünü yerine getirmeyerek süresi içinde tescil yaptırmadığından satıcının borcundan kaynaklı hacizler konulduğu ve hacizli araçların tesciline ilişkin kurallara göre işlem tesis etmiş olan idarenin kusurlu bir eyleminden söz etme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 24.12.2009 tarih ve 5942 sayılı Kanun ile değiştirilen ” Araçların satış, devir ve tescili ile bu işlemlerle ilgili yetki ve sorumluluk ” başlıklı 20. maddesinin (d) bendinde; tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılacağı, noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirlerin geçersiz olduğu, satış ve devir işleminin siciline işlenmek üzere üç işgünü içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu ile vergi dairesine bildirileceği, bu bildirimle birlikte alıcı adına trafik tescil işlemi gerçekleşmiş sayılacağı, satış ve devir tarihi itibariyle, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca eski malikin vergi mükellefiyeti sona ereceği ve yeni malikin vergi mükellefiyetinin başlayacağı … hükümlerine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının söz konusu aracı Yenişehir Noterliğinin 27.12.1993 gün ve …..yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile satın aldığı, yukarıda aktarılan Kanun maddesinde öngörülen sürede aracı adına tescil ettirmediği, 14.01.2013 tarihli dilekçeyle söz konusu aracın kendi adına tescili için yapmış olduğu tescil başvurusunun, araç üzerinde bulunan 27 adet haczin (takyidatın) kaldırılması halinde yapılabileceği gerekçesiyle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
2004 sayılı İcra İflas Kanununun 86. maddesinde; borçlunun, alacaklının muvafakati ve icra memurunun müsaadesi alınmaksızın mahcuz taşınır mallarda tasarruf edemeyeceği, haczi koyan memur hilafına hareketin cezai mesuliyeti müstelzim olduğunu borçluya ihtar edeceği, haczedilmiş olan taşınır mal üzerinde üçüncü şahsın zilyedlik hükümlerine dayanarak iyi niyetle iktisabettiği hakların saklı olduğu, iyi niyet kaidelerine aykırı olarak mahcuz taşınır mal üzerinde üçüncü şahsın iktisabettiği hakların, alacaklının hacizle o mala taallük eden haklarını ihlal ettiği nispette batıl olduğu hükmü yer almaktadır.
Olayda; davacının aracı noter satış sözleşmesi ile satın aldıktan sonra 2004 sayılı Kanun kapsamında eski malikin borçları nedeniyle haciz şerhlerinin işlendiği, idarece araç üzerinde halihazırda bulunan haciz şerhleri nedeniyle aracın davacı adına tescilinin yapılmadığı görülmektedir.
Yukarıda aktarılan mevzuatın değerlendirilmesinden; hacizli bir aracın satışının yasaklanmadığı, ancak haciz koyduran alacaklıların korunması amacıyla aracın hacizli olarak satılabileceği ve buna bağlı olarak haciz şerhleriyle birlikte tescil edilebileceği, dava konusu olayda da davacının aracı aldığı tarihten sonra araç üzerine eski malik adına işlenen haciz şerhlerinin tescile engel olmayacağı, davacının tescili talep ettiği tarih itibariyle araç üzerindeki hacizlerle birlikte trafik tescil kaydının yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Ayrıca araç, adına hacizli olarak tescil edilecek davacının, söz konusu araç üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına ilişkin taleplerini adli yargı merciilerinde ileri sürebileceği de açıktır.
Bu durumda; dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi’nin 27.12.2013 tarih ve E:2013/249; K:2013/1326 sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Related Posts
27 Ocak 2021
SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA SUÇU VE SABİT OLMADIĞINDAN BERAATİ GEREĞİ
Daha fazla oku
27 Ocak 2021
Koronavirüs Tedbirleri Nedeniyle İptal Edilen Düğün Organizasyon Konferans Vb. Etkinlikler İçin Ödenen Paraların İadesi
Daha fazla oku
25 Ocak 2021
Danıştay,Yasal Düzenlemelerde, Sözlü Sınavla İlgili Herhangi Bir Kayıt Sistemi Kurulmaz Şeklinde Hüküm Yer Alsa Da, Bazı Şeylerin Kayıt Altına Alınmadır
Daha fazla oku
26 Ocak 2021