Evi Terk Eden Eşin Eve Dönmemekte Haklı Olduğunu İspat Yükümlülüğü
Davacı erkek, 09.01.2015 günü mahkemeye başvurarak eşinin eve dönmesi için; Türk Medeni Kanunun 164. maddesine ve 27.03.1957 tarihli 10/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygun olan ihtar isteminde eşinin ortak konuta dönmesinin ihtar edilmesini (TMK.m.164) istemiştir.Davacı erkeğin bu talebi doğrultusunda mahkeme kadına ihtar gönderilmesine karar vermiştir.Kadına ihtar kararı 16.01.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.Kadının eve dönmemesi üzerine davacı erkek, 22.04.2015 tarihinde.
TMK’nun 164. maddesi uyarınca terk hukuki sebebine dayanarak, boşanma davası açmıştır.Boşanma davasının davalısı kadın, eve dönmemekte haklı olduğunu bu nedenle ihtarın geçersizliğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.Mahkeme davalı kadının eve dönmemekte haklı olduğunu ispatladığı gerekçesiyle erkeğin açtığı boşanma davasının reddine karar vermiştir.
Boşanma davası reddedilen erkek, yerel mahkeme kararını temyiz etmiş ve bu nedenle dava dosyası incelenmek üzere Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin önüne gelmiştir.Yapılan incelemede tüm dosya kapsamından:-tarafların 2001 yılından bu yana ayrı oldukları,-bir kısım davacı erkek tanıklarının beyanından da anlaşıldığı üzere davacı erkeğin ihtar çekmeden önce barışma girişimlerinde de bulunduğu,-davalı kadının ve ortak çocuğun ise bir takım şartlar ileri sürerek eve dönmediği anlaşılmaktadır.
Ancak davalı kadın tanıklarınca bahsedilen, tarafların 2001 yılında ayrılığına neden olan hadiselerin gerçekleştiği tarih ile erkek tarafından çekilen ihtar tarihi arasında geçen uzun süre dikkate alındığında, kadının ileri sürdüğü hadiselerin de bir etkisinin kalmadığının kabulü gerekmektedir.
Öyleyse, tarafların uzun süre devam eden ayrılıklarını nihayete erdirmek isteyen davacı tarafından eve dönmesi için usulüne uygun şekilde yapılan ihtara icabet etmeyen davalı kadın, eve dönmemekte haklılığını ispatlayamamıştır.Gerçekleşen bu durum karşısında; mahkemece, Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi uyarınca davacı erkeğin davasının kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Bu konu hakkıdaki benzer makalelerimiz için tıklayın