Sgk Tarafından İş Kazası Nedeniyle İşçiye Ödenen Tutarın İşverene İadesi Davasında Önceki İş Kazası Sebebiyle İşçi Tarafından Açılan Tazminat Davasında Alınan Raporların Rücu Davasında Etkisi
Özet : Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporları ile ulaşılan sonuçlar, rücu davasında Kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta ise de işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilmektedir.
Yargıtay
10. Hukuk Dairesi
Esas : 2017/5396Karar : 2019/7102Karar Tarihi :
“İçtihat Metni”Mahkemesi : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk DairesiNo : 2017/224-2017/1027Mahkemesi : Uşak 1. İş MahkemesiNo : 2007/103-2016/345
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara karşı, davacı Kurum ile davalı … Men.San.Tic.A.Ş. vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı … Başkanlığı ile davalı … Men. San. Tic. A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İSTEM : Davacı Kurum; 28.12.2004 tarihli iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelir ile yapılan tedavi giderlerinden oluşan kurum zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili; vefat eden işçinin elektrikçi olup ölümünün elektrik çarpması sebebiyle olduğu düşünülmüşse de doktor raporlarıyla ölüm sebebinin tespit edilemediği, kurum müfettiş raporunda da müvekkillerine bir kusur verilmediği, ölümün elektirik akımına kapılması sebebiyle meydana gelmediği ve müvekkillerine atfedilebilecek bir kusur bulunmadığından davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Eldeki davada alınan her iki kusur raporuna da itibar edilmemiş, kesinleşen tazminat davasında alınan ve İşveren … Men. San. Tic. A.Ş.’nin %60, ölen işçinin %40 kusurlu olduğunu bildiren kusur raporu hükme esas alınarak;”Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;1-32.802,62 TL peşin sermaye değerli gelir ve 575,08 TL SYZ’nin tahsis onay tarihi olan 17/02/2006 tarihinden itibaren; 115,81 TL cenaze yardımının sarf tarihi olan 09/10/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle davalı … Tekstil San.Tic.Ltd.Şti.’den alınarak davacı kuruma verilmesine, cenaze yardımı yönünden fazlaya dair istemin reddine,
2-Davalılar … ve … yönünden açılan davanın reddine,” karar verilmiştir.İlk Derece Mahkemesi kararına karşı, davacı Kurum ile davalı … Men. San. Tic. A.Ş. vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine,
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI : İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esasa uygun olduğu belirtilerek“Uşak 1.İş Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli, 2007/103 Esas, 2016/345 Karar numaralı hükmüne yönelik davacı SGK Başkanlığı vekilinin ve davalılar vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan REDDİNE” karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ : Davacı Kurum vekili; vefat eden işçiye verilen kusurunun yüksek olmasına rağmen tazminat davasında taraf olmamaları sebebiyle kusur raporuna itiraz edemedikleri, davalılar … ve …’in de kusurlu olduğu, bu davalılar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı … Men. San. Tic. A.Ş. vekili; olayın iş kazası olmadığı, belirlenen kusurun hatalı olduğu, ceza ve tazminat davalarıyla eldeki dosyada alınan kusur raporlarının çelişkili olduğu, hükme esas alınan kusur raporunun gerekçesiz ve denetime elverişli olmadığı gerekçeleriyle kararın bozulmasını talep etmiştir.
İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME :
1- 6100 sayılı HMK’nın 102. maddesine göre “Adli tatil, her yıl yirmi temmuzda başlar, otuz bir ağustosta sona erer. Yeni adli yıl bir eylülde başlar” 104. maddesine göre ise “Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır.
”Bölge Adliye Mahkemesi Kararının davacı Kuruma 07.08.2017 tarihinde adli tatil süresi içinde tebliğ edildiği, Adli tatilin son gününün 31.08.2017 olduğu, buna göre temyiz süresinin son gününün 07.09.2017 olmasına rağmen, davacı vekilinin 08.09.2017 cuma günü UYAP üzerinden e-imzalı olarak sunduğu dilekçeyle kararı temyiz ettiği anlaşıldığından, davacı Kurumun temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden REDDİNE,
2- Rücu davaları kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, iş kazasında kusuru olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığında sorumludur. Kusurun belirlenmesinde ise; zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller taktir olunarak belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeni ile daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza davaları varsa, bu davalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir.
Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, 506 sayılı Kanunun 26. maddesi ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi gerekir.Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporları ile ulaşılan sonuçlar, rücu davasında Kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta ise de işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilmektedir.
Dosya ekinde bulunan tazminat davasında alınan 17.02.2012 tarihli kusur raporunun 3.sayfasında, “Enerji Altında Çalışma Yapılmaması” başlığı altında, “her ne kadar Adli Tıp tarafından kesin olarak elektrik çarpması olarak değerlendirilmemişse de olayın oluş şeklinden kazalının elektrik çarpması sonucu kazalandığı anlaşılmaktadır” şeklindeki kabulüyle, işveren şirkete %60, vefat eden işçiye %40 kusur verilmiştir.
Ancak dosya içerisindeki Adli Tıp raporunda, ölüm sebebi belirlenememiş ve eldeki davada alınan her iki kusur raporunda bilirkişiler, “kaza olayı ile kazazedenin kaza anında yaptığı iş arasındaki ilişki ve kazaya neden olan maddi olgular tespit edilemediğinden, olayla ilgili alınmayan tedbir, uyulmayan mevzuat hükümlerinden bahsetmenin mümkün olmadığını, bu nedenle kaza olayıyla ilgili taraflara kusur dağılımı yapılamayacağını” rapor etmişler, “17.02.2012 tarihli bilirkişi raporunda, dosyada yeterli delil olmadığı halde olayın elektrik çarpmasından kaynaklandığının belirtilmiş ve buna göre kusur oranları belirlenmiş olmasından dolayı bu rapordaki görüşe katılmadıklarını” belirtmişlerdir.
Mahkemece bu raporlara itibar edilmeyerek tazminat davasında alınan kusur raporu hükme esas alınarak hüküm kurulmuştur.O halde, öncelikle ceza dava dosyası da celbedilerek, eldeki dosyada alınan ve itibar edilmeyen raporlar ile tazminata esas ve ceza davasında kazalıya ve işverenliğe izafe edilen kusurlar da gözetilip, çelişkiyi gederecek şekilde rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmelidir.Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı şirkete iadesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 07.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın