A. Bulaşıcı Hastalık Bulaşıcı (salgın)
Hastalık kaynağı ve sebebi ne olursa olsun, canlıdan canlıya bulaşabilen, şahıs veya malvarlığı zararlarına yol açan, önlenemeyen ya da önlenmesi oldukça zaman alan hastalıktır. Hastalığın kaynağı önemli değildir. Hastalık doğal olarak oluşabileceği gibi, insanlar tarafından yaratılmış ve yaygınlaştırılmış da olabilir. İnsanlar tarafından yaratılmış ve yaygınlaştırılmış olduğu hallerde bir haksız fiil sorumluluğu söz konusu olur.
Bir hastalığın bulaşıcı sayılması için ortaya çıktığı yerin ve yayıldığı alanın önemi yoktur. Genellikle geniş bir alana yayılır. Ancak bu zorunlu değildir. Belirli bir ülkeye, bir ülkenin belirli bir yöresine ilişkin de olabilir. Bulaşıcı hastalık borç ilişkisinin tarafları dışında, tarafların öngörmeleri ve engellemeleri mümkün olmayan hastalıktır. Bu yönüyle bir mücbir sebep oluşturur. Öngörülebilen ve engellenebilen bulaşıcı hastalık mücbir sebep oluşturmaz.
Borca Aykırılık Bulaşıcı
Hastalığın hukuksal açıdan önemi, bir borç ilişkisinde borçlunun bu nedenle borca aykırılıktan sorumlu tutulmamasıdır. Aşağıda ele alacağımız gibi, borca aykırılık borçlunun kusurlu olarak borca aykırı eyleminde gündeme gelebilir. Borçlunun borca aykırı davranışı, kendisi ve işletmesinin dışında öngörmesi ve beklenmesi mümkün olmayan bir olaya dayanırsa bundan dolayı sorumlu tutulamaz. Bu durumda borca aykırılıktan dolayı zarar gören alacaklı borçluyu sorumlu tutamayacak, edimin ifası imkânsiz hale gelmişse, edim yükümlülüğü sona erecek, borçlu ani edim borcu doğuran sözleşmeden dönebilecek, sürekli edim borcu doğuran sözleşmeyi feshedebilecektir. Bulaşıcı hastalığa rağmen borcun ifası imkânsız hale gelmemişse, borçlu sözleşmeden dönmemiş veya sözleşmeyi feshetmemişse, edimin ifası aşırı derecede güçleşmişse sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını talep edebilecektir.
C. Borçlunun Korunması Borçlar Hukuku
Borca aykırılık nedeniyle borçlunun sorumlu tutulmasının sebebi kusurlu davranışıdır. Borca aykırılıkta borçlunun kusuru yoksa bundan dolayı sorumlu olmaması, ayrıca belirli koşullar altında borçtan kurtulma olanağına sahip olması gerekir. Borçlunun borcunu ifa etmemesi suretiyle borca aykırı davranışı bazen kendi kusurlu davranışından değil, mücbir sebep dediğimiz olaylardan kaynaklanabilir. Mücbir sebebin söz konusu olduğu hallerde, borçlunun borca aykırı davranışının sebebi kendisi ve işletmesi dışındaki önceden öngörülmesi ve beklenmesi mümkün olmayan olaylara dayanır. Bu nedenle yasalar mücbir sebebin söz konusu olduğu hallerde borca aykırılıktan dolayı borçluyu sorumlu tutmama yönünde çözümler getirmişlerdir. Bulaşıcı hastalık da bir mücbir sebeptir. Bunun sonucu olarak borca aykırılığın faturası borçluya çıkartılamaz.
Borçlar yasalarında mücbir sebebe ve bu anlamda olmak üzere bulaşıcı hastalıklar nedeniyle borca aykırı davranan borçluyu koruyan bu genel düzenlemeler dışında yasa koyucular bu tür doğal afetler karşısında özel yasal düzenlemeler getirebilirler. Bu anlamda olmak üzere vergi borclarının ertelenmesi, işletmesini kapatmak zorunda kalanlara yardım edilmesi, işçilerin bir kısım ücretlerini ödemeyi üstlenmesi, muhtaç kişilere yardım etmesi, borclu aleyhinc icra takibinin crtelenmesi, yasaklanması bunlar arasında sayılabilir. Yasa koyucu sosyal devlet ilkesinin gereği olarak bu tür önlemler dışında, kişiler arasındaki özel hukuk sözleşmelerine ilişkin olarak da özel düzenlemeler getirebilir.
Ülkemizde de yaygınlaşan korona virüs salgını nedeniyle yasa koyucu en yaygın sözleşme türü olan kira sözleşmelerinde işyeri kiralarında kiracıları korumak amacıyla korona virüs salgını nedeniyle mağduriyetleri önlemek amacıyla birtakım önlemleri içeren 7226 olup 25,03,2020 tarihinde yürürlüğe giren
‘Torba Kanunu’un Geçici 2. maddesiyle şu düzenlemeyi getirmiştir: “01.03.2020 tarihinden 30.06.2020 tarihine kadar işleyecek işyeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye schebi oluşturmaz.”
Yasa bu düzenlemesiyle birzel hukuk sözleşmesi olan işyeri kiralarında kiracıya kira bedelini ödememe yetkisi getirmemiş, kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle kiraya verene sözleşmenin feshi ve kiracının tahliyesini bir süreliğine ertelemiştir. Biz aşağıda bulaşıcı hastalık olan korona virüs salgını nedeniyle borca aykırılık hallerinde borçluya tanınmış olan hak ve yetkilere ilişkin Borçlar Kanunu’nda yer alan genel düzenlemeleri ele alacağız.
II. BORCA AYKIRILIKTAN SORUMLULUĞUN KOŞULLARI
A. Borca Aykırılık Halleri
Borcun kaynağı ne olursa olsun, borcu zamanında, yerinde ve borç ilişkisine uygun olarak ifa edilmesi gerekir. Borcun ifa edilmemesinin değişik görünümleri vardır. Bunlara borca aykırılık halleri adı verilmekte, son zamanlarda “ifa engelleri” olarak adlandırılmaktadır. Borca aykırılığın genel sonuçları TBK’da genel hükümlerde (TBK md. 83-126) düzenlenmiştir. Ancak sözleşmeden doğan borç ilişkileriyle ilgili olarak borca aykırılığa ilişkin özel hükümlere yer Örneğin satış sözleşmesinde saticinin temerrüdü (TBK md. 212); zapta karşı sorumluluğu (TBK md. 214 vd.), ayıba karşı sorumluluğu (TBK md. 219 vd.); kira sözleşmesinde kiraya verenin ayıptan sorumluluğu (TBK md. 304 vd.), zapttan sorumluluğu (TBK md. 309 vd.), kiracının temerrüdü (TBK md. 315); cser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu (TBK md. 474 vd.) bunlara örnek gösterilebilir. Özel hükümlerin bulunmadığı hallerde bütün borç ilişkilerinde borca aykırılık halleri şu şekilde sıralanabilir:
1. Kusurlu Sonraki İmkânsızlık Borç ilişkisi kurulduktan sonra, edimin ifası borçlunun kusuru sonucu imkânsız hale geldiğinde, aynen ifa mümkün olmadığından alacaklı borçludan TBK md. 112 gereğince uğradığı zararlarının tazmin edilmesini talep edebilir.
2. Borçlunun Temerrüdü TBK md. 117-120 borçlunun temerrüdünün genel koşulları ve sonuçlarını, TBK md. 123-126 ise tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde borçlunun temerrüdünün koşulları ve sonuçlarını hükme bağlamıştır.
3. Alacaklının Temerrüdü TBK md, 106 ve devamında alacaklının temerrüdü düzenlenmiştir. Alacaklının temerrüdü borçluyu borçtan kurtarmaz, fakat borçlunun borçtan kurtulması için başvurulacak yasal olanaklardan yararlanmasını sağlar. Bu olanak verme borçlarında borç konusunun tevdi edilmesi ve tevdiye elverişsizlik halinde ise verilecek şeyin satılması suretiyle bedelinin tevdi ettirilmesidir.
4. Kötü İfa (Gereği Gibi İfa Etmeme) Borçlu edimini ifa etmiş olabilir. Ancak ifa sözleşmeye veya kanuna uygun değilse, kötü ifadan söz edilir. Satıcı malı teslim etmiş fakat mal kullanmaya elverişli değildir; kiraya veren kiralananı kiracıya teslim etmiştir fakat kiralanan kullanmaya elverişli değildir. Kötü ifa ayıplı veya eksik ifa hallerini kapsayabilir.
5. Aşırı ifa güçlüğü Sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan öngörülemeyen ve beklenmeyen haller borçlunun edimini ifa etmesini aşırı derecede güçleştirmiş olabilir. Bu durum borca aykırılık değil karşımıza ifa engeli olarak çıkabilir.
B. Borca Aykırılıktan Doğan Tazminat Sorumluluğunun Koşulları
Bütün borca aykırılık hallerinin genel sonucu olarak alacaklının bu yüzden doğan zararının tazmin edilmesi için gerekli koşulların neler olduğunu TBK md. 112 hükmünden çıkarmak mümkündür. Bunun için haksız fiil sorumluluğu için TBK md. 49’da olduğu gibi beş koşulun bir arada bulunması gerekir.
1. Fiil Borçlunun borca aykırı bir fiili ya da davranışı olmalıdır. Borca aykırı fiil , borçlunun yapmaması gereken fiilleri yapması, ya da yapması gerekenleri yapmaması şeklinde olabilir. Borçlunun yapmaması gereken fiilleri yapmasına örnek olarak satıcının gıda ürünleri arasına kullanım süresi geçmiş olanları katması; yüklenicinin projeye aykırı inşaat yapması; hastaya yüksek dozda ilaç verilmesi; operasyonda hastanın sağlam organlarına zarar verilmesi verilebilir.
Borçlunun yapması gerekirken yapmaması şeklindeki borca aykırı fiillerine örnek olarak ,saticinin satılan malı zamanında teslim etmesi, kiracının kira bedelini zamanında ödemesi, yüklenicinin eseri zamanında yaratıp teslim etmesi, vekilin vekalet görevini sözleşmeye uygun olarak yerine gerekirken bunları yapmaması; operasyona tabi tutulan hastanın süresinde uyandırılması gerekirken, uyandırılmaması, hastanın düzenli olarak ateşinin ölçülmesi gerekirken ölçülmemesi, tahlillerinin yapılması gerektiği halde yapılmaması, işverenin işyerinde iş güvenliği önlemlerinin alınması gerekirken bunların alınmaması verilebilir.
2. Filin Borca Aykırılık Teşkil Etmesi Borçlunun ifa etmesi gereken borcun kapsamı ve niteliği sözleşmeden doğan borçlarda sözleşmede tayin edilebileceği gibi, yasa tarafından da bu tayin edilmiş olabilir. Satıcının satılanı zamanında teslim etmemesi, ayıplı olarak teslim etmesi, kiraya verenin kiracının kullanmasına elverişli olmayan kira konusu malı teslim etmesi, işverenin işyerinde iş güvenliği önlemlerini almaması, inşaatın projesine aykırı olarak yapılması hallerinde borca aykırılık söz konusudur.
3. Zarar Alacaklı borçlunun borca aykırı fiili sonucu zarara uğramış olmalıdır. Buraya her türlü zarar girebilir. Bu anlamda olmak üzere zarar maddi veya manevi, müspet veya menfi, doğrudan veya dolaylı ya da yansıma yoluyla zarar olabilir.
4. İlliyet Bağı Borçlunun borca aykırı fiili ile alacaklının uğradığı zarar arasında uygun illiyet bağının (sebep sonuç bağının) bulunması gerekir. illiyet bağını kesen sebeplerin bulunduğu durumlarda, diğer koşullar bulunmasına rağmen, borçlunun doğan zarardan sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. illiyet bağını kesen sebepler haksız fiil nedeniyle tazminat sorumluluğunu engellediği gibi, sözleşmeden doğan borçlarda da borçlunun borca aykırılıktan sorumlu tutulmaması sonucunu doğurur. İlliyet bağını kesen genel üç sebep vardır. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusurudur.
5. Kusur Borçlunun borca aykırılıktan sorumluluğu kusur sorumluluğudur. Buna göre diğer koşullar bulunduğu halde, borçlu borca aykırılık sonucu doğan zararda kusurlu değilse, zararın tazmini gündeme gelmeyecektir. Bu anlamda olmak üzere illiyet bağını kesen sebepler ile kusur kavramlarını birbirinden ayırdetmek gerekir. Bu iki kavram çoğu zaman birbirine karıştırılmaktadır.
Örneğin: Yüklenicinin sözleşmeye uygun olarak yaptığı inşaat deprem sonucunda yıkılırsa, inşaatı zamanında teslim etmemesi nedeniyle işsahibinin uğradığı zarardan sorumlu olmayacaktır. Burada borçlunun doğan zarardan sorumlu tutulmamasının sebebi illiyet bağını kesen sebebin varlığıdır, Buna karşılık bu örneğimizde inşaatın zamanında teslim etmemesi, depremden kaynaklanmamışsa yüklenici doğan zarardan kusuru nedeniyle sorumlu tutulacaktır. Yüklenici kusursuzluğunu kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilir.
Örneğin: İnşaatın gecikmesi işsahibinin gerekli malzemeleri zamanında teslim etmemesinden ya da verdiği yanlış talimatlardan kaynaklandığı kanıtlanırsa yüklenici kusur koşulu bulunmadığı için sorumlu tutulamayacaktır. Alacaklının zararı olayda mücbir sebepten kaynaklanmışsa, borçlu illiyet bağının yoklugu nedeniyle sorumlu tutulamaz. Ancak alacakimin zarara uğramasında aynı zamanda borclunun kusuru varsa, mücbir sebep nedeniyle sorumluluktan kurtulamayacaktır.
Örneğin: Borçlu ocimini zanimaninda ifa etmemiş, temerrüde düşmüşse, temerrilde düştüğü tarihten sonra meydana gelen umulmayan Jual ve mücbir sebeplerden doğan zararlardan sorumlu olacakur. TBK md. 119 bunu öngörmektedir.
C. Borca Aykırılığın Sonuçları
1. Borca Aykırılık Nedeniyle Doğan Zararının Tazmini
TBK md. 112 borca aykırılık halinde alacaklının uğradığı zararın tazmini konusunda genel ve temel bir düzenleme getirmiştir. Borca aykırılığa ilişkin özel hükümlerin bulunduğu hallerde, yasa koyucu alacaklının bu yüzden doğan zararlarının tazmini konusunda özel hükümlere yer vermemiş olup, TBK md. 112 hükmü uygulama bulacaktır. Buna göre borcun kaynağı ve türü ne olursa olsun, bütün borç ilişkilerinde borçlunun borca aykırı davranışı halinde doğan zararın tazmini bu düzenlcmncyc göre talep edilebilecektir.
2. Aynen ifa Borçlu borca aykırı davrandığı borç konusunun aynen ifası mümkün ise alacaklı borçludan aynen ifayı talep edebilir. Bu nedenle borca aykırılığın genel sonucu, alacaklının zararının tazmin edilmesi değildir. Alacaklı mümkün ise aynen ifayı talep edebilir. Bunun yanında borca aykırılık nedeniyle uğradığı zararın tazmin edilmesini de TBK md. 112 gereğince talep edebilir.
3. Sözleşmeden Dönme veya Sözleşmenin Feshi Sözleşmeden dönme ani edim borcu doğuran sözleşmelerin, sonradan ortaya çıkan bir sebeple geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılmasıdır. Satış ve eser sözleşmesi ani edim borcu doğuran sözleşmelerdir. Borçlu kısım kısım ifa yükümlülüğü altında değilse, yani satışta satıcı bir tek teslimle, yüklenici eser sözleşmesinde eseri bir imalat ve teslimle borcundan kurtulabiliyorsa ani edim borcu doğuran bir sözleşme söz konusudur. Fesih ise sürekli edim borcu doğuran sözleşmelerde söz konusudur.
Kira, hizmet, vekalet, abonman, taksitle satış bunlara örnek gösterilebilir. Bu tür sözleşmeler kurulduktan sonra ortaya çıkan bir sebeple ortadan kaldırılırsa sözleşme geçmişe değil geleceğe etkili olarak ortadan kaldırılabilir? Alacaklının sözleşmeden dönmesi veya sözleşmenin feshi haklı sebebe dayanmalıdır. Sebep haklı değilse, bu durumda alacaklı borca aykırı davranmış olur ve diğer taraf yukarıda açıkladığımız gibi aynen ifa mümkün ise aynen ifayı, bununla beraber doğan zararının tazmin edilmesini; aynen ifa mümkün değilse zararının tazmin edilmesini talep edebilecektir.
III. MÜCBİR SEBEBİN TAZMİNAT SORUMLULUĞUNA ETKİSİ
A. Mücbir Sebebin Haksız Fiil Sorumluluğuna Etkisi
Bu hükme göre haksız fiilin tazminat sorumluluğuna yol açabilmesi için beş koşulun bir arada bulunması gerekir’.
1. Fiil (Eylem) Fiil olumlu (aktif eylem) ya da olumsuz (pasif eylem) şeklinde gerçekleşebilir. Failin sorumlu tutulabilmesi için haksız füil ehliyetine sahip olması yani olay anında fiilinin sonuçlarını bilebilecek ayırt etme gücüne sahip olması gerekir. Haksız fiil ehliyeti için, hukuksal işlem ehliyetinden farklı olarak failin ayırt etme gücüne sahip olması veterlidir, yaşı ve kısıtlı olup olmaması önem taşımaz.
2. Hukuka veya Ahlaka Aykırılık Failin fiili hukuk düzeni tarafından emredici bir kuralla yasaklanmış olmalıdır. Bu anlamda olmak üzere başkalarının salus (kişilik) ve mal varlıklarına yönelik zarar veren her eylem hukuka aykırıdır, Fiil hukuka aykırı olmadığı halde ahlaka aykırı olabilir.
TBK md. 49/f.Il ahlaka aykırılığın haksız fiil sayılabilmesi için hukuka aykırılıktan farklı olarak failin fiilini başkalarına zarar vermek kastıyla işlemiş olması gerekir.O halde hukuka aykırılık için failin herhangi bir kusuru yeterli olduğu halde, ahlaka aykırılık için failin fiilinin kasten işlenmiş olması zorunludur.
3. Zarar Failin fiili bir zarara yol açmış olmalıdır. Zarar maddi veya manevi, doğrudan ya da dolaylı, yansıma yoluyla zarar olabilir. Maddi zarar fiili zarar ya da kazanç kaybı şeklinde gerçekleşebilir. Haksız fiil failinin bu filinin sonucu elde ettiği kazanç zarar kavramına girmez. Failin elde ettiği kazancın fiilin mağduruna iadesi yasalarda özel hükmün bulunduğu hallerde (TMK md. 25/f.111; 5846 sayılı FSEK md. 70/f.111; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu md. 151/2/b gibi) mümkün olabilir.
4. İlliyet Bağı Zarar ile failin fiili arasında illiyet bağı yani sebep sonuç bağı bulunmalıdır.Zarar failin filinden değil daha önceki ya da sonraki bir sebepten doğmuşsa fail bundan sorumlu olmayacaktır. Örneğin: Failin basit bir tibbi tedavi ile iyileşecek şekilde yaraladığı kişi hastanede korona virüsü kaptığı için ölmüşse, önüne geçilen illiyet söz konusu olup, fail ölümden sorumlu tutulmayacaktır.
Failin fiili ile zarar dediğimiz sonuç arasındaki bağı kesen sebepler söz konusu olabilir. Bu durumda illiyet bağını kesen sebeplerden söz edilir. illiyet bağını kesen üç genel sebep vardır. Bunlara genel dememizin sebebi hem haksız hem de sözleşme sorumluluğunda uygulanabilmeleridir. Bunlar zarar görenin ağır kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru ve mücbir sebeptir.
Bulaşıcı hastalığın borç ilişkilerine etkisi konusunda bizi mücbir sebep konusu yakından ilgilendirmektedir. Mücbir sebep, önceden tahmin edilemeyen, tahmin edilebilse bile önüne geçilemeyen doğal ya da sosyal olayları ifade eder. Doğal olaylara deprem, sel, yıldırım düşmesi, öngörülmeyen kuraklık ya da don, bulaşıcı hastalık gibi haller girer. Bulaşıcı hastalığın haksız fiiller hukukunda illiyet bağını sebep olarak uygulanması ender olarak karşımıza çıkar.
Bu ender hale şu örnek verilebilir: A, yoldan geçen ya da yakını olan B ile tokalaşmış, kucaklaşmış, bu olayda dört gün sonra B korona virüsü nedeniyle tedavi altına alınmış fakat kurtarılamamıştır. Yapılan araştırınada A’nın Umre ziyaretinden döndüğü ve kendisinin de bu hastalıktan öldüğü saptanmıştır. B’nin mirasçıları A aleyhine tazminat davası açtığında, A’nın eylemi ile doğan zarar arasındaki illiyet bağını kesen bulaşıcı hastalığın söz konusu olduğu kanıtlanırsa sorumluluk söz konusu olmayacaktır.
5. Kusur TBK md. 49 kusura dayanan haksız fiil sorumluluğunu düzenlemektedir. Kural olan sorumluluk budur. Ancak yasalarımızda bu kuralın istisnası olan “kusursuz sorumluluk” adını verdiğimiz istisnai haller (TBK md. 66-71; TMK md. 369; 2918 sayılı KTK md. 85 gibi) vardır. illiyet bağını kesen sebepler ve bunlardan bulaşıcı hastalık unsuru ile kusur kavramlarını birbirinden ayırdetmek gerekir. Failin kusuru varsa, illiyet bağını kesen sebep tek başına sorumluluktan kurtuluş sebebi olamaz.
Orneğin: Deprem sonucu bina yıkılmıştır. Binayı yapan kişi binayı fen ve tekniğe uygun olarak yapmışsa, doğan zarardan illiyet bağını kesen sebep nedeniyle sorumlu olmayacaktır. Ancak yüklenicinin binanın yapımında kusuru varsa, tek başına illiyet bağının kesilmesi sorumluluğu ortadan kaldıramaz. Örneğin: Yüklenici binayı kaçak olarak ya da dere kumu yerine deniz kumu kullandığı için bina yıkılmışsa, zararın doğum sebebi deprem değil, yüklenicinin kusurudur.
Yukarıda Umre’ den dönen A’nin, B ile teması sonucu B’nin ölümü örneğine dönecek olursak. A korona virüsü kaptığını bildiği halde; özellikle karantinadan ya da yoğun bakımdan kaçarak B’nin reddetmesine, ondan uzaklaşmaya çalışmasına karşılık ona sarılmışsa bulaşıcı hastalığın illiyet bağını kesen sebep olarak doğan zarardan sorumluluktan kurtulma sebebi olamayacaktır.
B. Bulaşıcı Hastalık ve Sözleşme Sorumluluğuna Etkisi
1. Bulaşıcı Hastalığın Mücbir Sebep Sayılmasının Koşulları
Bulaşıcı hastalığın mücbir sebep sayılabilmesi ve borçluyu borca aykırılıktan dolayı sorumluluktan kurtarabilmesi için, borçlunun edimini ifa etmesini etkilemesi gerekir. Bu anlamda olmak üzere bulaşıcı her hastalık borçluyu sorumluluktan kurtaramaz. Bunun için aşağıdaki koşulların bulunması gerekir:
a. Bulaşıcı hastalığın bulunması Hastalığın bulaşıcı olup olmadığı konusunda yetkili uzman kuruluşların bilgisine başvurulabilir. Tüm Dünya’yı ve ülkemizi derinden etkileyen korona virüs salgını DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından PANDEMI yani salgın hastalık olarak ilan edilmiştir. Koronanın mücbir sebep sayılabilmesi için borçlunun edimini ifayı engellemiş olmalıdır. Vekilin vekalet görevini yerine getirmesi, satıcının satılanı teslim borcunu ifası, kiracının kira bedelini ödemesi, yüklenicinin inşaatı yapması koronadan etkilenmemişse edimin ifa edilmemesi nedeniyle alacaklının uğradığı zararı tazminle yükümlü olacaktır.
Buna karşılık korona nedeniyle yargi faaliyetlerine ara verilmişse, avukatın dava açmaması, duruşmalara girmemesi; üretimin durmasına karar verilmis satıcı satılanı temin edememiş, sokağa çıkma yasağı nedeniyle temin ettiği malı alıcıya teslim edememişse, bankacılık faaliyetleri durdurulmuş kira bedeli ödenmemişse, yüklenicinin işçileri koronaya yakalandığı için karantinaya alınmış inşaat durmuş teslimi gecikmişse, bulaşıcı hastalık nedeniyle edimin ifası mümkün değildir. Bulaşıcı hastalık yöresel olabilir. Bu durumda bundan etkilenmeyen yörelerde borçlunun borcunu ifa etmemesi nedeniyle alacaklının uğradığı zararın tazmini gerekir.
b. Edimin ifasını engellemesi gecikmesi, karşı edimin ifasının tehlikesi girmesi, ifanın Edimin engellenmesi ifanın imkansızlaşınası şeklinde de oluşabilir. Bulaşıcı hastalığa rağmen borçlunun edimini ifa etmesi mümkün olabilir. Bu durumda borcun ifa edilmemesi nedeniyle alacaklının uğradığı zararı tazmin yükümlülüğü vardır. Örneğin: Satıcının bulaşıcı hastalıktan önce teslime hazır ettiği bulaşıcı hastalık bahanesi ile aliciya teslim etmemesi halinde borca aykırılıktan sorumluluğu vardır. Keza bulaşıcı hastalık kiracının kira bedelini ödemesini engellememiş olabilir.
Buna karşılık bulaşıcı hastalık nedeniyle satıcının temini gereken malların üretimi yasaklanmış, sokağa çıkma yasağı nedeniyle alıcıya teslimi mümkün olmamış, sokağa çıkma yasağı nedeniyle kiracının kira bedelini bankadan havale etmesi mümkün olmamışsa geçici imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle doğan zararının tazmin edilmesini talep edemez.
Bulaşıcı hasta tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde önceden ifa yükümlüsüne ifası gereken karşı edimin ifasını da tehlikeye sokabilir.Örneğin: Taksitle taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde alıcının önceden ifa yükümlüsü olması nedeniyle edimlerini ifa yükümlülüğü bulunmasına rağmen, saticinin taşınmazın mülkiyetini devir ve teslim etme edimi (karşı edim) bulaşıcı hastalık nedeniyle tehlikeye girebilir.
O halde bulaşıcı hastalığın ifaya engeli, ifanın gecikmesi ve gereği gibi yapılamaması şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, ifanın imkansızlaşması şeklinde de ortaya çıkabilir. Edimin ifası borç ilişkisinin kurulmasından sonra, borçlunun kusuru olmaksızın imkânsız hale gelmişse bu durum TBK md. 136 gereğince borcun kendiliğinden sona erme sebebidir. İmkansızlığın borcu sona erdirebilmesi için kalıcı ve kesin olması gerekir. Geçici imkânsızlık borcu sona erdirmez. Borçlunun gecikmiş ifada bulunması mümkün olup, gecikmeden sorumlu olmayacaktır.
Bu anlamda olmak üzere para borcunun ifası korona virüs salgını nedeniyle gecikmiş olabilir. Fakat ifayı imkânsız hale getirmez. Bu genel açıklamalardan sonra aşağıda korona virüs salgının sözleşme sorumluluğuna etkilerine değişik ihtimallere göre ele alalım.
2. Sözleşme Sorumluluğuna Etkisi
a. Tazminat sorumluluğuna etkisi Sözleşmeden doğan borca aykırılığın genel sonucu yukarıda ifade ettiğimiz gibi alacaklının bu yüzden doğan zararının TBK md. 112 gereğince tazmin edilmesidir. Bu hüküm gereğince borçlunun doğan zarardan sorumlu tutulabilmesinin koşulları ile TBK md. 49 da öngörülen haksız fiil sorumluluğunun koşulları örtüşmektedir. Aralarındaki fark TBK md. 49 hükmünün uygulandığı hallerde taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin bulunmaması, borçlunun (haksız fiilden sorumlu tutulanın) sorumlu tutulmasının sebebinin, zarar görene haksız bir fiil sonucu zarar verilmiş olmasıdır.
TBK md. 112’nin uygulandığı hallerde ise, borçlunun sorumluluğunun sebebinin haksız bir fiile değil tarafalar arasındaki hukuksal işlemden kaynaklanan bir borç ilişkisine dayanmasıdır. O halde TBK md. 49’da borçlunun (failin) haksız, TBK md. 112’de ise borçlunun borca aykırı bir fiili söz konusudur. Her iki sorumlulukta da zarar (sonuç) ile fiil (sebep) arasında illiyet bağının bulunması zorunludur. İlliyet bağını kesen sebep varsa, diğer koşullar bulunsa bile sorumluluk gündeme gelmeyecektir.
Bu açıklamamıza göre, borca aykırılık halinde, zarar dediğimiz sonuç, borçlunun borca aykırı fiilinden kaynaklanmıyor, fiil ile zarar arasındaki illiyet bağını kesen bir mücbir sebep bu anlamda olmak üzere bulaşıcı bir hastalık varsa doğan zarardan sorumluluk gündeme gelmeyecektir. Korona virüs salgının ortaya çıkması üzerine; satıcı satım konusu malı teslim edemezse, satıcı taşınmazın tapuda tescili ve alıcıya teslimini sağlayamazsa, üretim durduğu ya da yurt dışından ithalat yasaklandığı için ürünler alıcıya ya da işsahibine teslim edilemezse, yüklenici inşaatı durdurup süresinde tamamlayamazsa, işçi salgın hastalık nedeniyle sokağa çıkma yasağı nedeniyle işini yerine getirmezse, yurt dışına uçuşlar yasaklandığı için havayolu şirketi daha önceden uçuş takvimi belli olan yolcuya taşıyamazsa, yurt dışına seyahat düzenleyen şirket korona riski nedeniyle turların yapılmasını ertelerse, kredi borçlusu dışarı çıkma yasağı ve sağlık tehdidi nedeniyle dışarı çıkamayıp kredi borcunu vadesinde ifa edemezse, kambiyo senedi borçlusu tüm işlerinin durması, mal veya hizmet üretememesi nedeniyle borcunu ödeyemezse, taksitle satın alan alıcının taksit borcunu dışarı çıkma yasağı nedeniyle zamanında ödeyemezse alacaklının bu yüzden doğan zararlarını tazmin etmekle yükümlü olmayacaktır.
Alacaklının borçlunun borca aykırı davranışı bulaşıcı hastalık nedeniyle uğradığı zarar borcun özellikle zamanında ya da gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle gecikmeden kaynaklanan zarar, gecikme nedeniyle sözleşmede öngörülen ceza koşulu talebi, para borçlarında temerrüt faizi (TBK md. 120) ve aşkın zarar (TBK md. 122) gibi zararları kapsar. Bu verdiğimiz ve benzeri örneklerde vurgulamamız gereken husus, bulaşıcı hastalığın sorumluluğa etkisinin, borçlunun bu yüzden alacaklının uğradığı zarardan sorumlu tutulmamasıdır.
Bundan bulaşıcı hastalığın kural olarak borcu sona erdiren bir sebep olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Bulaşıcı hastalığa rağmen borçlunun edimini ifa etmesi imkânsız hale gelmemişse, borçlu edimini, bulaşıcı hastalık ifaya engel olduğu sürece, alacaklının uğradığı zarar dışında borcu ifa yükümlülüğünden kurtulamaz. Yukarıdaki örneğimizde bulaşıcı hastalık nedeniyle geciken taşınmazın tapudan devir işlemi, taşınırın teslimi, inşaata devam edilmesi, yurt dışı seyahatin yapılması borçları ifa edilecektir. Bulaşıcı hastalık, borcu ifa yükümlülüğünü ortadan kaldırır mı? Bu hususu aşağıda ele alacağız.
b. Sözleşmeden dönme ve sözleşmenin feshi sözleşmeden doğan borçlarda dönme ya da fesih suretiyle borcu sona aa. Bulaşıcı hastalık erdirmeye de neden olabilir. bb. Bulaşıcı hastalık sonucu eser sözleşmesinde yüklenicinin eseri yaratması imkânsız hale gelebilir. Eserin imalı için gerekli malzemelerin ithali, eseri yaratacak kişinin sokağa çıkması vasaklanmış, eseri yaratacak yabancı uyruklu elemanların kendi ülkesine dönmesi zorunluluğu doğmuş olabilir. Bu durumda yüklenici mücbir sebep nedeniyle sözleşmeden dönebilir.
Aynı durumlar işsahibi için gündeme gelebilir. İşsahibi bulaşıcı hastalık nedeniyle otellerin, alışveriş merkezlerinin, spor salonların belirsiz süreyle kapatıldığı bir dönemde bu amaçlarla,belirli bir sezon için açacağı işletme için yüklenici ile yaptığı sözleşme konusu otel, alışveriş merkezi, spor salonu inşaatı işinden dönebilir. cc. Sürekli edim borcu doğuran yaygın bir sözleşme türü olarak kira sözleşmeleri bulaşıcı hastalıktan çok etkilenen bir sözleşme olarak karşımıza çıkabilir. Uzun süreli bir kira sözleşmesinde, bulaşıcı hastalık nedeniyle işyeri kapatılan kiracı, kira sözleşmesini kalan süresi için fesliedebilir. Türkiye’de uzun süreli olarak çalışmaya gelen yabancı uyruklu kiracı, corona virüs nedeniyle ülkesine dönmek zorunda kalırsa, kira sözleşmesini kalan slire için ileriye etkili olmak üzere feshedebilir.
Yurtta kalan öğrenci, örgün eğitim yerine online eğitime geçilmesi nedeniyle yurt ile akdettiği sözleşmeyi kalan süre için feshedebilir. dd.
Yukarıdaki örneklerimizde sözleşmeden dönülmesi veya feshi halinde fesih sonrası için tarafların yaptıkları ödemelerin iadesi talep edilebilecektir. Bu iadenin sebebi TBK md. 77-82’de düzenlenmiş olan sebepsiz zenginleşmeye dayanacaktır. ee. Bulaşıcı hastalık sözleşmeden dönme veya sözleşmenin feshi için haklı sebeptir. Haklı sebeple sözleşmeden dönen ya da haklı sebeple fesheden taraf, TBK md. 112 gereğince alacaklının bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olmayacaktır. Bu hususu yukarıda açıklamış bulunuyoruz.
c. Sözleşmenin uyarlanması Bulaşıcı hastalık sözleşmeden doğan borçlarda, borcun ifasını imkânsız hale getirmemiş ve sözleşmeden dönme ya da feshinin koşulları mevcut değilse, TBK md. 138 gereğince “aşırı ifa güçlüğü” nedeniyle sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması gündeme gelebilir. aa. Uyarlama geçerli bir şekilde kurulmuş olan sözleşmeden doğan bir borcun sonradan ortaya çıkan bir sebeple ifasının aşırı güçleşmesi nedeniyle, henüz borcunu ifa etmemiş ya da ifa etmekle birlikte buna ilişkin haklarını saklı tutmuş olan borçlunun sözleşmenin yeni koşullara göre güncellenmesini isteme hakkıdır.
TBK’da uyarlama konusunda bazı sözleşme türlerine ilişkin özel hükümlere yer verilmiştir. Bu özel hükümler (Bağışlama sözü vermeden dönme TBK md. 296/b.3; ürün kirasında TBK md. 369; götürü bedel kararlaştırılmış eser sözleşmesiyle ilgili TBK md. 480/f.11) yanında bütün sözleşmeler için uygulanabilen TBK md. 138’deki genel hüküm kabul edilmiştir. bb. Uyarlama sözleşmeler hukukunda hakim olan “ahde vefa ilkesi”nin bir istisnasıdır. Bu nedenle gelişigüzel her nedenle değil sözünü ettiğimiz maddede öngörülen sıkı koşulların varlığını gerektirir.
Bunun için sözleşmenin kurulmasından sonra, borçlunun önceden öngörmesi mümkün olmayan ve beklenmeyen olağanüstü haller nedeniyle aynı koşullarla edimini ifa etmesinin aşırı şekilde güçleşmesi zorunludur. Sözleşmenin kurulmasından sonra öngörülemeyen ve beklenmeyen olağanüstü haller, mücbir sebepler olarak karşımıza çıkar. cc. Yukarıda ifade etmiş olduğumuz gibi, bir mücbir sebep olan bulaşıcı hastalık, borçlunun edimini ifa etmesini imkânsız hale getirebilir. Bu durumda borçlu için TBK md. 136’da düzenlenmiş olan, sonraki kusursuz imkânsızlık nedeniyle borcun sona ermesi gündeme gelir ve borçlu borcunu ifa etmemesi nedeniyle sorumlu tutulamayacak, edimi ifa yükümlülüğünden kurtulacaktır.
Mücbir sebep ve bu anlamda olmak üzere bulaşıcı hastalık, borçlunun borcunu ifa etmesini imkânsız hale getirmemiş olabilir. Bu durumda ise mücbir sebeb, TBK md. 138’de düzenlenmiş olan “aşırı ifa güçlüğü” nedeniyle sözleşmenin uyarlanmasını talep hakkına yol açar. TBK md. 136’da ifa imkânsızlığı, TBK md. 138’de ise ifa güçlüğü söz konusudur. Borçlunun bulaşıcı hastalık nedeniyle edimi ifa etmesi imkansızlaşmadığı halde, aynı koşullarla borcunu ifa etmesi kendisi için aşırı derecede güçleşmiş olabilir.
Örneğin: Satıcının korona virüsünün merkezi Çin’den ithal edeceği malı alıcıya ithalat yasaklandığı için; keza yurt dışına seyahat programı düzenleyen şirketin bu ülkelere seyahatin yasaklanması nedeniyle edimini ifa etmesi imkânsız hale gelmiştir. Buna karşılık satıcının satım konusu malı ithal etmesi yasaklanmamış olmasına rağmen, ulaşım giderlerinin artması nedeniyle ya da sözleşmede öngörülen sürede ifa edilmesi aşırı derecede güçleşmişse ifa güçlüğü söz konusu olacaktır. Bulaşıcı hastalık nedeniyle edimin ifasının güçleşmesi sonucu uyarlama edimde olabileceği gibi sürede de söz konusu olabilir. Örneğin: Yüklenici ya da satıcı korona virüs salgını nedeniyle çalışma takvim ve sürelerin aksaması,ötelenmesi,ulaşımın güçleşmesi nedeniyle malzemelerin temininde gecikilmesi hallerinde uyarlama ifa süresiyle sınırlı olarak talep edilebilir. Bu durum özellikle alacaklıya süreli olarak tanınan alacak hakkının korona virüs salgını nedeniyle kullanamadığı süre kadar uzatılması halinde önem taşır. Kiracı bir oteli beş yıl için kiralamıştır.
Korona virüs salgını nedeniyle otelini kapatmak zorunda kalmış, salgın tehlikesi geçince yeniden işletmeye açmıştır. Kapalı kaldığı sürenin uyarlama yoluyla kira süresine eklenmesini kiraya verenden talep edebilecektir. Aynı durum hazine arazisini “yap işlet, devret modeli ile” kira sözleşmesi ile ya da üst hakkı olarak devir alan işletmeci için de söz konusu olabilir. dd. Bulaşıcı hastalık TBK md. 138’de sözü edilen “öngörülemeyen ve beklenmeyen” hallerdendir. Borçlunun aşırı ifa güçlüğü nedeniyle uyarlama talep edebilmesi için öngörülemeyen veya beklenemeyen hallerin varlığı yeterli olmayıp, borçlu edimini ifa etmemiş ya da ihtirazi kayıtla ifa etmiş olması gerekir.
Satıcı korona virüs nedeniyle malın bedelinin ya da nakliye giderlerinin öngörülmeyen şekilde artması nedeniyle sözleşmede öngörülen bedel ile edimini ifa edemeyebilir. Satıcı bedelde uyarlama talep edebilir. Yüklenici inşaatı yirmi dört ay içinde teslim etmeyi üstlenmiştir. Ancak korona virüsü nedeniyle işçilerin bir ay süreyle çalıştırılması, malzemelerin üç ay süreyle temin edilmesi, Belediye İmar Müdürlüğü’nde bir ay içinde alınması gereken bir onayın belediye çalışanlarının asgari sayıda çalıştırılması nedeniyle üç ay içinde alınmasının mümkün olduğu hallerde, yüklenici edimin ifası süresinin uyarlanmasını talep edebilir. Spor salonunu, hamamı, kuaför salonunu, alışveriş merkezindeki işyerini kiralayan kiracı. korona virüs nedeniyle bu yerlerin kapatılması sonucu kira bedelini ödeyemez duruma düştüğünde. kiraya verenden uyarlama talep edebilir.
d. Ödemezlik def’i veya ödemeden acze düşen kişiye ifadan kaçınma aa. Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, sözleşmeden ya da kanundan dolayı önceden ifa yükümlülüğü yoksa, kendi edimini ifa etmeyen taraf, diğerinden edimin ifasını talep edemez. Aksi halde, kendisinden ifa talep edilen borçlu, alacaklıya karşı “ödemezlik defini” ileri sürebilir”. Orneğin: Mobilyacını alıcının siparişi üzerine imal edeceği mobilyalar teslim edilmeden, alıcıdan bedeli talep edemez. Eser sözleşmesinde bedel işin tesliminde ödenir (TBK md. 479). bb. Aynı konuyla ilgili TBK md. 98 ise tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmede, önceden ifa yükümlülüğü bulunan kişinin, diğer tarafın karşı edimini ifa etmesi tehlikeye girerse, edimini ifadan kaçınabilmesine olanak tanımıştır”. Bu durumda önceden ifa yükümlüsü borcu ifadan yani borçtan kurtulmamaktadır. Önceden ifa yükümlüğü bu durumda kendisine karşı edim için güvence verilmesini isteme, aksi halde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.
Yukarıdaki örneğimize dönelim. Mobilyacı M, A’nın ödeyeceği altı taksitten sonra mobilyaları teslim etmeyi üstlenmiştir. A iki taksiti ödedikten sonra M’nin mobilyaları imal edip teslim edemeyecek duruma düştüğünü görürse, taksitleri ödemeyi durdurup, kendisine güvence verilmesini isteyebilir. Güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir. Karşı edim yükümlüsünün edimini ifa yükümlülüğünün tehlikeye düşmesi ifa güçsüzlüğüne düşme, özellikle iflas etme ya da hakkındaki haczin sonuçsuz kalması şeklinde ortaya çıkabilir. cc. Korona virüs salgını nedeniyle tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerin birçoğunda, sonradan ifa yükümlüsünün edimini ifa etmesi tehlikeye girebilir.
Zira bu salgın nedeniyle arz ve talep dengesinin değişeceği, üretimin ve istihdamın duracağı, büyük bir işsizlik sorununun ortaya çıkacağı, firmaların mali ve ekonomik durumlarının bozulacağı, mal ve hizmet alımlarının düşeceği açıktır. Bunun sonucu olarak önceden ifa yükümlüsü olan borçlu borcunu ifa ettiği halde karşı tarafın edimini ifa etmeme riski büyüktür. Aşağıdaki örneklerle açıklayalım. Bir konut ya da işyeriyle ilgili inşaat projesi sunan yükleniciden, alıcı ileride inşa edip kendisine teslim edilecek konut ya da işyeri alımı için taksitle bir satış sözleşmesi yapmıştır.
Korona virüs salgını nedeniyle proje sahibi yüklenicinin edimlerini yerine getirmesi tehlikeye girebilir. Bu anlamda olmak üzere alıcının gezip gördüğü şantiyede hiçbir çalışma ve üretimin olmadığı, yüklenici aleyhine bankalardan aldığı krediler nedeniyle takiplerin başladığı, satış konusu taşınmaza hacizler konulduğu, taşınmazlar ipotek edilerek krediler alındığı durumda, alıcı taksitlerini ödemeye devam ettiğinde inşa edilecek konut ya da işyerinin kendisine teslim edilmesi tehlikesi karşısında taksitleri ödemeyi durdurabilir. Borçludan kendisine söz konusu konut ya da işyerinin teslim edileceğine ilişkin güvence verilmesini talep edebilir. Aksi halde sözleşmeden dönebilir.
e. Edimden ve tasarruf edilen masraflardan indirim talebi Tam iki tarafa borc yükleyen sözleşme ilişkisinin devam ettirildiği hallerde, edim ve karşı edim arasında dengesizlik meydana gelebilir. Bir inşaat sözleşmesinde, işsahibi korona virüs nedeniyle şantiyeyi kapatabilir; bu durumda yüklenici ve işçileri işyerine gelmemekte, yüklenici nakliye, konaklama, beslenme harcamalarında tasarruf etmektedir. Bunlardan tasarruf ettiği halde işsahibinden, kendisine belirli aralıklarla ödenmekte olan bedele dahil olan bu harcamalardan kurtulmaktadır.
Buna rağmen bunların iş sahibi tarafından ödenmeye devam edilmesi yüklenici açısından sebepsiz zenginleşmeye neden olmaktadır.Buna aşağıdaki örnekleri verebiliriz: Alışveriş merkezinde işyerini kiralayan kiracı, korona viris salgını nedeniyle merkezin kapatılmasına rağmen kira sözleşmesi ilişkisini devam ettirmekte, kira bedelini ödemeye devam etmektedir. Ödenmekte olan kira bedeline alışveriş merkezinin isinma, aydınlatma, güvenlik görevlisi harcamaları da dahil bulunmaktadır. Alışveriş merkezi kapatıldığı için kiraya veren bu harcamalardan tasarruf ettiği halde, kira bedeli içinde bunların aynen tahsil etmeye devam etmesi sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet vermektedir.
Yurtta kalan bir öğrencinin, korona virüs salgını nedeniyle örgün eğitime ara verilmesi sonucu,yurt yönetimi ile sözleşme ilişkisini sona erdirmeyip, örgün eğitime başlanması halinde yurtta kalmaya devam etme kararı vermesi mümkündür. Bu durumda yurt idaresine sözleşmede kararlaştırılan bedeli ödemeye devam etmek zorundadır. Yurd idaresi sözleşme ilişkisi devam ettiği için öğrenciye tüm hizmetlerini eskisi gibi takdim etmeye devam etmekte ise, öğrencinin kararlaştırılan bedeli ödemeye devam etme yükümlülüğü vardır.
Buna karşılık öğrencilerin bir ya da bir kısmının değil tamamının yurtta kalmaması sonucu bazı masraflardan tasarruf etmiş olabilir (aydınlatma, isitma, kahvaltı ya da yemek verme, varsa servis gibi).Bu durumda ödemeye devam ettiği ücretten tasarruf edilen bu masrafların indirilmesini talep edebilir. Korona virüs salgını, sözleşme ilişkilerinde bir taraf için haksız zenginleşme aracı ya da firsatı haline dönüştürülmemelidir. Bu ve benzeri durumlarda borçlu (birinci örneğimizde işsahibi, ikinci örneğimizde kiracı) alacaklının tasarruf ettiği harcamaların karşılığının bedelden düşürülmesini TBK md. 77-82 hükümlerine dayanarak talep edebilir.
Prof. Dr. Ahmet M. Kılıçoğlu’nun yazısından alınmıştır.
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın