Konuya ilişkin DANIŞTAY Beşinci Daire Esas No : 2016/17762 Karar No : 2017/24014 sayılı kararı incelendiğinde
Danıştay, davacının işlediği kabul edilerek cezalandırılmasına dayanak alınan eylemi yönünden ayrıca bir soruşturma yapılması gerektiğine, Yüksek Disiplin Kurulu aşamasında saptanan fiil yönünden yeni bir soruşturma oluru alınarak davacı lehine ve aleyhine olan tüm deliller araştırılmadan, bu fiillere ilişkin savunması alınmadan tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına hükmetti.
İstemin Özeti : Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 25.11.2013 tarih ve E:2011/265, K:2013/1133 sayılıkararının, dilekçede yazılı nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesiuyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17/2. maddesi uyarınca duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
Dava, Düzce İl Emniyet Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapan davacının, Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/7. ve 8/14. maddeleri uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 13.10.2010 tarih ve 2010/525 sayılı Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 25.11.2013 tarih ve E:2011/265, K:2013/1133 sayılı kararıyla;davacının başkasına ait bir aracı yaklaşık olarak 10 yıl süre ile muayene, sigorta gibi hiçbir mali yük altına girmeden kullanmak sureti ile kendisine yarar sağladığı, bu iş ve işlemi yapabilmek için de polislik ve trafikçilik yetki ve nüfuzunu kötüye kullandığı, hem kendisine haksız kazanç sağladığı,hem kişinin mağduriyetine, hem de devletin mali zararına neden olduğu, hırsızlık sonucu elde edilen aracı uzun süre boyunca kullandığının ve mesleki bilgisi gereği aracın suç eşyası olduğunu bildiğihalde yasal yollara başvurmadığının sübut bulduğunun kanıtlanması sebebiyle Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/7. ve 8/14. maddeleri uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/6.maddesinde; “Hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, irtikap, rüşvet, zimmet, ihtilas, ırza geçme, ırza tasaddi, sahtecilik, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması, kalpazanlık, kasten adam öldürme veya bu suçları işlemeye teşebbüs etmek, emniyeti suiistimal, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, suç tasnii, iftira” fiili, 8/7. maddesinde, “Yetkisini veya nüfusunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanma” fiili, 8/14. maddesinde de, “Görev sırasında yardım isteyen güvenlik görevlilerine haklı bir neden yokken yardımdan kaçınmak veya bildiği veya gördüğü bir suçun izlenmesi ve suçlunun yakalanması için gerekli girişimde bulunmamak,” fiili meslekten çıkarma cezasını gerektiren eylem, işlem, tutum ve davranışlar arasında sayılmıştır.
Anayasa’nın 129. maddesinin 2. fıkrasında; memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği belirtilmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 128. maddesinde soruşturmanın tamamlanmasından sonra disiplin amirleri veya kurullarınca disiplin cezasının verileceği, 130. maddesinde de devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemeyeceği, soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan memurun, savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, 27.1.2010 tarihinde saat 4:00’da devriye görevini yerine getiren polislerin, polis lojmanlarının etrafında alarmı çalan bir aracın plakasına yaptıkları sorgulama sonucu, aracın sahibi olarak görünen …’yi arayarak Düzce Emniyet Müdürlüğünden aradıklarını, aracının alarmını kapatması gerektiğini söyledikleri, .. ,’nin cevaben “Aracım Düzce’de değil Eskişehir’de. Alarmı yok. Çalıyor olsa ben de rahatsız olurdum” demesi üzerine polislerin durumu Cumhuriyet Savcısına bildiriptalimatı doğrultusunda aracı yediemin otoparkına çekip durumu araştırmaya başladıkları;
bu çerçevede aracın 12.3.1996 tarihinde fabrikadan çıktığı, ancak 12.4.1996 tarihinde plakası takılıp da tescil edilmeden Antalya İlinden çalındığı, … ‘nin sahip olduğu aynı marka ve model araçla ikiz plaka olacak şekilde trafiğe çıkarıldığı; ancak aracın plakasının sahte olduğu ve soğuk mührünün olmadığının ortaya çıktığı,
aracın Düzce İl Emniyet Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapan davacının zilyetliğinde bulunduğu, davacının çalıntı olduğunu bilmediğini, bir buçuk yıl önce oto pazarından adının Temel olduğunu söyleyen birinden 7000-TL’ye satın aldığını, 4000-TL’yi peşinödediğini, 3000-TL’yi ise noter satışı gerçekleşince ödemek üzere anlaştıklarını, ancak anlaştıkları tarihin üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen Temel’i bulamadığını, yaşadığını ve çalıştığını söylediği yerde ona ulaşamadığını, bu sebeple de devri gerçekleştiremediğini, aracı da çok kullanmadığını beyan ettiği eylemine ilişkin olarak hakkında 8.2.2010 tarihinde başlatılan soruşturma neticesinde davacının savunmasının alındığı, 14.4.2010 tarihli soruşturma raporuyla Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/6. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılması teklifiyle dosyanın İl Polis Disiplin Kuruluna gönderildiği, İl Polis Disiplin Kurulunun 23.6.2010 tarih ve 2010/9 sayılı kararıyla Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/6. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezasının uygun görüldüğü ve dosyanın gönderildiği Yüksek Disiplin Kurulunun 13.10.2010 tarih ve 2010/525 sayılı kararıyla Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/7. ve 8/14. maddelerininbirlikte uygulanmasıyla davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırıldığı, bu işlemin iptali istemiyle temyizen bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı hakkında resmi belgede sahtecilik ve hırsızlığa konu olduğunu bilerek eşyayı kabul etme suçlarından dolayı yapılan adli yargılama sonucu Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1.10.2013 tarih ve E:2013/222, K:2013/300 sayılı kararıyla resmi belgede sahtecilik suçunun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, hırsızlığa konu olduğunu bilerek eşyayı kabul etme suçunun sübuta erdiği sonucuna varıldığı, ancak şartları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği, denetim süresi içinde yeni bir suça karıştığından bahisle hükmün açıklandığı ve davacı hakkında 5 ay hapis cezası ve 1000 TL adli para cezasına hükmedildiği ve bukararın temyiz edilmeden kesinleştiği görülmektedir.
Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi, kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler.
Bu bakımdan disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar mevzuatla belirlenmekte, doktrin ve yargısal içtihatlarla da konu ile ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmaktadır.
Disiplin suçu teşkil eden fiillerle ilgili olarak soruşturma yapılması zorunlu olduğu gibi, soruşturmanın belirli usuller çerçevesinde yapılması da isnada maruz kalanların hukuki güvencesidir.
Bu itibarla, disiplin cezası vermeye yetkili mercilerce kamu görevlilerinin disiplin suçu sayılacak eylemlerinin işlenildiğinin öğrenilmesi halinde, bir muhakkik tayin edilerek disiplin soruşturması açılması, muhakkik tarafından soruşturulanın lehine ve aleyhine olan tüm bilgi ve belgeler toplanmak ve bilgisahibi olanların ifadeleri ile ilgilinin ne ile suçlandığı açıkça belirtilerek savunması alınmak suretiyle yasal süresi içerisinde soruşturmanın tamamlanması, yürütülen soruşturma sonucunda, adli, idari ve disiplin yönünden soruşturulan hakkında muhakkikin kanaat ve teklifinin de yer aldığı soruşturma raporunun hazırlanarak raporun disiplin cezası vermeye yetkili amire veya kurula sunulması üzerine yetkili amir ve kurullarca soruşturma dosyasının incelenerek karar verilmesi hukuki güvenlik ilkesinin de gereğidir.
Yukarıda belirtilen ilkelerin gereği olarak soruşturma veya disiplin kurullarınca karar verme aşamasında isnat edilen fiilin aynı zamanda farklı bir madde kapsamına girdiğinin anlaşılması durumunda ise bu maddede belirtilen fiilin usulüne uygun soruşturma kapsamına dahil edilmesi veya yeni bir soruşturma olurunun alınması, yeni bir soruşturmacının atanması, davacının bu madde kapsamında ayrıca savunmasının alınması ve buna göre tahkikatın yürütülmesi gerekmektedir.
Olayda, yukarıda yer verilen disiplin ilkeleri doğrultusunda, kusurlu halin tespitinden sonra belli yasal süreler içerisinde ilgili memur hakkında disiplin soruşturması açıldığı, bağımsız bir muhakkik tayin edilerek yürütülen soruşturma ile davacının Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/6. maddesine ilişkin savunmasının alındığı, bu madde hükmüne göre inceleme ve araştırma yapıldığı, İl Disiplin Kurulunca verilen 23.6.2010 tarih ve 2010/9 sayılı kararla Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/6.maddesi uyarınca davacının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasının uygun bulunduğu; ancak Yüksek Disiplin Kurulunun 13.10.2010 tarih ve 2010/525 sayılı kararıyla Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/7. ve 8/14. maddelerinin birlikte uygulanmasıyla disiplin cezası verilmesine rağmen 8/14. maddesi kapsamında ek bir soruşturma yapılarak savunması alınmadan davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği görülmüştür.
Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/6. maddesinde belirtilen ve İl Disiplin Kurulu kararına dayanak alınan “Hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, irtikap, rüşvet, zimmet, ihtilas, ırza geçme, ırza tasaddi, sahtecilik, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması, kalpazanlık, kasten adam öldürme veya bu suçları işlemeye teşebbüs etmek,” fiili ile aynı Tüzüğün 8/7. ve 8/14. maddelerinde belirtilen ve
Yüksek Disiplin Kurulunun kararına dayanak alınan “Yetkisini veya nüfusunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak,” ve “Görevsırasında yardım isteyen güvenlik görevlilerine haklı bir neden yokken yardımdan kaçınmak veya bildiği veya gördüğü bir suçun izlenmesi ve suçlunun yakalanması için gerekli girişimde bulunmamak,” fillerinin, unsurları bakımından birbirinden farklı oldukları ve sübut bulup bulmadıklarına ilişkin incelemenin her biri için ayrı ayrı yapılması gerektiği açıktır.
Bu durumda, dava konusu edilen işlemde davacının işlediği kabul edilerek cezalandırılmasına dayanak alınan “Yetkisini veya nüfusunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak” ve “Görev sırasında yardım isteyen güvenlik görevlilerine haklı bir neden yokken yardımdan kaçınmak veya bildiği veya gördüğü bir suçun izlenmesi ve suçlunun yakalanması için gerekli girişimde bulunmamak” eylemleri yönünden ayrıca bir soruşturma yapılmadığı anlaşılmakta olup, Yüksek Disiplin Kurulu aşamasında saptanan bu filler yönünden yenibir soruşturma oluru alınarak davacı lehine ve aleyhine olan tüm deliller araştırılmadan, bu fiillere ilişkin savunması alınmadan tesis edilen işlemde hukuka uyarlık ve bu husus irdelenmeden verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 25.11.2013 tarih ve E:2011/265, K2013/1133 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun geçici 8. maddesi gereğince uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca bozulmasına, yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 12.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın