Malvarlığını Kötü Yöneten Ve Mal Kaçıran Kişinin KısıtlanmasıÖzet : Vesayet-akıl hastalığı ve kötü yönetim,savurganlık nedeniyle vasi atanması talebi… akıl hastası olmadığı raporla tespit edilse bile kötü yönetim, savurganlık iddiası var ise ; “savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her erginin kısıtlanır”
TMK 406 “Vesayet hakkındaki hükümlerin kamu düzenine dair olduğu, Mahkemece re’sen araştırma yapılabileceği de gözetilerek, Türk Medeni Kanunu’nun 406. maddesinde yer alan hususlar yönünden de re’sen ve tarafların gösterecekleri delillerin toplanıp değerlendirilmesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Mahkemece yalnız akıl sağlığı yönünden inceleme yapan sağlık kurulu raporu dikkate alınıp yetersiz ve eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay8. Hukuk Dairesi
Esas : 2017/7716Karar : 2018/474Karar Tarihi : 16.1.2018
Hasımsız görülen ve yukarda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR : Davacı vekili, kısıtlı adaylarından…’un alzheimer hastası olup, bakımevinde kaldığını, …’un ise akıl zayıflığının yanısıra malvarlığını kötü yöneterek sadece kendisi değil, ablası olan diğer kısıtlı adayını da darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açtığını açıklayarak kısıtlı adaylarından…’un TMK’nun 405. maddesi, …’un ise TMK’nun 405. ve 406. maddeleri gereğince kısıtlanmalarını istemiştir.Mahkemenin 01.03.2016 tarihli kararı ile…’un TMK’nun 405. maddesi uyarınca kısıtlanmasına, kısıtlı adayı … yönünden ise dosyanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiş, dosyanın yeni bir esasa kaydedilmesinden sonra yapılan yargılama neticesinde Mahkemece, kısıtlı adayı …’un alınan sağlık kurulu raporu gereğince vesayet altına alınmasını gerektirir bir durum bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm; davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kısıtlı adayı …’un 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 405. ve 406. maddeleri kapsamında vesayet altına alınması istemine ilişkindir.1-) Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.1. Davacı vekilinin TMK’nun 406. maddesi gereği kısıtlama talebine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;Türk Medeni Kanunu’nun 405. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı, 406. maddesinde ise, savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her erginin kısıtlanacağı hükme bağlanmıştır.Somut olaya gelince; davacı taraf; kısıtlı adayı …’un sadece Türk Medeni Kanunu’nun 405.maddesinde düzenlenen akıl hastalığı sebebiyle değil aynı zamanda 406.madde kapsamında savurganlık ve malvarlığını kötü yönetme ile darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesi bulunduğu iddiasını ileri sürerek kısıtlanmasını istemiştir. Mahkemece, resmi sağlık kurulundan rapor alınarak ilgilinin akli durumu değerlendirilmiş ise de; Türk Medeni Kanunu’nun 406. maddesi yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.Vesayet hakkındaki hükümlerin kamu düzenine dair olduğu, Mahkemece re’sen araştırma yapılabileceği de gözetilerek, Türk Medeni Kanunu’nun 406. maddesinde yer alan hususlar yönünden de re’sen ve tarafların gösterecekleri delillerin toplanıp değerlendirilmesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Mahkemece yalnız akıl sağlığı yönünden inceleme yapan sağlık kurulu raporu dikkate alınıp yetersiz ve eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bunda ayrı, kısıtlı adayı … hakkında görülen dava yönünden dosyanın tefrik edilmesinden sonra, Mahkemenin 2016/321 numaralı esasına kaydedilerek yargılamaya devam edildiği, Mahkemece; 03.03.2016 tarihli tensip zaptı ile duruşma günü tayin edildiği, ancak duruşma gününün davacı tarafa tebliğ edilmeyerek, yokluğunda hüküm kurulduğu görülmüştür.HMK’nun Hukuki Dinlenme Hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesiyle düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesiyle 6100 Sayılı HMK’nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davanın tarafları, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.O halde Mahkemece; açıklanan yasa hükümlerine aykırı olarak davacı tarafa duruşma gününü bildirmeden, yokluğunda yargılama yapılıp işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 2. bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının 1. bentte yazılı sebeplerle yerinde görülmediğinden REDDİNE, HUMK’nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve peşin harcın istenmesi halinde temyiz edene iadesine 16.1.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay8. Hukuk Dairesi
Esas : 2017/2912Karar : 2017/11615Karar Tarihi : 27.9.2017
Taraflar arasında görülen ve yukarda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR : Davacılar vekili dava dilekçesinde, vekil edenlerinin babası …’in 1927 doğumlu olduğunu, serebral atrofi ve alzheimer hastası olduğunu, bugüne kadar birçok taşınmazını elden çıkardığını, elde ettiği bedellerin ne olduğunu ve ne yaptığını bilmediğini, savurganlığının had safhada olup malvarlığını kötü yönettiğini ve hatta yönetemediğini açıklayarak …’in kısıtlanmasına karar verilerek kendisine vasi atanmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, ….Hastanesine ait kurul raporu ve mahkeme gözlemine göre kısıtlı adayı hakkında vasi tayinini gerektirir bir durum bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’un 405,406 ve 408. maddeleri kapsamında kalan, akıl sağlığı, malvarlığını kötü yönetme, savurganlık ve yaşlılık sebeplerine dayalı kısıtlanma kararı verilmesi istemine ilişkindir.1-) TMK’nun 405. v 408. maddeleri yönünden yapılan inceleme; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2-) Türk Medeni Kanunu’un 406. maddesinde; “Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.” hükmü yer almaktadır. Dava dilekçesinde kısıtlanması istenilenin bugüne kadar birçok taşınmazını elden çıkardığı, elde ettiği bedellerin ne olduğunu ve ne yaptığını bilmediği, savurganlığının had safhada olup malvarlığını kötü yönettiği ve hatta yönetemediği iddiası da olduğu halde; mahkemece, Türk Medeni Kanunu’nun 406. maddesi uyarınca herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. Vesayet hakkındaki hükümlerin kamu düzenine dair olduğu, Mahkemece re’sen araştırma yapılabileceği de gözetilerek, Türk Medeni Kanunu’nun 406. maddesinde yer alan hususlar yönünden de re’sen ve tarafların gösterecekleri delillerin toplanıp değerlendirilmesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi yerine eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda (2) numaralı bentte gösterilen sebeplerle davacılar vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 Sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarda (1) numaralı bentte gösterilen sebeple reddine,HUMK’nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davacılara iadesine, 27.09.2017 oybirliğiyle karar verildi.
Related Posts

İş Kazası Maluliyet Prosedürü Ve Yüksek Sağlık Kurulu Kararı İle Adli Tıp Kurumu Kararının Çelişmesi
Read More
DİĞER İŞÇİLERE KARŞI İTHAM VE İŞVERENE HAKARET İÇEREN İSİMSİZ ŞİKAYET DİLEKÇESİ
Read More
Avukatlık Ücret Sözleşmesinde , Ücretin Net Mi Brüt Mü Olduğu Belirtilmemişse KDV Dahil Olarak Belirlenmiş Olduğunun Kabulü Gerekir
Read More