Belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK MADDE 240’IN GEREKÇESİ
Madde metninde, belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınmak fiili suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, bu suçtan dolayı failin cezalandırılabilmesi için, belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınmak suretiyle kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkması gerekir. Böylece, kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkması, söz konusu suçun bir objektif cezalandırılabilme şartını oluşturmaktadır. Örneğin, özel hukuk tüzel kişileri eliyle verilen sağlık hizmetlerini aksatarak, belli bir güzergahta toplu taşımacılık hizmetini durdurarak, ekmek gibi temel ihtiyaç maddelerinin üretimini durdurarak, akaryakıt satışını durdurarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olunabilir.
TCK MADDE 240 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI
YargıtayCeza Genel Kurulu
Esas : 2009/3Karar : 2009/201Karar Tarihi : 14.7.2009
• GÖREVDE YETKİYİ KÖTÜYE KULLANMAK ( C. Savcısının Eşinin İntihara Teşebbüs Ettiği/Sanık Savcının Herhangi Bir Soruşturma İşlemi Başlatmadığı – 5237 S.K.’da Zarar Suçu Olduğu/Kişilerin Mağduriyeti Kamu Zararı ve Haksız Kazanç Olmadığından Suçun Oluşmadığı )• C. SAVCISININ GÖREVDE YETKİYİ KÖTÜYE KULLANMASI ( C. Savcısının Eşinin İntihara Teşebbüs Ettiği/Sanık Savcının Herhangi Bir Soruşturma İşlemi Başlatmadığı – Kişilerin Mağduriyeti Kamu Zararı ve Haksız Kazanç Olmadığından Suçun Oluşmadığı )• İNTİHARA TEŞEBBÜS ( Eşi Teşebbüs Eden Savcının Herhangi Bir Soruşturma İşlemi Başlatmadığı/Doktora da Olayda Rapor Tanzim Edilmesine Gerek Bulunmadığını Söylediği – Kişilerin Mağduriyeti Kamu Zararı ve Haksız Kazanç Olmadığından Görevde Yetkiyi Kötüye Kullanmanın Oluşmadığı )• TEHLİKE SUÇU ( Görevde Yetkiyi Kötüye Kullanma – 765 S.K.’da Tehlike Suçu İken 5237 S.K.’da Zarar Suçu Olarak Kabul Edildiği )• ZARAR SUÇU ( Görevde Yetkiyi Kötüye Kullanma – 765 S.K.’da Tehlike Suçu İken 5237 S.K.’da Zarar Suçu Olarak Kabul Edildiğinin Gözönüne Alınacağı )
ÖZET : Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken sorun, soruşturma yapmakla görevli bulunan C.Savcısının eski eşinin intihara teşebbüs etmesi karşısında herhangi bir soruşturma işlemine tevessül etmemesi ile birlikte ilgili doktora da, olayda suç bulunmadığından rapor tanzim edilmesine gerek bulunmadığını söylemesinin 765 ve 5237 sayılı Yasalar kapsamında görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmayacağının saptanması noktasında toplanmaktadır. Görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu; kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle kişilerin mağduriyeti, kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız kazanç sağlanması ile oluşur. 765 sayılı TCY’de suçun oluşumu için norma aykırı davranış yeterli iken; 5237 sayılı TCY’nın 257. maddesindeki suçun oluşabilmesi için norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle “kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması” gerekmekte, başka bir anlatımla 765 sayılı TCY’de tehlike suçu olarak düzenlenen bu suç, 5237 sayılı TCY’nda zarar suçu haline getirilmiş bulunmaktadır. Olayda, sanığın bu davranışı ile kişilerin mağduriyetine yol açıldığı veya kişilere haksız kazanç sağlandığı hususu sabit olmadığı gibi ekonomik bir zarar olarak anlaşılması gereken kamunun zarara uğraması keyfiyeti de gerçekleşmemiştir. Bu itibarla, sanığın görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyeti ve bu mahkûmiyet hükmünü düzelterek onayan Özel Daire kararı isabetsizdir.
DAVA : Sanığın lehe olan, 765 sayılı TCY’nın 240/2-son, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 5, 6, 765 sayılı TCY’nın 72. maddeleri uyarınca, sonuç olarak 2.016 lira adli para cezası ve 2 ay 15 gün memuriyetten yoksun kılınma cezasıyla cezalandırılmasına, cezasının taksitlendirilmesine ve ertelenmesine, para cezasının ödenmemesi halinde gecikme zammı uygulanmasına ilişkin, G… Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.01.2006 gün ve 1-2 sayılı hüküm, Sanık müdafiileri tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yüksek 4. Ceza Dairesince 07.11.2007 gün ve 10051-9054 sayı ile; gecikme zammına ilişkin uygulamanın hükümden çıkartılması suretiyle onanmıştır. Yargıtay C. Başsavcılığınca, 09.01.2009 gün ve 229752 sayı ile;“… 5237 sayılı Yasanın 257. maddesinin 1. fıkrasında, görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu; kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle kişilerin mağduriyeti, kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız kazanç sağlanması ile oluşur şeklinde düzenlenmiş olup, somut olayda intihara teşebbüs etmek suçu ile ilgili olarak takipsizlik kararı verildiği de gözetildiğinde, 5237 sayılı TCY’nın 257. maddesinde yer alan “kişilerin mağduriyeti, kamunun zararına neden olunması veya kişilere haksız kazanç sağlama” öğelerinden hiçbirinin gerçekleşmediği…” gerekçeleriyle itiraz yasayoluna başvurularak, Özel Dairenin onama kararının görevi kötüye kullanma suçu yönünden kaldırılarak, Yerel Mahkeme hükmünün bu suça yönelik olarak bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : İncelenen dosyada; Tanıklar ilçe Kaymakamı M… M…, sağlık grup başkanı T… N…, hakim A…. A…, C.Savcısı M…Y…’in beyanları ile; Sanık C. Savcısı T…K… ile bilahare boşandığı eşi D… K… arasında geçimsizlik bulunduğu, olayın olduğu gün birlikte Kaymakam M… M…’ın evine gittikleri burada da tartışmaları üzerine, D…K…’nın gideceğini söyleyerek evi terk ettiği, sanığın kendisine bir şey yapacağı kaygısıyla arkasından kaymakamla birlikte evlerine gittikleri, kapıyı çalmalarına rağmen D… K…’nın kapıyı açmaması üzerine çilingir çağrılarak kapının açıldığı, bu sırada kaymakam tarafından Dr. T….N… aranarak, intihar olabileceği hazırlıklı gelmesinin istendiği, içeri girildiğinde evde yoğun bir gaz kokusu olduğu ve mağdurun mutfak tezgahının önünde bilinci yarı açık bir şekilde oturduğunun görüldüğü, ilk müdahalenin evde yapılarak mağdurenin hastaneye götürüldüğü, hastanede hayati tehlikesinin bulunmadığının saptandığı, bu sırada sanık C.Savcısının Dr. T… N….’e bunda bir suç unsuru yok diyerek rapor tanzim edilmemesini istediği, buna rağmen, ilgili doktor tarafından, 01.05.2004 tarihli rapor tanzim edildiği ancak bu raporun adli makamlara bildirilmediği, C.Savcısı M…Y…’in önce emniyet müdürlüğünü bilahare de ilgili doktoru arayarak, rapor tutup tutmadıklarını sorarak, tutulmuş ise doğrudan üst yazı ile C.Savcılığına bildirilmesini istemesi üzerine, tanzim edilen raporun 07.05.2004 tarihli yazı ile “C. Savcısı T… K…’nın bu olayda suç unsuru yoktur, konu ile ilgili olarak emniyet amirliğine bilgi verilmesine de gerek bulunmamaktadır, beyanı nedeniyle emniyet amirliğine bilgi verilmediği” açıklamasıyla C.Savcılığına gönderildiği,C. Savcılığınca da intihar eylemi ile ilgili olarak gerekli soruşturma yapılarak, 21.06.2004 gün ve 216-67 sayı ile; intihara teşebbüs etmek suçundan, intihara teşvik eden kimse bulunmadığı ve eylemin suç oluşturmadığı gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına,Dr. T… N…. hakkında ise, adli görevi ihmal suçundan K… Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında 20.10.2005 gün ve 47-96 sayı ile, sanığın adli görevi ihmal kastıyla hareket ettiğinin kabulünü gerektirir bir neden bulunmadığı gerekçesiyle beraatine,Karar verildiği tanık anlatımları ve dosyadaki diğer kanıtlarla sabittir.Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken sorun, soruşturma yapmakla görevli bulunan C.Savcısının herhangi bir soruşturma işlemine tevessül etmemesi ile birlikte ilgili doktora da, olayda suç bulunmadığından rapor tanzim edilmesine gerek bulunmadığını söylemesinin 765 ve 5237 sayılı Yasalar kapsamında görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmayacağının saptanması noktasında toplanmaktadır.765 sayılı TCY’nın 240. maddesi kapsamında suç oluşturduğu yönünde kuşku bulunmayan bu eylemin, 5237 sayılı TCY’nın 257/1. maddesi kapsamında da suç oluşturup oluşturmayacağı hususunun değerlendirilmesine gelince;5237 sayılı TCY’nın 257. maddesinin 1. fıkrasında görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu; kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle kişilerin mağduriyeti, kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız kazanç sağlanması ile oluşur. 765 sayılı TCY’nın 240. maddesindeki suçun oluşumu için norma aykırı davranış yeterli iken; 5237 sayılı TCY’nın 257. maddesindeki suçun oluşabilmesi için norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle “kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması” gerekmekte, başka bir anlatımla 765 sayılı TCY’nın 240. maddesinde tehlike suçu olarak düzenlenen bu suç, 5237 sayılı TCY’nda zarar suçu haline getirilmiş bulunmaktadır.Olayda, sanığın bu davranışı ile kişilerin mağduriyetine yol açıldığı veya kişilere haksız kazanç sağlandığı hususu sabit olmadığı gibi ekonomik bir zarar olarak anlaşılması gereken kamunun zarara uğraması keyfiyeti de gerçekleşmemiştir.Bu itibarla, sanığın görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyeti ve bu mahkûmiyet hükmünü düzelterek onayan Özel Daire kararı isabetsiz olup; Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire kararının bu suç yönünden kaldırılmasına ve anılan hükmün bu suçla sınırlı olarak bozulmasına karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi H.Y. A.; “İntihara teşebbüs eden eşinin hastanede muayenesini yapan görevli doktora, olayda bir suç unsuru olmadığı gerekçesiyle rapor düzenlemesini engelleyen sanık Cumhuriyet Savcısının eyleminin görevinin gereklerine aykırı hareket olarak nitelenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Soruşturmanın takipsizlikle sonuçlanmış olması sanığın beraatinin gerekçesi olamayacağı gibi, ortada TCK’nun 257. maddesinde yazılı kamu zararının bulunmadığına da dayanak olamaz. Cumhuriyet Savcısı, takipsizlikle sonuçlanacak bir soruşturmayı da gereği gibi yapmakla yükümlüdür. Bunun için devletten maaş almaktadır. Görevin gereklerine aykırı harekette bu nedenle kamu zararı mevcut olduğu gibi, soruşturma yapılması gereken her olayın incelenmesi, araştırılması ve nihayet soruşturulması hukuk devleti ilkesinin gerekliliklerindendir; aksine harekette kamunun mağduriyeti de düşünülmelidir.Bu nedenle sanığın mahkûmiyeti ve kararın onanmış olması yerinde olmakla Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmesi düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.” gerekçesiyle,Bir Kurul Üyesi, ise “Özel Daire kararının isabetli olduğu” görüşüyle, itirazın reddi yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 07.11.2007 gün ve 10051-9054 sayılı kararının görevi kötüye kullanma suçu yönünden KALDIRILMASINA,3- G… Ağır Ceza Mahkemesinin 26.01.2006 gün ve 1-2 sayılı hükmünün, görevi kötüye kullanma suçu yönünden BOZULMASINA,4- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.07.2009 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.